İlter Türkmen: Atina izlenimleri

İlter TÜRKMEN
Haberin Devamı

Son zamanlarda Atina'ya her gidişimde THY uçağının tıklım tıklım dolu olduğunu görüyorum. O kadar ki, bazen iki sefer yapılıyor. Bunun bir nedeni İstanbul ile Atina arasında turizm yanında dostluk trafiğinin artması, bir diğeri de Yunanlılar'ın bile ‘‘Olympic’’ yerine THY ile uçmayı tercih etmeleri. Kamulaştırıldığından beri ‘‘Olympic’’ ile seyahat gerçekten cazip olmaktan çok uzak. Atina Havalimanı'nın terminali de İstanbul'dakiyle kıyaslandığında çok mütevazı ve yetersiz.

***

Yunanistan'da son 20 yıl içinde, geniş ölçüde Avrupa Birliği üyeliği sayesinde, fert başına milli gelirde büyük bir artış olmasına rağmen, Atina'da hiç değilse şehrin merkezinde, büyük bir modernleşme emaresi görülmüyor. İstanbul'daki gibi siluetinde gökdelenler yükselmemiş. Aynı canlılık, ihtişam ve dinamizm de yok. Buna karşılık, Atina sık bir beton ormanı haline gelmemiş. Nefes alacak yerleri var. Yine AB yardımları ile yapılan arıtma, sahildeki en kesif yerleşim merkezlerinde bile denize girme imkánını yaratmış. Geniş bir metro ağı kurulmuş ve trafik kilitlenmelerinin önüne geçilmiş. İnşaat sırasında bulunan eserler adeta küçük bir müze haline getirilen ‘‘Syntagma’’ Meydanı'nın istasyonunda sergileniyor.

Dostluk trafiği hakikaten yoğun. İki hafta önce Türk-Yunan Forumu için Atina'da bulunduğum sırada çeşitli ortak konferanslara katılmak üzere kalabalık heyetler birbiri ardından geliyorlardı. Bir Yunanlı dostumun tespitine göre sadece mart ayında 500 kadar Türk-Yunan toplantısı yapılmış. İki ülke arasındaki ilişkilerde lokomotif işlevini hükümetler kadar sivil toplum örgütleri de yerine getiriyor.

***

Yunanlı muhataplarımız bu defa bizleri bir ‘‘Bizans, Osmanlı ve İran müziği’’ konserine götürdüler. Koca salon dopdoluydu. Osmanlı eserleri çalınırken koroyu oluşturan Yunanlı gençler Türkçe şarkı söylüyorlardı. Türkiye'den iki sanatçının katılımıyla icra edilen parçalar uzun uzun alkışlandı. Yunanlılar tarihlerinin Osmanlı devri safhasıyla galiba artık barışıyorlar ve bunun kültürel kimliklerinin bir parçası olduğu bilincine varıyorlar.

***

Çatlak sesler arada sırada işitilmiyor değil. ‘‘Türk-Yunan Dostluk ve İşbirliği Fuarı’’na iştirak eden işadamları, aşırı sağcıların protestosuna hedef oldu. Türk bayrağı yırtıldı ve yakıldı. Türk-Yunan yakınlaşmasını içine sindiremeyenler var. Nur Batur, 22 Nisan tarihli Hürriyet Gazetesi'nde Yunan Dışişleri Bakanlığı içinde bir grubun Yorgo Papandreu'nun Türkiye politikasını engellemeye çalıştığını bildiriyordu. Bunu anlamak mümkün. Birçok ülkenin dışişleri bürokrasisinde eski politikaların üretilmesinde ve uygulanmasında rol almış diplomatların alıştıkları kalıplardan çıkamadıkları ve yeni siyasetlere uyumda zorluk çektikleri gözlenebilir. Fakat, şayet yanılmıyorsam, Yunanistan'daki dogmatik ve tutucu eğilimlerin etkisi gittikçe azalıyor. Bunun bir önemli işareti, son seçimlerde görüldü. PASOK'un bir önceki parlamentodaki milletvekillerinin üçte biri elendi. Bunların çoğu aşırı milliyetçiler ve onları listelerden silenler parti lideri değil, fakat seçmenlerin kendileri. Yunanistan'daki seçim sistemi, seçmenlerin parti adayları arasında tercih yapmasına olanak tanıyor.

***

Akla doğal olarak şu soru geliyor: Bütün bunlar iyi de, Türkiye ile Yunanistan arasında artık geriye dönülemeyecek noktaya gelindi mi, gerginlikler ve çatışmalar devri tamamen kapandı mı? Kesinlikle hayır. Ege ile ilgili sorunlar ve daha da önemlisi Kıbrıs meselesi devam ettikçe değerlendirme hataları veya duygusal tepkilerle ilişkilerde ani olumsuzluklar ortaya çıkabilir. AB süreci içinde ihtilafların çözümünün gecikmesi de menfi etki yapar. Fakat ne de olsa, kamuoylarında gittikçe yer eden barış ve işbirliği arzusunu hükümetler bundan sonra kolay kolay görmezlikten gelemezler.

Yazarın Tüm Yazıları