İlk aşkını Haftasonu Gazetesi’nden buldu

Birkaç ay önce, ‘Bir bakanla flört ettim’ diyerek ortalığı karıştıran, ardından yaptığı estetikle gündeme gelen Zeynep Özal, ’Bir Kadın Birkaç Hayat’ adlı kitabıyla da fırtınalar yaratacak.

Kitabı bu hafta piyasaya çıkacak olan Zeynep Özal, her şeyi Sema Denker’e anlattı...

Aylardır konuşulan ‘Bir Kadın Birkaç Hayat’ isimli, sizin hayatınızın anlatıldığı kitap, bu hafta piyasaya çıkıyor. Neler yazıyor bu kitapta?

Babamdan dolayı 10 yaşından itibaren devletin içindeyim. Hayatım hep bu çevre içinde geçti. Sonra evliliklerim ve yaşadığım ayrılıklar ile basınla tanıştım. Yani 1983 yılından itibaren basının odak noktası halindeydim. Benim babam başbakan ya da cumhurbaşkanıydı ama ben herkes gibi yaşamak istedim. Bu yüzden de bazı noktalarda eleştiri aldım. Bu eleştiriler benim hayatımda bir şey değiştirmedi. Çünkü her zaman doğru bildiğimi yaptım. Görünüşte inatçı, dik kafalı bir kadın oldum. Benim babam bu konumda olmasaydı da yine ben bunları yaşayacaktım. İşte bu kitapta bütün bunları, en önemlisi Zeynep Özal’ı anlattım. Çünkü birçok kişi beni suratsız, ukala, farklı insan olarak algılamış. Oysa ben de herkes gibi çocuklarının annesi, iş kadını, evinde yemeğini yapan, dikiş diken, örgü ören bir kadınım.

- Ama bir başbakan ya da cumhurbaşkanı kızı olarak yaşantınıza dikkat etmeniz gerekmiyor muydu? Sonuçta siz sıradan bir insan değildiniz...

Geriye dönüp baktığım zaman yanlış bir şey yaptığıma inanmıyorum. Benim ailem çok tabii bir aile. Benim babam başbakan ya da cumhurbaşkanı olduktan sonra hayatımızda bir şey değişmedi ki. Babam da aykırı bir insandı, ‘Alışacaksınız’ denildi. O da çıktı halkla sohbet etti, korumalarından kaçtı, yürüdü, orduevinden kaçtı, annem ile el ele dolaştı. Böyle biriydi. Demek ki o da aykırı bir insandı. Bu yüzden ben de bu şekilde yaşadım hayatımı. Yani doğal...

İlk flörtünü gazeteden buldu, sözlendi

- İlk flörtü nasıl yaşadınız?

Bunu kitapta anlattım. Benim gençlik yıllarımda flört falan yoktu. Bizim gezmemiz, Ankara’da Çankaya Sineması vardı, oraya öğlen matinesine gidilirdi, bir de oturduğumuz yerdeki pastaneye, çay, kahve içmeye, o kadar.

- 14 yaşındayken yaşadığınız çok ilginç bir olay var. O yüzden ilk flörtünüzü sordum...

Nereden duydunuz! O yıllarda Haftasonu Gazetesi’nde bir köşe vardı. Bu köşenin bir sütunu evlilik, diğeri ise arkadaşlık sütunuydu. Arkadaş bulmak ya da evlenmek isteyenler buraya yazı gönderirdi. Ben de okurdum. Fakat hep arkadaş sütununu okurdum. Oradaki bir yazı dikkatimi çekti. Niye o kişi bilmiyorum. Mektup gönderdim. Mesela ona da bir sürü mektup gelmiş, seçimi benden yana olmuş. Kitabımın arkasında bir resim var, 14 yaşındaki resmim. İşte o resim, ona gönderdiğim fotoğraftır.

- Ayrı şehirlerde miydiniz?

O İstanbul’da, ben Ankara’daydım.

- Mektuplaşmanız ne kadar sürdü?

Amerika’ya gidene kadar... 2 yıl kadar. Ben liseyi okumak için Amerika’ya gittim.

- Evlenmeyi düşünüyor muydunuz?

Her şeyi kitapta anlattım.

- Tanıştınız değil mi?

Tabii. Sözlendik bile... Bu köşeleri hálá okurum. Kim ne yazmış diye merak ederim. O günkü çocuk aklımla, ben de böyle bir şey yaptım. Ama o zamanki şartlar bu idi. Şimdiki gençlere bakıyorsunuz, geziyor, flört edebiliyor. Benim de çocuklarımın kız arkadaşları var.

