İşi şansa bırakma

Bazı sağlık sorunları, hayatı tehdit edici değillerdir ama, can sıkıcı ya da “can yakıcı” olmaları nedeniyle yaşamı cehenneme çevirebilirler.

Haberin Devamı

Özellikle bunların sık tekrarlayanlarından “ağrılı” durumlar, yaşamın kalitesini en çok etkileyenlerdir.
Ağrıların en sık görüldüğü sistemlerin başında ise iskelet sisteminden kaynaklanan hastalıklar gelir. Bunlar bazen kemikler, tendonlar, kirişler ama en sık da eklem ve kaslarla ilgilidir. Özellikle eklem kökenli olanlar sık karşılaşılan bir sorun olarak hemen her gün -özellikle orta yaş üzerinde biriyseniz- şu veya bu şekilde bir gün mutlaka gündeme geliverir.
“Dejeneratif romatizma” ya da “yaşlılığa bağlı eklem romatizması” bu tür eklem ağrılarının en sık görülen, en yaygın karşılaşılan tipidir. Günlük konuşmalarda “eklem kireçlenmesi” diye de tanımladığımız bu sorun -veya hastalık- aslında yalnızca eklemlerdeki kireçlenmeden (yani kalsiyum esaslı kireçsi birikimlerden, yeni kemik oluşumlardan) kaynaklanmaz.
Eklem yüzeylerinin aşınıp bozulması, düzgün ve kaygan yapısını kaybetmesi, eklem yüzeylerini örten incecik örtünün hırpalanması ya da iltihaplanması, eklem kıkırdağının harap olup incelmesi, hatta neredeyse tamamen ortadan kalkması, eklemlerin kayganlığını sağlayan sıvının azalması, eklemlere destek sağlayan kasların eklemlere tutunma yerleri tendonların, kirişlerin şu veya bu şekilde zarar görmesi bu tür ağrılara yol açabilir.
Kısacası herhangi bir eklemde ağrı varsa bunun bir değil birçok sebebi olabiliyor. Dahası bu sebeple bazen aynı anda birlikte hareket eden eklemlerimizin canına da okuyabilir.
İsterseniz biraz daha kafanızı karıştırayım. Bazı eklemlerin iç yüzeyinde bulunan yastıkçıkların iltihaplanması (bursit), eklem ağrılarındaki meniskus isimli esnek yapıların iltihaplanması ya da yırtılması, omurga eklemlerinde olduğu gibi eklem aralarındaki disklerin şu veya bu şekilde yırtılması ya da yerinden fırlaması da eklem ağrılarına neden olabilir.
Kısacası eklem ağrılarının hikâyesi oldukça uzun ve bu uzunluk bizim tedavide bazı farklı arayışlara çıkmamıza neden olabilir.

Haberin Devamı

Böbrek yetmezliği ve homosistein ilişkisi

Böbrek yetmezliği hastalarında homosistein seviyesi yüksek olabiliyor. Özellikle ilerlemiş böbrek yetmezliği olanlarda, diyaliz hastalarında homosistein artıyor. Bu hastalarda da B vitamini desteği ve folik asit kullanımı homosisteini azaltabiliyor.
Diyalize giren hastaların beslenmeleri ve vitamin mineral dengeleri özel bir deneyim gerektiriyor. Bu hastaların özellikle fosfor ve kalsiyum dengesi bakımından dikkatle izlenmeleri şart. Yoksa bir süre sonra paratiroit bezleri aşırı miktarda “parathormon” üretmeye başlıyor. Bu hormonun fazlalığı kemiklerin yapısını bozuyor, kalp riskini artırıyor. Çözüm için beslenme değişimi yanında D VİTAMİNİ ANALOGLARI da faydalı oluyor.

Haberin Devamı

Düşük karbonhidratlı diyet benim için doğru mu

Düşük karbonhidratlı diyet ne demek
Besinler kalori değerlerini proteinlerden, yağlardan ve karbonhidratlardan alırlar. Kalorilerin çoğunu karbonhidrattan ve yağdan alırsınız. Karbonhidratlar nişasta ve şekerden oluşur, bu besin öğesi ekmek, pasta ve şekerlemelerin içeriğinde yer alır.
Düşük karbonhidratlı diyetler (veya karbonhidrat miktarı azaltılmış olanlar) nişasta ve şekerden gelen kalorinin azaltılmasından ibarettir.
Düşük karbonhidratlı diyetlerin temelinde ekmek, pasta, patates, pirinç ve tahıl ürünlerinin tüketimi sınırlıdır.
Çoğunlukla sebze, et, balık, yumurta, peynir, fındık gibi besinler diyetin temelini oluşturur.
Kilo vermek için çoğu zaman vücudu kullanmak yerine düşük kalorili beslenmeyi tercih ederiz. Düşük karbonhidrat içeren diyetler kalori alımını azaltır, daha fazla yağ ve protein içeren besinleri tüketmemizi sağlarlar.
Düşük karbonhidrat içeriğine sahip diyetler, diyete ilk defa başlamış kişilere düşük yağ içeren diyetlerden daha fazla yardımcı olur.
Düşük karbonhidrat içeren diyetler güvenilir mi
Düşük karbonhidratlı diyetler ilk bir yıl için güvenilirliklerini korurlar, fakat uzmanlar bu diyetlerin daha uzun süre uygulanmasının doğru olmadığı kanısındadır.
Düşük karbonhidratlı diyetler genellikle kolesterol seviyesinin yükselmesini sağlamazlar.
Bununla birlikte, bu diyetler kolesterol seviyesinin düzeltilmesine yardımcı olur.
Bazen düşük karbonhidratlı diyetler uygulandığında, kabızlık, ishal, hazımsızlık, mide bulantısı, baş ağrısı, uyku problemleri sorunu gözlenir.
Eğer diyabet, kalp-damar hastalıkları, yüksek kolesterol seviyesi, böbrek taşı veya hamileyseniz doktor veya diyetisyeninizle konuştuktan sonra düşük karbonhidratlı diyetleri uygulamalısınız.

Haberin Devamı

Dr. Evren ALTINEL

Yazarın Tüm Yazıları