IMF'nin dediği: Paramla hovardalık yaptırmam

TELEKOM krizinde, 3-4 gündür üzerinde tartışılan arayol formülleri, kamuoyuna yansıdı. IMF, yönetim kurulunun 9'a çıkarılıp, 2 yeni profesyonel üye atanması, şirketleşmeye gidilip murahhas üyelikler verilmesi, özelleştirmenin uluslararası danışmanlık şirketi gözetiminde sürdürülmesi gibi formülleri tartışmayı kabul etti.

Bugün piyasalar açılmadan mutabakata varılıp, toplantı tarihi açıklanacak mı, bilmiyoruz. En azından, ‘‘anlaştık’’ mesajı gelse bile, piyasalar rahatlayacak.

Ancak, uzlaşma olsa bile, belli ki iş bununla bitmeyecek. Köhler mektubundaki ‘‘güven yaratamadınız faiz yüzde 92'ye çıktı. Bu faizle 4 ay dayanamazsınız’’ mesajı, bundan sonraki tartışmaların nirengi noktasını oluşturacak.

Birileri Başbakan Ecevit'e, basın toplantısında Köhler'in bu eleştirisine karşılık ‘‘Faizlerin yüksekliğinin nedeni IMF'nin dayattığı dalgalı kur rejimidir’’ dedirtti. Ardından, dalgalı kura eleştiri bombardımanı başladı ve bunun süreceği anlaşılıyor. Özellikle bankaların bu bombardımanı sürdürmeleri bekleniyor.

Köhler'in sözünü ettiği yüzde 92'lik faiz, hatırlarsanız Telekom krizinden önce yüzde 80'e inmişti. Eğer 8. gözden geçirme sorunsuz aşılsaydı, bu faizlerin aşağı inmesi bekleniyordu. Ancak Telekom krizi ile işler yeniden kötüleşti.

Bu kur rejiminin değişmesini isteyenler, dalgalı kur ile enflasyonla mücadele edilemeyeceğini, kurun enflasyonu etkileme derecesinin araştırmalara göre yüksek çıktığını söylüyorlar. Halbuki başka araştırmalar var ve özellikle talebin düştüğü böyle dönemlerde etkileme derecesi o kadar yüksek çıkmıyor. Ayrıca bu tür eleştirilerde kura odaklananlar, güvensizlik ortamından hiç sözetmiyorlar. Kuru sabitleseniz ya da bant içine alsanız bile, siyasilere güvensizliğin rezervleri eritip, sonunda kuru yine patlatıp, daha kötü olacağından hiç sözedilmiyor.

Bu tür eleştiriler Hükümetin de işine geliyor. Kurun sabitlenmesi veya banta alınması halinde politikacılar istedikleri gibi hata yapacaklar, gerekenleri yerine getirmeyecekler ancak rezerv erise de, patlayana kadar kur bellli olduğu için, politikacıların bu hataları öne çıkmayacak, suni bir cennet sürdürülecek...

Bu eleştiriler Hükümetin ekmeğine yağ sürüyor. MHP'nin ‘‘Milliyetçilik gösterisi’’ adına yaptığı Telekom direnişi, diğer kanattan bazılarının da işine geliyor ve bazıları Başbakana, nereye varacağını bilmediği, bu sözleri söylettiriyorlar.

Aslında bunu kullanmakta iki yönlü yarar görüyorlar. Biri ‘‘Biz istediğimiz gibi yönetmeye devam edelim, hatalarımızı sabit kurla örtelim’’ amacı. Bunu IMF'nin kabul etmeyeceğini biliyorlar. Ancak buna rağmen tehlikeli noktaya gitmekten bile kaçınmayıp, ‘‘IMF'yle ilişkileri koparırsak ne olur tartışması’’ bile açabiliyorlar. Çünkü ilişki biterse Kemal Derviş'i de böylece safdışı edeceklerini hesaplıyorlar.

Gördüğünüz gibi ülkeyi eski alışkanlıklarla 1-2 yıl daha yönetme ve potansiyel siyasi hasmı safdışı etmek adına, ülkeyi tehlikeye atmaktan kaçınmıyorlar.

Halbuki doğru dürüst yönetseler Telekom da çözülecek, faizler de düşecek, program da başarıyla yürüyecek. IMF'le işi bitirmek ise felaket demek, ülkenin bir daha toparlanamaması, halkın daha fazla yoksullaşması demek...

Dalgalı kurun değişmesini zaten IMF kabul etmez. Çünkü, Hükümetin istediği gibi hata yapıp, kendi paralarını harcamalarını istemiyorlar. Telekom'daki yüksek faiz mesajıyla da ‘‘Benim paramla hovardalık yapamazsınız’’ diyorlar. Haksızlar mı?

Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz nihayet ağzından baklayı çıkarıp, IMF'yle ilişkiler için ‘‘İş başa düşüyor. Zararın neresinden dönsek kárdır’’ demiş. Suçu sadece dalgalı kura bulanlar ve bunu kullanan politikacılara, Telekom krizi öncesi yüzde 80'e düşen faizi hatırlatıp, şimdi şu soru sorulmalı: ‘‘Öksüz gitse faizler düşmez mi?...’’
Yazarın Tüm Yazıları