- Sözlendiniz ama Amerika’ya gittiniz. Yüreğiniz burada kaldı. Zor oldu mu?

Bir mektup arkadaşlığımız vardı ve sadece birkaç kez görüşmüştük. Sonuç olarak platonik bir aşktı. Oraya gittiğiniz zaman aklınız burada kalıyor ama farklı bir dünyanın içinde yaşamaya başlıyorsunuz.

- Neden ayrıldınız?

Olmadı. Kısmet değilmiş demek ki...

- Rahmetli babanız flört konularında tutucu muydu?

Evet tutucuydu. Öyle gezmeme falan izin vermezdi. Erkek kardeşinle gezersin derdi. Ben erken evlendim. 18 yaşında ilk evliliğimi yaptım. Ya evde kalacağım diye korktum ya da rahat etmek için evlendim. Bunu bilmiyorum. O tarihlerde 20 yaşındaki kıza ‘Evde kalmış’ denilirdi. Belki de o yüzden evlendim...

- İlk eşiniz Sait Göneç’le nasıl tanıştınız?

Amerika’dan döndükten bir yıl sonra tanıştık. Bir arkadaşımın kuzeniydi. Görücü usulü gibiydi yani. İki ay içinde de evlendik. Ve dokuz yıl evli kaldık. Kendisiyle hálá görüşüyorum. Daha doğrusu ben bütün eşlerimle görüşüyorum. Çünkü hiçbiriyle sorunum yok.

- İlk eşiniz Sait Bey’den boşandığınız sırada babanız başbakan mıydı?

Evet. Babam başbakan olduktan bir hafta sonra boşandım. Ve hemen gündeme geldim. O günden sonra da hiç inmedim. Çünkü bekar ve dul bir kadındım. O ana kadar hiçbir başbakanın çocuğu yoktu. Benim kardeşlerimden Efe çok ufak, Ahmet ise yurtdışındaydı. Dolayısıyla bir başbakan çocuğu olarak ben ön planda olduğum için, herkes benimle igilendi. Bir de rahat, hayatını yaşayan ve hiçbir şeye aldırmayan bir kadın olduğum için de çok göze battım. Bir sosyal hayatım vardı. Babam başbakan olduktan sonra Kadıköy Belediyesi’nde Başkan Yardımcılığı yapmaya başladım. Daha sonra festivallerin başkanlığını yaptım. Antalya’ya, Bodrum’a, Çeşme’ye gittim.

İki çocuğumu da babasız büyüttüm

- İşte hayatınızın o döneminde sizi çok üzen bir olay yaşadınız, kürtaj olayı...

Olabilir... Çok çocuk seven bir insan, dokuz yıllık evliliği boyunca çocuk istemiş ancak çocuk sahibi olmamış bir insan, yıllar sonra hamile kalıyor. Ve bu çocuğu aldırmak zorunda kalıyor. Bu tabii ki çok acı bir olay...

- Neden aldırdınız? Evlilik dışı bir çocuk, babanızın durumu, bunları mı düşündünüz?

Hayır, babamdan dolayı değil. O günkü şartlar öyleydi. Zor bir karardı, bir daha çocuğum olmayabilirdi. Hep kız çocuğum olsun istiyordum. İsmini Nazlı koyacaktım. Mesela 90’lı yıllarda olsaydı aldırmazdım. Babam cumhurbaşkanıyken bir insanla nikahsız olarak aynı evi paylaştım ve sonra evlendim, o ayrı. Ama benim babam bunu kabul etti. Benim için şu önemli, nikahsız çocuk olmaz. Hayır ben buna hiç karşı değilim. Nikahlı olsa ne oluyor? Ben iki tane çocuk doğurdum. Sonra boşandım. Nikahla amaç babasız çocuk büyütmemekse, ben ikisini de babasız büyüttüm.

- Peki bu kitapta babanın kim olduğunu yazıyor musunuz?

Var ismi. Ancak sadece baş harfini yazdım, o kadar...

Tüm kabineyle ismim anılmıştı

- ‘Bir bakanla flört ettim’ dediniz ortalık karıştı. Çok isim akla geldi. Mesela Gökberk Ergenekon...

