IMF ile müzakere masaya oturarak yapılır

TÜRKİYE’nin IMF ile bir anlaşma yapıp yapmayacağına ilişkin gelişmeler, yaratılan beklentiler, her geçen gün değişiyor. İnsanların kafası karışmış durumda.

Özetleyecek olursak; başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere, Hükümet üyeleri yaptıkları açıklamalar ve kapalı kapılar ardında özel sektör ve bankacılara söyledikleriyle, "Biz IMF’yle pazarlık yapıyoruz, büyüme ve yatırımları kabul ettirmeye çalışıyoruz ama siz merak etmeyin, sonunda anlaşmayı yaparız" havasını veriyorlar. Açıkca böyle söylemiyorlar ama verdikleri izlenim bu.

Buna karşılık IMF ise bu hafta başında açık açık Hükümet ile müzakere yapılmadığını söyledi. Kapalı kapılar ardında da kendisine bu konuyu soranlara, "Hükümetin bizden bir talebi yok, bekliyoruz" diyorlar.

Bu konudaki son gelişmeleri önceki gün Başbakan’la bir araya gelen, Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu üyesi banka genel müdürlerinden sordum. Genel Müdürler, Başbakan’ın, yine, "Belli ki hükümet bu anlaşmayı yapacak, Başbakan da kendi şartlarını kabul ettirmeye zorladıklarını, yani pazarlık yaptıkları izlenimi verdiğini" söylediler. Bunu açık açık söylemediğini ama toplantıya katılan herkesin bu izlenimi aldığını öğrendik.

Aynı bankacılardan bir bölümünün IMF yetkilileri ile de görüştüklerini biliyorum. Buna rağmen yani IMF’in dediklerini bildikleri halde, yine de Başbakan’la yapılan toplantıdan çıktıktan sonra iyimser bir hava içinde olduklarını gördüm.

Gerçi her krizde olduğu gibi bu krizde de, insanların umut ettikleri gelişmelere inanmak için kendilerini epeyce zorladıklarına, küçücük olumlu gelişmelere bile bağlanmak eğiliminde olduklarına yine şahit oluyorum. O nedenle gelen fırtınanın büyüklüğünü en iyi gören kesim olan banka genel müdürlerinin iyimser izlenimlerine artık temkinli yaklaşıyorum.

Bütün bu kargaşa içinde benim anlamadığım şu ki; müzakere dediğiniz şey, bir masaya oturulur, taraflar bellidir ve karşılıklı isteklerini masaya koyarlar ve bu istekler üzerinden müzakere yapılır. Şu anda IMF’yle masada değiliz ki, müzakere yapılıyor olsun...

Yani müzakere aşamasına gelinmesi için, Hükümetin resmi olarak IMF’ye "Gelin sizle bir anlaşma yapalım" demesi lazım. Böyle bir aşamaya henüz gelmedik ki...

Yani Hükümetin IMF’ye yaptığı resmi bir görüşme çağrısı henüz yok...

Halit Narin bile bankacıları anlıyor

GEÇTİĞİMİZ iki gün içinde Ankara’daki yaşanan görüşme trafiği çok yoğundu.

Özet olarak söylemek gerekirse, başbakanla olan görüşmelerinde daha çok bankacılar konuşup yaşanan sıkıntıları anlatmışlar. Kendilerinin birer aracı olduklarını, kaynak olmadığı takdirde reel sektöre kredi veremeyeceklerini, azalan kaynaklar oranında kredileri azaltmaları gerektiğini, şu anda yaşanan sıkıntının döviz likiditesi olduğunu, sendikasyon kredilerinde dışarıdan kaynaklanan sıkıntılar bulunduğunu, bu nedenle dışarıdan kaynak akışının sağlanmasının şart olduğunu, bunun için de IMF’le anlaşma gerektiğini anlatmaya çalışmışlar.

Türkiye Odalar ve Borsalara Birliği’nde (TOBB) yapılan toplantının da çok olumlu geçtiği, Başbakana anlatılan mevcut sıkıntılı durumun reel sektör temsilcilerine de anlatıldığını öğrendik. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun da "aynı gemide bulundukları" yönünde toparlayıcı konuşmalar yaptığını, Tuncay Özilhan, Hasan Çolakoğlu, Abdulkadir Konukoğlu ve Mustafa Boydak’ın bankalarla ilgili olumlu görüşler belirttiklerini öğrendim.

Şimdiye kadar bankalara karşı demeçleriyle ünlenen, hatta "banka düşmanı" olarak bilinen Halit Narin’in bile "bugünü tarihe geçin, bankalar için ilk kez olumlu konuşacağım" diyerek söze girdiğini ve bankaların sıkıntısını anladığını söylediğini duydum.

Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Ersin Özince’nin "bankaların da TOBB üyesi, dolayısıyla Hisarcıklıoğlu’nun kendi başkanları olduğunu" da hatırlattığı, yani karşılıklı anlayışın had safhada olduğu söyleniyor. Bu nedenla ortak olarak hazırlanıp gelecek hafta Hükümete sunulması kararlaştırılan ortak metin, bence büyük önem taşıyor.
Yazarın Tüm Yazıları