İnsanoğlu korkunun kokusunu alabilir mi?

Güncelleme Tarihi:

İnsanoğlu korkunun kokusunu alabilir mi
Oluşturulma Tarihi: Nisan 27, 2016 16:24

Deniz anemonları, yer solucanları, golyan balıkları, meyve sinekleri, sıçanlar, fareler, geyikler ve daha nicelerinin huzursuzluklarını koku yoluyla yaydığı gösterildi. Peki, insanoğlu korkunun kokusunu alabilir mi? İnsanoğlu korkunun kokusunu alırsa hayvanlar aleminden bir farkı olur mu? İşte cevabı..

Haberin Devamı

İnsanoğlu gerçekten korkunun kokusunu alabiliyorsa bu hayvanlar âleminde benzersiz bir şey olmayacak. Deniz anemonları, yer solucanları, golyan balıkları, meyve sinekleri, sıçanlar, fareler, geyikler ve daha nicelerinin huzursuzluklarını koku yoluyla yaydığı gösterildi. Kimi tepkiler daha açık. Söz gelimi bir kuş türünün yavrusu avcılar tarafından korkutulunca keskin kokulu, turuncu bir sıvı kusuyor. Ebeveynlerden biri bu kokuyu alınca gözünü dört açıyor. Evrimsel bakış açısına göre sessiz sinyaller çok mantıklı. “Eğer kendinizi tehlikeli bir durumda bulursanız türdeşlerinizin bunu bilmesini isteyebilirsiniz. Ama çığlık atar ya da çırpınırsanız dikkatleri üzerinize çekersiniz,” diyor Philadelphia’daki Monell Kimyasal Duyu Merezi’nden Charles J. Wysocki. Aynısı insanlar için de geçerli olabilir. “Primatlar zamanla çok daha görsel varlıklara dönüştüler,” diyor,“kokunun, korku kokusu dâhil ikinci sıraya düştüğünü düşünüyorum. Ama hâlâ mevcut.”

Haberin Devamı

Ne var ki insanda korku kokusuna ilişkin pek bir kanıt yok. Şu ana kadar insan terinde kaygı düzeyimize denk düşen tek bir molekül bile bulunamadı. Birden çok laboratuvar, korkmuş birinin vücut kokusunu başkasına koklatarak deney yürütüyor. Bilim insanları bunun için önce insanlara korku filmi izlettiriyor, sonra da koltuk altlarına yerleştirilmiş pamuk pedler aracılığıyla deneklerin terini topluyor. Başkaları bu pamukları kokladığında verdikleri tepki belli belirsiz ve bilinçdışı düzeyde oluyor. Bir deneyde, pamuğu koklayanlar kendilerine gösterilen fotoğraflardaki muğlak yüz ifadelerinin korku yansıttığını düşündüler. Bir diğer deneyde kendileri de korku dolu yüz ifadeleri takındılar. Üçüncü bir deneyde korkuyu koklayan deneklerin daha güçlügöz kırptığı ve savunmacı bir tavır takınmaya daha meyilli olduğu ortaya çıktı. Bu araştırmalardan bazılarının büyük sorunları var.

Duygulardan kaynaklanan terin kokusu, egzersiz sonucu açığa çıkan terinkinden daha farklı. Fakat bu bize korkudan kaynaklanan terin cinsel uyarılma ya da mutluluk sonucunda salgılanan terden ne farkı olduğunu söylemiyor. Baylor Tıp Okulu’nda çalışan, bu alanın öncülerinden Denise Chen “Konuyu incelemek için çok kaba teknikler kullanıyoruz,” diyor. Sıkıntılardan biri, duyguları laboratuvarda düzenlemenin güçlüğü. “İnsanları korkutmak çok kolay,” diyor araştırmacı, “ama mutlu etmek hiç öyle değil.” Bir diğer sorun da hijyen ürünleri.

Haberin Devamı

Araştırmacıların her bir araştırma için günlerce deodorant kullanmayacak denekler bulması gerekiyor. “ABD’de bunu yapmak çok zor çünkü insanlar hijyen konusunda çok duyarlı,” diyor Chen. Bu da akıllarda, araştırmaların gerçek dünyada işe yarayıp yaramayacağı sorusunu uyandırıyor. Vücutlarımıza sıktığımız onca koku varken, terimizde bulunan sinyaller fark edilmeden kaybolup gidebilir. Gitmeyebilir de. Wysocki bazı insanların, başkalarının vücut kokusunu, gizlense bile alabildiğine ilişkin kanıtlar olduğunu söylüyor. Kokuları örtmek için kırk civarı yaygın bileşik kullanmış ve çok şaşırtıcı bir sonuçla karşılaşmış: “Erkeklerin, kadınların vücut kokusunu almasını önlemek çok kolay,” diyor. “Fakat kadınlar söz konusu olduğunda, gizleyici bileşiklerin yalnızca %2’si etkili.”

Haberin Devamı

www.popsci.com Tarafından Hazırlanmıştır.

BAKMADAN GEÇME!