İnternet gazeteciliği gazetecilerin palavrası -18-

Kaç kere yazdığımı artık sayamaz olduğum için 18 dedim, belki daha da fazla yazmışımdır.

İnternet medyası ya da İnternet gazeteciliği diye bir şey yok.

İnternet medyası, İnternet gazeteciliği gibi kavramlar klasik medyanın, klasik gazetecilerin paranoyakça kuşkularının eseri, hayali düşmanlardan başka bir şey değil.

En son 27 Ocak’ta, Nielsen Başkanı Robert McCann’ın, "Televizyon renkli bir araç, İnternet onu mahvedemeyecek", demesi üzerine yazmıştım.

McCann bunları Doğan Holding’in düzenlediği "Yeni Medya" konulu bir toplantıda söylemişti. Toplantıdan Sabah Gazetesi yazarı Mehmet Barlas’ın yazısı sayesinde haberdar olmuştum.

Şimdi de Televizyon ve Radyo Müzesi Başkanı Pat Mitchell, "İnternet gazeteyi bitiremedi, gazeteler hep ayakta kaldı, ayakta kalmaya da devam edecek", demiş. Doğan grubunun ev sahipliğinde yapılan bu toplantıdan da ertesi gün Medyatava.com’da yayınlanan yazı sayesinde haberdar oldum.

Ardından Engin Ardıç, Mehmet Y. Yılmaz ve Cengiz Semercioğlu’nun yazılarını okuyunca ilgim daha da arttı.

Ardıç ve Yılmaz, İnternet gazeteciliğinin yeterince olgunlaşmamasından yola çıkarak Mitchell’i destekliyorlardı. Semercioğlu ise İnternet gazeteciliğinin küçümsenmemesi gerektiğini, başarılı birkaç örnek de vererek savunuyordu.

Her iki tarafın da haklı olduğu noktalar var aslında. Ama sonuçta Mitchell dahil hepsinin savı daha temelden havada kalıyor... İnternet gazeteciliği diye bir şey yok ki gazetelerle rekabet etsin.

Anahtar Habertürk’ün sürekli ekranlarda dönerek meşhur ettiği, "İnternet bir gün her şeyi yutacak" sözümde.

İnternet kendi başına bir medya aracı değil. Yepyeni ve devrimci bir dağıtım aracı sadece.

Bu öyle bir dağıtım aracı ki bankacılık, alışveriş, iletişim, medya, kamu ve akla gelebilecek her türlü alandaki servis ve hizmetleri üzerinde toplayıp, dünyanın bir ucundan öteki ucuna anında iletebilen bir güce sahip.

İnternet’in gazeteciliği, televizyonculuğu öldüreceğini söylemenin uçak taşımacılığının gazeteciliği ya da uydu yayıncılığının televizyonculuğu öldüreceğini söylemekten bir farkı yok.

Ama şurası kesin ki her devrimci yeni araç gibi İnternet de, sektördeki oyuncuların güç dengelerinde oynamalara ve yeni oyuncuların çıkmasına yol açacak.

Hür
riyet ve Milliyet gibi yeni ortama uygun adımları atmış olan gazeteler, yeni dengede yine lider olacaklar.

Yeni vizyonerler ise bu adımı atmakta geciken eski güçlü gazetelerin yerlerine geçecekler.

Memleket otomatik saat ayarı

TurkCell’i, medeni ülkelerdeki cep telefonu operatörlerinin tümü tarafından verilen otomatik saat ayarı servisini Türkiye’de hizmete sokmadığı için eleştirmiştim.

Yazımın yayınlandığı gün saat 10:20’de cep telefonuma otomatik saat ayarı mesajı düştü.

Birkaç gün sonra da TurkCell’in halkla ilişkilerinden aradılar, servisin verilmesi için altyapı çalışmalarının zaten bir süredir yürütülmekte olduğunu, yazımın üzerine hızlandırıldığını ve birkaç günlük test uygulamasının ardından tam kapasite hizmete sunulduğunu müjdelediler.

TurkCell kullanıcıları artık yurtdışına gittiklerinde, cep telefonlarının saati otomatik olarak gidilen yerin saatine ayarlanacak, yurda dönüşte ise yine otomatik olarak Türkiye saatine dönecek.

Sanatsal sperme entel prezervatifi

Sonunda bu da oldu.

Bir sanat eseri, teşhircilik suçlamasıyla dava edildi.

İşin daha vahim yanı, bir takım yazarların edebi değeri olup olmadığı kuşku götüren kitaplarının dava edilmesini ifade özgürlüğü diye savunan entellerimiz, bir sanat eserinin dava edilmesi karşısında sus pus oldular.

"Entellektüelin görevi kriz çıkartmaktır" haklı çıkışını yapanlar, sanatçının görevinin toplumu şaşırtmak, hatta şok etmek olduğunu neden dile getirmiyorlar?

Yazarın Tüm Yazıları