IMF kendini sorguluyor

İSPANYA eski Maliye Bakanı Rodrigo de Rato yaklaşık bir buçuk yıl önce IMF Başkanı oldu. Çok geziyor, fazla bir şey yapmıyor diye eleştirildi.

Eleştiriler çok haklı değildi. O konumdaki bir kişinin ofisinde oturduğundan daha fazla seyahat etmesi normaldir. Çünkü, IMF 180’den fazla ülkenin ekonomisini gözetlemekle sorumludur.

Rato göreve geldikten az sonra IMF’nin misyonunun ve çalışma biçiminin yeniden gözden geçirilmese olanak verecek bir raporun hazırlanması için bir komisyon kurdurdu. Komisyonun raporu çeşitli defalar IMF Yönetim Kurulu’nda tartışıldı. Şimdi, raporun bulguları ve önerileri kamuoyunun ve siyasi otoritelerin tartışmasına açılıyor.

ESKİ UĞRAŞLARI

İkinci Dünya Savaşı
sonrasında altın standardına geçilen dünya ödemeler sisteminde, IMF, ülkelerin ödemeler dengesi sorunlarını çözmesine yardımcı olmak üzere kurulmuştu. Üye ülkelerin ekonomilerini yakından gözlemesi ve olası riskleri tespit etmesi önemli görevlerinden biriydi. Üye sayısı 50’nin altındaydı.

1970’lerin başında Amerika’nın doların değerini altına bağlama ilkesinden vazgeçmesiyle, dünyanın gelişmiş ülkeleri dalgalı kur sistemine geçtiler. Teorik olarak, ödemeler dengesi sorunu yaşamanın olasılığı azaldı. IMF daha çok üye ülkelerin ekonomilerini yakından gözleme işleviyle meşgul olmaya başladı. Üye sayısı giderek arttı.

Ödemeler dengesi ve finansmanı uluslararası finans piyasasına açılabilme olanakları az olan gelişmekte olan ülkelerde sorun oldu. IMF kendini bu konulara yoğunlaştırdı. Petrol Krizleri’nin yol açtığı ekonomik yıkıntıların tamiri ile uğraştı. 1980’li yılların başında, artan faizlerin neden olduğu ödemeler dengesi sorunlarının üstesinden gelmeye çalıştı. Bir anlamda, IMF ‘borç krizleri’ çözme merkezi haline gelmeye başladı.

1990’ların başında Sovyet Blok’unun dağılmasıyla, bu ülkelerin piyasa ekonomisine uyum sorunlarıyla uğraşmak da IMF’ye düştü. Üye sayısı 180’i aştı.

Küreselleşme süreci hızlandıkça, uluslararası sermayenin dünya çapında serbestçe hareket etmesi bu kez sermayenin hızlı hareketiyle oluşan krizleri gündeme getirdi. Son yıllarda, IMF, küresel ‘kriz idaresi’ merkezi haline geldi. Kaynaklarının çok önemli bir bölümünü içinde Türkiye’nin de bulunduğu 3-4 ülkede yoğunlaştırmasının nedeni de buydu. Bazı ülkelerde yaşanan sermaye çıkışlarının olası yıkım etkisi IMF kaynaklarının devreye girmesiyle hafifletilebildi.

YENİ MİSYON

Artık, IMF ‘kriz idaresi’ merkezi olmaktan çıkıp krizleri önleyici makro ve mikro politikaları oluşturan bir düşünce merkezi olmak istiyor. Sermayenin küresel düzeyde serbestçe hareket etmesinin dinamiğini, anlamını ve sonuçlarını daha iyi analiz etmek istiyor. Bürokrasiyi azaltıp küreselleşmeden yeterli ve gerekli faydaları sağlamakta zorluk çeken ülkelere yardım etmek istiyor. Bu anlamda, Dünya Bankası ile aynı işleri yapmak istemiyor, ama Dünya Bankası’nın yaptığı çalışmaları tamamlayıcı bir rol oynamak istiyor.

IMF gelişmeye çalışan düşük gelirli ülkelere yoğunlaşmak istiyor. Bu ülkeler de birbirlerinden farklılıklar gösteriyor. Kimisi borçlarının silinmesine ihtiyaç duyuyor. Kimisi, ucuz dış kredi ihtiyacı içindeler. Kimisi de, teknik düzeyde politika tavsiyelerine ihtiyaç duyuyorlar. Bu farklılıkların bilincinde olarak IMF bu alanlara yoğunlaşmak istiyor.

Rato’nun sözleriyle, IMF dünya ekonomilerindeki hızlı değişmelere ayak uyduramadığı taktirde, kurum olarak anlamsızlaşacaktır. Anlamlı bir misyonla IMF’nin yoluna devam etmesi ise üyelerin IMF’deki göreli konumlarının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmaktadır.

Konunun bu tarafını bir başka yazıda ele alacağım.
Yazarın Tüm Yazıları