Gökberk benim çok sevdiğim bir insan. Onunla hálá görüşüyorum da. Biz onunla çok iyi arkadaştık. Mesela Amerika’dan döndüğüm yıllarda çok büyük bir kaza geçirdim. Bacağıma 58 dikiş atılmıştı. Onun babası o yıllarda bakandı. Annesi Zemzem Teyze ile bir arkadaşımızın evine gidiyorduk. O gün de apartman kapısına cam takılmış. Koşarak oradan geçerken fark etmedim, dizim parçalandı. 3,5 saat süren bir operasyonun ardından eve geldim. Babam geldi, Gökberk’in babası Yılmaz Amca geldi. Gökberk ise evde bekliyordu. Çok ızdırabım vardı ve sabaha kadar başımda beklemişti. Dostumdu benim. O yüzden bir flört söz konusu bile olamazdı. Annesi Zemzem Teyze de beni çok severdi. Dolayısıyla iki aile çok iyi arkadaş olduğu için Zemzem Teyze’ye göre, ‘Bu kız yabancıya gitmesin’ durumu yani beni isteme durumu vardı ama böyle bir şeyin olması mümkün değildi.

- Yıllar önce Veysel Atasoy’la gündeme gelmişsiniz. Bu kişi Veysel Bey miydi?

O yıllarda bu dedikoduyu da gazeteciler çıkarmıştı. Bekar bir kadın olduğunuz zaman, kabineye bakıyorlar, bekar bir bakan varsa hemen bir yakıştırma yapıyorlar. O yıllarda da gazetelere bir baktım, böyle bir yakıştırma yapmışlar. Aslında biz Veysel’le birbirimizi tanımıyorduk bile. Bir gün resmi bir davette tesadüfen aynı masaya oturmuştuk. O da ulaştırma bakanıydı. ‘Veysel, gazeteler sürekli bizi evlendiriyor. Bari tanışalım’ demiştim ve çok gülmüştük. Bu anlattıklarım ilk eşimden ayrıldıktan sonra yaşananlar. Veysel’le hiçbir şey olmamıştı aramızda.

- Peki Cavit Kavak?

Bu konuda çok fazla soru sormayın. İnsanlar kitaptan okusun...

- Sonuçta birkaç gün sonra çıkıyor kitap. Cavit Bey miydi flörtünüz?

Kimsenin de aklına gelmedi. Adnan Kahveci’yle bile yazıldım. Halbuki Adnan benim canım, ciğerim, o kadar çok sevdiğim bir insandır. Bakan olduğu dönemlerden önce de sabaha kadar oturup dertleşirdik onunla. Böyle bir insandı. Asla böyle bir şey düşünmem. Yani o kabinenin içinde hiç kimse flörtüm olmadı. Ama herkesle yazıldım. Bir tek Cavit yazılmadı. Neden bilmiyorum, ki o zaman ikimiz de bekardık.

- Size evlilik teklifinde bulundu mu?

Evet, hem de iki kez. Ama kabul etmedim. Flört ettiğim birisiydi üstelik. Onunla çok iyi arkadaştık. Flört dönemimizde de çok iyi arkadaş olduk. Keyifli zaman geçirdik. Ama ben evlilik düşünmüyordum. Evlilik çok farklı bir olaydı çünkü. Şu an bile düşünmüyorum evliliği. Gerçi asla büyük konuşmuyorum. Yarın ne olur bilemem. Çünkü büyük konuştuğum her şey başıma geldi. Fakat o dönemde de böyle bir şey düşünmüyordum.

- Ailenizin haberi var mıydı?

Tabii vardı. Bu konuda hiç sesleri çıkmadı. Çünkü bildikleri ve tanıdıkları bir insandı. Cavit’le de bir aile yemeğinde tanışmıştım. Onunla aramızda arkadaşlık adına bir elektrik vardı. Bunu evliliğe taşıyacak bir elektrik olmadı. Ben aşksız, elektriksiz bir beraberliği asla düşünmezdim. Çünkü o elektrik olmadığı zaman, hiçbir şey olmaz ki. Bir kıvılcım olacak. O kıvılcım olsaydı, belki evliliği düşünürdüm.

YARIN:

DAHA EVLENMEDEN ÖNCE ASIM EKREN’İ ÖLÜMLE TEHDİT EDEN KİMLERDİ?

EVLİYKEN, ASIM BENİ BAŞ HARFİ ‘M’ OLAN HANGİ ASSOLİSTLE ALDATTI?

SON EŞİM ADNAN GÜNGÖR İKİ POSTA DÖVER, SABAH HATIRLAMAZDI.
Yazarın Tüm Yazıları