İlk bira Sümerli’nin ıslak unuttuğu ekmek

Güncelleme Tarihi:

İlk bira Sümerli’nin ıslak unuttuğu ekmek
Oluşturulma Tarihi: Kasım 15, 2005 00:00

Sümerli bir kadın tarafından tesadüfen keşfedilen biranın öyküsü, Yıldız Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Eren tarafından ‘Geçmişten Günümüze Anadolu’da Bira’ isimli kitapta topladı. Kitapta, biranın Hititliler zamanında ekmekle beraber halkın en önemli besini olduğu, ilahlara sunulduğu bilgileri de yer alıyor.

‘Geçmişten Günümüze Anadolu’da Bira’ isimli kitapta yer alan bilgilere göre, biranın hangi tarihte ve nerede bulunduğu konusunda tam bir fikir birliği bulunmasa da kabul edilen ilk belgelere göre, bira Mezopotamya’da M.Ö. 5 binli yıllarda Sümerli bir kadın tarafından tesadüfen bulundu.

Kadının büyük bir olasılıkla unuttuğu ıslak bir ekmek parçasının kısa bir zaman sonra fermente (mayalanma) olmasıyla başlayan süreç ve bu sürecin tekrarıyla bira keşfedildi. O dönemlerde ilk ve en büyük bira üreticileri kadınlardı. Çünkü bira, evde üretiliyordu.

Arkeologlar, bira ile ekmeğin tarihinin de birçok yönden kesiştiğini belirtiyor. Sümerlerde tanrıya da sunulan bira, dinlenme ve sağlık amacıyla içildi. Sümer mitolojisinde ‘bira tanrıçası’ bulunurken, ilkel insandan kültürlü insana geçişin evrimini betimleyen Gılgamış Destanı’nda ‘ekmek yemek’ ve ‘bira içmek’ insan olmanın ön koşulu olarak gösterildi. Sümerler’in M.Ö. 1800’de ‘bira tanrıçası’ Ninkasi’ye yazdığı şiir, bira konusunda bulunan ilk belge olarak tarihteki yerini aldı. Biranın nasıl yapıldığının tarif edildiği ‘Hymn’dan Ninkasi’ye’ başlıklı şiir, 1964 yılında İngilizce’ye çevrildi.

FAZLA ÜCRET İSTENİRSE SUDA BOĞUN DENDİ

M.Ö. 1700’lü yıllarda yaşayan Babiller de 20 çeşit bira üretti ve Mısır’a bira ihraç etti.

Günümüze ulaşan en eksiksiz derlemeler olan Babil Kralı Hammurabi’nin yasalarında da biradan söz edildi ve bira ile ilgili yasaklar sıralandı. Yasanın 108-111’inci maddelerinde doğrudan birayla ilgili hükümlere yer verildi. Müşterilerinden fazla ücret isteyen içki sahibinin suda boğularak öldürülmesini öngören yasaya göre, günde normal bir işçi 2 litre, sivil görevli 3 litre ve yüksek pozisyondaki bir idareci 5 litre bira alabiliyordu.

Eski Babil Kralı Ammi-Şaduaqa’nın fermanlarında da bira ile ilgili hükümler yer aldı. Fermanda, biranın fiyatı karşılığı arpa yerine gümüş kabul eden bir kadın bira satıcısının, suya atılacağı hüküm altına alındı. Eski Mısırlılarda arpadan yapılan bira ulusal içkiydi ve tanrı Osiris’in biracıları koruduğuna inanılıyordu. Eski Mısır’da bira, ekmekle birlikte günlük gıdaydı. Zengin ve fakir Mısır halkı, sağlık için bira içti ve birayı tanrılara sundu. Mısır’da M.Ö. 1600 yılına ait sağlıkla ilgili bir tekstte rastlanan 700 reçetenin 100’ünde bira vardı.

Birayla ilgili birçok toplumsal gelenek de bulunuyordu. Örneğin, genç bir adamın genç bir kıza birasından bir yudum içmesini teklif etmesi, onunla evlenmeyi düşündüğü anlamına geliyordu.

Mısırlılar bira tadını olgunlaştırmak için yeni bilgiler de geliştirdi. Türkiye’de bugün hala boza ve bulgur elde etmek için geleneksel olarak kullanılan aletlerin benzerlerini Antik Mısır’da da bulmak olanaklı.

