IMF’nin saydığı riskler değiştirilemedi

IMF’in son raporu, Türkiye ekonomisine ilişkin risklerin değişmediğini gösteriyor.

Haberin Devamı

Yine cari açık, enflasyon, sıcak paraya bağımlılık riskleri sıralanıyor. Bu kez bir farkı var; küresel ekonomideki sıkıntıların sürmesi nedeniyle, mevcut risklerin daha da büyüdüğü gözleniyor.

Ekonominin zayıflayan iç talebin etkisiyle yavaşladığı, bunun cari açıkta kayda değer bir düzeltmeyi beraberinde getirdiği belirtilen raporda, enflasyonun ise Merkez Bankası hedeflerinin üzerinde kalsa da azaldığının altı çizildi. Ancak, “Ekonomide dengesizliklerde azalma ve genel olarak güçlü bilançolara rağmen Türkiye, büyük dış finansman gereksinimine bağlı olarak, gerçekleştiğinde sert inişe neden olabilecek zıt sermaye akışlarına karşı kırılgan” denildi.

Ekonominin karşı karşıya kaldığı “Zorluklar” ise “Kısa vadede öncelikler, dengesizlikleri daha da azaltmak ve olası zıt dış gelişmelere karşı tamponlar oluşturmak, orta vadede ekonominin potansiyelini yükseltmek ve iniş-çıkış döngüsünü kırmak, makroekonomik politikaların geliştirilmiş koordinasyonunu, daha yüksek tasarrufu ve rekabetin iyileştirilmesini sağlamak” olarak özetlendi.

IMF raporunun “Politika tavsiyeleri” bölümünde yeralanlar da bu risklerin ne kadar önemli görüldüğünü ortaya koyuyor. Şimdiki mali duruşun, özel harcamalardaki hızlı artış nedeniyle çok gevşek olduğu belirtilen tavsiyeler bölümünde “Orta vadeli mali plan faiz dışı fazlada oldukça büyük bir artışı hedeflemeli. Sona doğru düzenlemelerin cari harcamaları kısıtlama yoluyla yapılması dikkate alınmalı” deniliyor.

Merkez Bankası para politikası çerçevesinin artık normalleşmesi ve enflasyon hedefine daha kararlı biçimde odaklanması gerektiği belirtilen aynı bölümde “Bu pozitif reel politika faiz oranı ve piyasalarla iletişimin iyileştirilmesini gerektirir” tavsiyesinde bulunuldu. Yine orta vadede, kamuda daha yüksek tasarruf, rekabette iyileşmeye yönelik geniş yapısal reformlar yapılırken, ulusal tasarruflarda artışa katkıda bulunulması istendi.

Haberin Devamı

İSTİKRARDAN YARARLANAMADIK

Bu rapor bence, uzun zamandır yaşanan ekonomik istikrardan yeterince yararlanılamadığını da ortaya çıkarıyor. Öyle ya; 10 yıl öncesinde de aynı risklerden sözediyorduk şimdi de aynı risklerden sözediyoruz.

Küresel kriz döneminde durumu iyi idare ettik, gelişmiş ülkelerde basılan parayı bazı gelişmekte olan ülkeler gibi kendimize çekerek durumu iyi idare ettik. Ancak bu sürecin bir sonucu olarak dünyada enflasyon kalmadı, biz hala yüzde 7’lik enflasyonlardan sözediyoruz...

Cari açık sorunundan sözediyorduk, birara milli gelirin yüzde  10’unu aşan cari açığı azaltmak için frene bastık ama hala bu oran yüzde 7’nin üzerinde... Giderek düşse de, bu süreçten nispeten iyi büyüme oranlarıyla çıktık ama bunu nereden sağladık diye baktığımızda yine dış finansmanla sağladık.

Bu süreçte 2000-2001 yıllarında yaşadığımız konsolidasyon sayesinde güçlü kıldığımız bankacılık kesiminin, ekonomik istikrar açısından faydasını gördük. Şimdi IMF’in değerlendirme notlarında bankaların yüksek döviz borçlanmasına dikkat edilmesi gerektiği söyleniyor. Bu süreçte yeni bankalar devreye giriyor.

Peki, 2007 yılında IMF programının sona ermesiyle bıraktığımız yapısal reformlara devam etseydik, kamu harcama reformunu yapsaydık, cari açığa bağlı üretim yapımızı düzeltseydik, süreçten faydalanmış olmaz mıydık?

Örneğin, IMF’in desteğiyle, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın gündeme getirdiği mali kuralı siyasi otorite kabul etseydi, şimdi ekonomide ileriye dönük çok daha umutlu bakma imkanımız olmaz mıydı?

Özetle; “arabayı devirmeden durumu idare etmek” başarılı yönetim sayıldı, herkes bunu alkışladı. Yani başarı standartlarımız da düştü...

Yazarın Tüm Yazıları