İnisiyatif kullanamayan idare olmaz

DEVLETİN idaresini giderek kilitliyoruz. Çalışanlar inisiyatif almaktan korkuyorlar.

Yapılması gerekenler kanunda yazılıysa yapılıyor. Ama, kanunda her yazılan da yapılmıyor. Çünkü, o hale geldik ki, kanunlarda yazılanların yapılmaması suç değil, ama yapılanların kanunda yazılmamış olması suç olarak görülüyor.

Devlette ‘‘teftiş terörü’’ estiriliyor. Herkes potansiyel suçlu. Üç-beş tane yolsuzluğun ortaya çıkmış olması, devlette çalışanların tümünü zan altında tutuyor. İnsanlar karalanıyor. Düşünün ki, son zamanlarda mahkemelerde sürünmeyen, hakkında savcılık soruşturması yapılmayan Hazine Müsteşarı yok.

Bu ne biçim devlettir ki, en önemli kurumlardan birinin başına birilerini getiriyor. Ardından da, bu insanları mahkemelerde süründürüyor. Bütün bunlar ‘‘temiz toplum’’ adına yapılıyor. Aslında, toplum bu yolla daha da kirleniyor. Çünkü, bürokratın devlete, devletin çalışanlarına, halkın ise hiçbirine güveni kalmıyor. Karşılıklı güvenin olmadığı bir yerde ‘‘yönetim’’ olamaz.

İDARENİN İNİSİYATİFİ

Kamu bankalarının yönetimleri, kredi vermek ya da verilmiş kredilerin yeniden yapılandırılması için, maalesef haklı olarak, haklarında daha sonra soruşturma açılmaması için dokunulmazlık talep ediyorlar. Yanlış ve haksız bir talep yaratılan ortamda doğru ve haklı bir talep haline geliyor. Doğal olarak ‘‘doğru bankacılık’’ yapılamıyor.

Bir zamanlar Emlak Bankası'nda her yeni atanan genel müdür, kendisinden önceki genel müdür hakkında suç duyurusu yapardı. Bir önceki yönetimi karalamak ádet haline gelmişti. Yaratılan ortamda, ancak kendisi hakkında soruşturulma açılması riskini kabul edenler bu bankaya genel müdür olma cesaretini gösterdiler. Bu cesareti gösterenlerin de bankaya maliyeti biraz fazla oldu. Sonunda bankayı kapatmaktan başka çare kalmadı.

‘‘İdarenin inisiyatifi’’ diye bir kavram vardır. Bu kavram, yapılan işin hiçbir yerde yazılı kurallara bağlanmadığı durumlarda idarenin iyi niyetle ve en iyi şekilde karar vermesi anlamında kullanılır. Zaman geçtikten sonra alınan karar tartışılabilir. Hatta, alınan kararın bazıları yanlış dahi olabilir. Fakat, o dönemde, o idareciler seçimlerini o şekilde kullanmışlardır. Kararın sonradan yanlış olduğu anlaşılsa dahi, bir çıkar ya da kötü niyet söz konusu değilse, yapılan suç sayılamaz.

Şimdi, devlette ‘‘idarenin inisiyatifi’’ diye bir kavram ortadan kaldırılmıştır. Yazılı olmasına gerek kalmayan, hatta bazı durumlarda, yazılı olmasının sakıncalı dahi olabileceği stratejiler kanunlara konulmaktadır. Tebliğlerle oluşturulabilecek düzenlemeler için kanunlar çıkarılmaktadır. Her şeyi kanunlarda yazmak mümkün olmadığından, yapılabilecek işlerin de çerçevesi giderek daralmaktadır.

FATURA ÇIKAR

Evrensel anlayışlardan biri olan merkez bankalarının ‘‘son borç verici olması’’ işlevi, bizim Merkez Bankası'nın kanununa konmuştur. Şu sıralarda çıkarılmakta olan bir kanunda da devletin hangi bankalara hangi şartlarda destek vereceği sıralanmaktadır. Halbuki, kanunlar idarelere çok daha geniş yetkileri üstü örtülü bir biçimde zaten vermektedirler.

Bu şekilde devleti idare etmek mümkün değildir. Bütün bunların faturası ileride çok daha ağır bir şekilde önümüze gelir.
Yazarın Tüm Yazıları