İmralı ile müzakerenin ilk aşaması

TARAFLARDAN fazla ses çıkmayınca bilgi kirliliği duruldu, medyanın bu konudaki haber hevesi de dindi sayılır.

Haberin Devamı

İşte tam bu noktada, Abdullah Öcalan’la yürütülmek istenen müzakerenin mekaniği hakkında ilk kez daha fazla bilgi bölük pörçük ortaya çıkmaya başladı.

Ama tam da bekleneceği gibi bu gerçek bilgilere Türk basını yeterince ilgi göstermedi, müzakere haberinin ilk çıktığı günlerdeki temenni ve spekülasyon dolu haberlerini sorgulamadı.

* * *

Bazı şeyler biliniyor. Cezaevlerindeki PKK ve KCK’lıların açlık grevleri, büyük ölçüde devletten çok Abdullah Öcalan’a yönelik bir eylemdi, bir süredir örgütüyle görüşmeyen Öcalan’a ‘Geri dön’ çağrısı gibiydi eylemler.

Öcalan, biraz da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tam o sırada başlattığı idam tartışmasını görerek, son dakikada açlık grevlerine müdahale etti, onun çağrısıyla grevler sona erdi.

Erdi ama Öcalan’ın Kandil dahil bütün PKK kadroları üzerindeki tartışmasız liderliği konusu yine de bir ölçüde belirsiz kaldı. Öcalan örgütüyle iletişimini sağlayan avukatlarıyla yine görüşmedi. Onun yerine Başbakan Erdoğan’a bir mektup yazdı, çözümde rol alabileceğini söyledi.

Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Hakan Fidan ondan sonra adaya gitti, Öcalan ile yeni müzakere sürecinin mekaniğini konuştu.

Türk basını bu buluşmayı, ‘Çözümün yol haritası konuşuldu, hatta Öcalan imza attı’ gibi abartılı ve doğruyu da çok yansıtmayan haberlerle duyurdu. Aslında Fidan ile Öcalan arasındaki bu görüşme (belki birden fazla görüşmeden söz ediyoruz) PKK’nın silahlı mücadeleden vazgeçip siyasete girmesini ve dağdan inmesini hedefleyen stratejik görüşmelerin ‘ön görüşmesi’ idi.

Daha önce de yazdım. Taraflar arasında bir güven sorunu var. Bu güven sorunu belki hiçbir zaman aşılamayacak ama yürütülecek müzakere öyle bir biçimde olmalı ki, iki taraf birbirine güvenmezken bile bir sonuç alınabilsin.

Bu müzakere mekaniği içinde Öcalan da Fidan da, bir ‘çatışmasızlık’ dönemine girilmesini öncelikli görüyorlardı. O yüzden Öcalan, çatışmasızlığı garanti altına alacak bir öneri getirdi. Aynen 1999’da yakalanmasından sonra yapdığı gibi, PKK militanlarına Türkiye dışına çıkma çağrısı yapacaktı.

Dikkat edin: Öneri Öcalan’dan geldi.

Bu da iki anlama geliyor. Birincisi, bunun bir güven arttırıcı önlem olması. İkincisi ve daha önemlisi, Öcalan’ın liderliğinin test edilmesi.

Eğer Öcalan en geniş anlamıyla bütün PKK, hatta siyasal Kürt hareketi adına müzakere yapacaksa, temsil ettiğini iddia ettiği kesimlerin onun liderliğini ve müzakereciliğini kabul etmesi gerekiyor.

Peki acaba Hakan Fidan görüşme sırasında, ‘Sen bu vaadini yerine getirebilirsen biz de şunu yapacağız’ gibisinden bir vaatte bulundu mu?

Bunu şu aşamada bilmiyoruz. Ama bildiğimiz şu: Öcalan bu vaadini yaptığından beri devletle yeni bir görüşme olmadı. Ama Öcalan’ın önce Ahmet Türk ve Ayla Akat Ata ile, sonra da da kardeşi Mehmet Öcalan’a görüşmesine izin verildi.

Amaç, Öcalan’ın ‘Yurt dışına çıkın’ mesajının Kandil’e iletilmesiydi. Sanıyorum artık Kandil bu mesajı biliyor.

Bakalım ne yapacaklar?

Öcalan da, devlet de Kandil’in ne yapacağını merak ediyor.

Haberin Devamı

PKK, Türkiye dışına çıkar mı?

Haberin Devamı

BUNA ilk cevabı daha Öcalan Ahmet Türk ve Ayla Akat Ata ile görüşmekteyken Kandil’den Murat Karayılan verdi, ‘Hayır, çıkmayız’ dedi. ‘Çıkıp da toplu bir yerde kendimizi Türk jetlerine hedef etmeyiz.’

Sonra 1999’daki çıkışlar sırasında ülkeyi terk etmekte olan PKK’lı grupların Türk ordusu tarafından operasyonlara tabi tutulduğu konuşulmaya başlanınca Başbakan Erdoğan’ın siyasi danışmanı Yalçın Akdoğan bir TV programında, ‘Yurt dışına çıkarlarsa operasyon yapılmaz, bunu sağlarız’ dedi.

Akdoğan’dan birkaç gün sonra da Başbakan Erdoğan, ‘Silahlarını bırakıp ülkeyi terk edeceklerse, onlara operasyon yapılmaz’ dedi, bir anlamda güvenli geçiş vaadinde bulundu ama şarta bağlı: Silahların bırakılması.

Şu ana kadar PKK’lıların Türkiye dışına çıkmakta olduğuna ilişkin bir bilgi alınamadı.

Yazarın Tüm Yazıları