İlter Türkmen: AB ve MGK

İlter TÜRKMEN
Haberin Devamı

AB'nin Katılım Ortaklığı Belgesi'nde (KOB) Milli Güvenlik Kurulu'na yer verilmesi bekleniyordu. Nitekim KOB, orta vadeli önlemler çerçevesinde ‘‘MGK'nın anayasal işlevinin, AB ülkelerindeki uygulamalar doğrultusunda bir danışma kuruluşuna dönüştürülmesi’’ üzerinde duruyor. KOB'daki değerlendirmelerin dayandığı İlerleme Raporu'nda ise şu ifadeler var: ‘‘Askerler üzerindeki sivil kontrolün genişletilmesine ihtiyaç vardır. AB, NATO ve AGİT standartlarına aykırı olarak Türkiye'de Genelkurmay Başkanı Savunma Bakanı'na değil, fakat Başbakan'a bağlıdır. Bunun yanında YÖK'te Genelkurmay'ın Temsilcisi mevcut... Kurulun kararları, açıklamaları ve tavsiyeleri politik süreci kuvvetle etkilemekte devam ediyor.’’

***

Türk devlet yapısında Silahlı Kuvvetler'in üstlendiği işlevin başka demokratik ülkelerdeki uygulamalarla ahenkli olmadığı bir gerçek. Ancak nedenleri de açık. Türkiye'deki kronik siyasi istikrarsızlık, etkin politikalar güdemeyen zayıf iktidarlar ve ülkenin karşılaştığı bölücülük ve irtica hareketleri, genel yozlaşma içinde tek sağlam ve güvenilir kurum olarak kalan Türk Silahlı Kuvvetleri'ne daha geniş bir rol verilmesini kaçınılmaz hale getirmiştir. Genelkurmay Başkanı'nın Savunma Bakanı'na bağlanmamasının sebepleri de 1950'den sonra yaşanan olaylarda aranmalıdır. Bazı Savunma Bakanları'nın Silahlı Kuvvetler'in haklı olarak infial ve alerjisine neden oldukları inkár edilemez. Şunu da kabul etmek gerekir ki, Türk siyasi sistemi, gittikçe daha karmaşık hale gelen milli ve uluslararası güvenlik sorunlarını ve strateji konseptlerini kavrayabilecek ve Batı ülkelerindeki gibi gerçekten Savunma Bakanlığı yapabilecek kişilerin Parlamento'ya seçilmesine genellikle imkán vermiyor. İleride AB'nin istekleri doğrultusunda siyasal reformlar yapılabilir ve politikacı profili değişirse Genelkurmay Başkanı'nın Savunma Bakanı'na bağlanmasında Silahlı Kuvvetler'in sakınca göreceğini hiç sanmam.

***

MGK'nın anayasal işlevine gelince, Başbakan Ecevit bu kurumun esasen bir danışma organı olduğunu söylüyor. Anayasa'nın 118'inci maddesi hiç değilse bir ölçüde bu yoruma müsait. Fakat 2945 sayılı MGK Kanunu için aynı şeyi söylemek zor. Bu kanun Kurul'da oylama öngörüyor. Eşitlik halinde Cumhurbaşkanı'nın tuttuğu taraf çoğunluğu almış sayılıyor. Kanunun 8'inci maddesine göre ‘‘MGK kararları Bakanlar Kurulu gündemine öncelikle alınır ve kararlar alınır.’’ Bakanlar Kurulu'nun bu kararlarının uygulanmasını izleme sorumluluğu da MGK Genel Sekreteri'ne tevdi edilmiş. Orgeneraller veya oramiraller arasından seçilen genel sekreterin yetkileri oldukça kapsamlı. Genel Sekreterliğin bakanlıklara müdahale eğilimi kuvvetli.

***

Denebilir ki ‘‘Evet, MGK'nın yetkileri çok geniş, fakat eninde sonunda gerek gündemin tespiti gerek kararların alınmasında kilit rol Cumhurbaşkanı'nda.’’ Doğru da, fiiliyatta Cumhurbaşkanı'nın bu rolü üstlenmesi o kadar kolay değil. Bir nokta daha belirtilebilir. Varsayalım ki Cumhurbaşkanı MGK'da hükümet üyelerinin yaklaşımını değil, fakat askerlerinkini benimsedi. O zaman parlamenter sistem zedelenmez mi?

***

MGK'nın transformasyon süreci Türkiye'nin iç ve dış güvenliğine ve sosyal yapısına yöneltilmiş tehditlerin azalması ile orantılı biçimde tedrici olacaktır. AB'ye girmek pahasına ülkenin güvenlik öncelikleri gözardı edilemez. Buna karşın, AB ile entegrasyon süreci ilerledikçe, Türkiye'de demokratikleşme ile beraber siyasal ve sosyal barış ve uyum kuvvetlendikçe MGK'nın daha fazla sivilleşmesine ve hakiki bir danışma organı haline gelmesine karşı büyük bir itiraz beklenemez. Unutmamak gerekir ki, Türkiye AB'ye tam üye olduğu zaman TSK'nın rolü azalmayacak, hatta artacak. TSK, Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği çerçevesinde kilit bir rol oynayabilecek. Ayrıca evrim halindeki bir dünyada NATO'nun bir gün nitelik değiştirmesi tamamen ihtimal dışında sayılamaz. O zaman Türkiye'nin güvenliğinin siyasi teminatı daha çok AB olabilir.

Yazarın Tüm Yazıları