Hititliler zamanında ekmekle beraber halkın en önemli besini olan bira, dinsel törenlerde de rol oynadı ve ilahlara sunuldu. Bundan 4 bin yıl önce Çorum, Amasya, Yozgat ve Kayseri civarında biranın üretilip, tüketildiği tarihe geçti.

Anadolu’da bira üretimi Hititler sonrasında da devam etti. Tarihi belgelerden M.Ö. 738-696 yılları arasında yaşayan Frigya Kralı Midas’ın cenaze yemeğinde şarap, bal ve bira karışımından elde edilen özel bir içki içildiği, kazılarda bulunan kaplardan da Frigyalılar’ın bira tükettiği anlaşılıyor.

Sümerler, Babiller, Eski Mısır, Eski Yunan, Romalılar ve onlardan bir hayli sonrasına kadar bira depolanamıyordu, filtre edilemiyordu, bulanıktı ve köpüklü değildi.

BİRA MANASTIRDA YAPILDI KEŞİŞLER İLGİLENİR OLDU

Bira, miladi dönemin başlamasından bu yana özellikle orta ve kuzey Avrupa ülkeleri için ulusal içecek, hatta bir yaşam biçimi haline geldi. Almanya’da bira yapıldığına dair ilk kanıt, M.S. 8. yüzyıla ait.

Birada şerbetçiotunun kullanılmasına 8. yüzyılda başlandı, öncesinde biralar genellikle ardıç ve zencefil ile aromatize ediliyordu.

Orta Avrupa ülkelerinde 9. yüzyıla doğru biranın yapımı manastırlara mahsustu. Bazı bölgelerde köylüler manastıra olan borçlarını arpa vermek suretiyle ödemekle yükümlüydü. Manastır süreciyle birlikte bira yapımında kadının rolü azaldı, keşişler bira yapımıyla ilgilenmeye başladı. Her keşişin günlük 5 litre bira içmesine izin verildi. Kısa süre sonra keşişlerin tüketimlerinden fazla bira üretmeye başlamaları üzerine, birçok manastır ticari işletme haline geldi. Bugün hala Belçika, Hollanda ve Almanya’da bira üreten manastırlar var.

Biranın burjuva mesleği haline gelmesi, 12. yüzyılda oldu ve loncalar kuruldu. Paris’teki Biracılar Birliği, Fransa’nın en eski sendikalarından birisi olurken, biracılar 1468’de ilk yasalarını hazırladı.

Bira standartı 1516 yılında kabul edilen Alman Bira Saflık Kanunu ile belirlendi. Yasaya göre, bira üretiminde yalnız arpa suyu, şerbetçiotu ve su kullanılacaktı. Bugünkü anlamda bira, 1516 yılında tanım ve içeriğine kavuştu.

Dr. Alexanders Nowell, 1602 yılında biranın tıpalanmış cam şişelerde saklanırsa daha fazla dayanacağını gösterdi.

Demiryolu sayesinde İstanbul’a ulaştı

19. yüzyılda James Watt’ın buhar makinesini icat etmesi ve Carl Von Linde’nin yapay serinliği bulması bira tarihinde çığır açtı. Soğutma sorunu nedeniyle 1880’lere kadar bugünkü anlamda bira üretimi yoktu ve bira daha çok soğuk aylarda üretiliyordu. Buhar makinesinin bulunmasından sonra Londra’da The Whitebread Biracılık, dünyada bir yılda 200 bin fıçı bira üreten ilk firma oldu.

1835’te demiryolu ulaşımının başlaması biranın da naklini kolaylaştırdı ve bira üretimi hızla arttı. Her yere ulaşabilen bira, Osmanlı İmparatorluğu’na da geldi ve İstanbul, İzmir, Selanik, Beyrut gibi yerler birayla tanıştı.

Pasteur ise birayı mikrobik hastalıklardan koruma usullerinin pastörizasyonunu ve rasyonel bir imalatın temellerini attı. Danimarkalı bilim adamı Christian Hansen’in tek maya hücresini başarıyla izole etmesi, yapay kültür ortamının yeniden üretimine olanak sağladı, böylece fermantasyonun saflığı süreci geliştirildi ve biranın tadı mükemmelleşti.

Almanya’da 1864’te metal fıçılarda fıçı bira üretimine başlandı. Sonraki yıllarda da biracılık, yoğunlaşmanın en fazla olduğu endüstrilerden biri haline geldi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!