İnleyen satırlar

"AŞK şarkısı" deyince ne geliyor aklınıza?

Ya da şöyle söyleyeyim, bir tane "Kavuştuk, mutluyuz" diyen aşk şarkısı duydunuz mu?

Kavuşanların moralini bozmak gibi olmasın, mutlu değillerdir demek istemiyorum ama insan vuslata erince rahata da eriyor galiba, kalkıp şarkı sözü falan yazası gelmiyor.

Haksız da sayılmaz...

Ne desin adam... "Çok mutluyuz, ben musluğu tamir ediyorum, sevgilim taze fasulye pişiriyor."

Ya da biraz daha ilerisi... "Oğlan boğmaca oldu, kız da okuldan bitlenmiş geldi."

Hayır bunlar da mutluluktur elbet ama insanda bağıra bağıra umuma duyurma isteği uyandıracak şeyler değil.

Ha, kadın bir gün evi terk edip giderse, bakın o zaman yazma isteği başgösterebilir. Kadın aniden badem gözlü, sırma saçlı olabilir.

Dikkat ettiyseniz erkeğin eline veriyorum káğıdı kalemi. Gönlü kırılan kadının yazmaya oturması pek görülmüş şey değil zira. Kadınların tezahürü daha değişik oluyor.

Şöyle söyleyeyim, bu noktada kadınlar ikiye ayrılıyor. Bir kısmı çivinin çiviye söktüğü inancıyla gidenin yerine derhal yenisini koyarken bir kısmı "Beni sevmeyen ölsün" prensibinden hareketle "plan, proje" işlerine giriyor.

Netice olarak aşk acısı kadından ziyade erkeği şair ediyor.

* * *

Fakat bir yandan da "Ne Arap’ın yüzü ne Şam’ın şekeri" diyesi geliyor insanın.

Yani diyorum ki o "inleyen satırlar" iyi hoş da... Fakat onun yerine zamanında adam gibi sevmeyi bilseler de kaçırmasalar kadını...

Şu eski şarkılar mesela...

Hani her duyuşumuzda o günün aşklarına, áşıklarına gıpta etmemize neden olan, sizli bizli, saygılı, seviyeli şarkı sözleri...

İnsan ister istemez "Peki ne oldu da böyle oldu?" diye düşünüyor.

Madem bu kadar duygulu erkeklerdiniz...

Neden bırakıp gitti bu kadınlar?

Veya hiç gelmediler?

Hakikaten tanımak isterdim o hemcinslerimi...

Deli miydi bunlar?

Aslında erkekler o zamanda aynıydı fikrimce.

"Sevme özürlü."

O şarkılar, şiirler içinse "Oyuncağı elinden alınmış çocuğun ağlaması" benzetmesi yapılabilir.

MIŞ-MUŞ

Kuzey İrlanda’da bir belediye başkanı birdirbir oynarken altındaki kadını ezmiş.Neyse... Bizimkiler henüz sadece paramızı çarçur ediyorlar, daha canımıza kastetmediler.

Işıkara, "Deprem riski 2010’da artacak" demiş.Bir önce verdikleri tarih gelip çattıkça öteliyorlar, askerlik teciline döndü bu iş.

Kırmızı biber ağrıya birebirmiş.Yanmanın derdine düşünce ağrıyı unutuyorsunuz haliyle!
Yazarın Tüm Yazıları