IMF yeni para politikasını hala anlamış değil

IMF Heyeti, yaklaşık 10 gündür sessiz sedasız Türkiye’deki temaslarını sürdürüyor.

Haberin Devamı

İstanbul’da özel sektör temsilcileri ve akademisyenlerle görüşmeler yapan Heyet, Ankara’da bir yandan ekonomi yöneticileri ile yaptığı değerlendirmeleri ve makro gelişmeleri irdelemeyi sürdürürken, öte yandan Hazine’nin çizdiği plan çerçevesinde, akademik çevrelerle ve gerek gördüğü uzmanlarla özel görüşmelerini de sürdürüyor.

IMF Heyetinin bu temasları 4. madde kapsamında yıllık inceleme özelliği taşıyor. IMF Türkiye Masası Şefi Ernesto Ramirez Rigo Başkanlığındaki Heyetin özel görüşmelerinde daha çok soru sorup dinlemeyi tercih ettiğini, fazla görüş belirtmemeye özel önem verdiği görülüyor. Yetkililer bir süredir IMF’in “renk vermeyen” bir tavır içinde olduğunu, bu tavrın sürdüğünü söylüyorlar.

Heyetin yaptığı temaslardan edindiğim izlenimlerden biri, içeride “Nobel ödülü” kazanmaya hak edip etmediği tartışılan Merkez Bankası’nın 2010 yılından bu yana uyguladığı yeni para politikasının IMF tarafından hala anlaşılamamış olması... Heyette yer alan uzmanların  özel sohbetlerinde, “faiz koridoru yaratılması ve faizden çok karşılık uygulamasının öne çıktığı para politikası” olarak özetlenecek yeni uygulamaları bir türlü anlamadıklarını itiraf ettiklerini öğrendik. Bütün düzenlemelerde olduğu gibi para politikası için de önemli bir değerlendirme yapmaktan kaçınan IMF uzmanlarının, para politikasını,özellikle belirsizlik yönünü öne çıkararak yapılan değerlendirmeler karşısında, “Sadece bizim anlamadığımızı düşünüyorduk ama belli ki Türkiye içinde de yeni politika pek anlaşılamamış” diyerek, dolaylı görüş belirttikleri söyleniyor.

IMF Heyetinin üzerinde önemle durduğu konulardan birini da cari açık oluşturuyor. Konuştukları çoğu kişiye, “Cari açıkta makul oran nedir?”, “Ekonomi milli gelirin kaçına kadar bir cari açığı tolere edebilir” gibi sorular yönelttiklerini öğrendim.

Bilgi veren yetkililer, milli gelirin yüzde 6’sına inmiş bir cari açık rakamının daha önce yakalanıp aynı zamanda ciddi büyüme rakamlarına ulaşıldığını hatırlatarak, “Cari açıkta bu yıl yüzde 7-8’ler iyi oran olarak söyleniyor, milli gelir düştükçe bu oranın daha büyümesi bile söz konusu” dediler. Büyüme ile ilişkili bakıldığında, son yıllarda yapısal olarak daha yüksek bir cari açık rakamının söz konusu olduğunu kaydeden uzmanlar, dolayısıyla IMF’in bu yıl gerilese bile cari açık konusunda tedirginlik duymasının doğal olduğunu dile getirdiler.

Haberin Devamı

ENFLASYONDAKİ SEYİR

Haberin Devamı

Görüşmelerden edindiğimiz izlenimler, IMF’in renk vermemesi nedeniyle çok sınırlı. Ancak daha önceki deneyimlerden yola çıkarak, IMF’in enflasyondaki seyir konusunda da tedirgin olduğunu tahmin etmek zor değil.

Merkez Bankası’nın önceki gün yayımladığı son Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısına ilişkin notta, “Enflasyondaki düşüş Eylül ayında geçici olarak kesintiye uğrayabilecek, ancak sonrasında belirginleşerek devam edecek. Çekirdek enflasyon göstergelerinde ise kademeli düşüşün sürmesi bekleniyor” yönünde görüş belirtiyordu. Merkez Bankası’nın bu görüşü IMF Heyetine de ilettiğine şüphe yok.

Ancak Eylül ayına akaryakıt ve alkollü içkiler zamanın ancak yarısının girdiğini, diğer yarısının Ekim ayı enflasyonuna dahil olacağını, aybaşında doğalgaz ve elektriğe, ne kadar düşük tutulmaya çalışılsa da, zam ihtiyacının büyümesi, Ekim ayı enflasyonuna ilişkin piyasalardaki tedirginlikler artırıyor. Daha doğrusu Ekim ayında baz etkisi nedeniyle ciddi bir düşüş piyasa tarafından da bekleniyor ama bunun Merkez Bankası’nın beklediği kadar olmayacağı, dolayısıyla faizlerdeki seyri etkileyeceği yönündeki beklentiler de artıyor.

Küresel kriz sürecinde enflasyonun bütün ülkelerde dip yaptığını, buna karşılık Türkiye’de hala “çift haneye yeniden çıkar mı?” diye tartıştığımız bir seviyede kaldığını unutmayalım. Yine unutmayalım ki; bu oran yüzde 4’e kadar düşmüştü ve uygulanan para politikaları sonucunda, bu kriz sürecinde, yeniden 8-9’lara çıktı...

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları