İlham niye hep peridir de şeytan olacağı akla gelmez?

Sancar Derishow'un beyniyse, Fatoş yüreğidir. Bu yılın teması olarak ‘‘ilham’’ı seçmişler. Gerçekten de ilham dediğimiz nedir? Yoksa biri midir? Neden kimileriyle sıkı fıkıdır da diğerlerinin yanından geçmez? Hep peri olarak düşlenir, şeytan olacağı akla gelmez? Neden bazılarını güldürür, bazılarını küstürür? Birinde uzun konaklar da diğerine şöyle bir uğrar?

Fatoş Ahunbay ile yedi buçukta Nişantaşı Banyan Lokantası’nda buluşacağız.

Erken bir akşam yemeği için.

O Fulya'dan, işyerinden çıkıp gelecek, ben neredeysem oradan.

Niyetimiz görüşmediğimiz bunca zamanın açığını kapamaya kalkışıp uzun sohbetlere dalsak bile geç saatlere kalmadan evlerimize dönmek.

Ne mümkün?

Sözleştiğimiz saatte Fatoş Banyan'a gelmiş.

Miş diyorum çünkü orada değildim.

Bir gün kimleri kıskandığım sorulursa, ‘‘İstanbul'un kestirme yollarını bilen sürücüleri’’ diyeceğim.

Yoğun trafikmiş, kazı çalışmalarıymış, bugün açık olan yol ertesi gün kapalıymış fark etmez.

Onları hiçbir şey engellemez: Sağa sapar, sola döner, yokuş çıkıp düze iner, gidecekleri yere kestirmeden giderler.

Oysa ben bırakın ara sokakları, ana yolları bile bilmem.

Sağımı solumu bir çırpıda söyleyemem.

Ama en kötüsü; haddimi bilmemem.

Yol tarif eder, şoförlere karışır, sonuç olarak iki nokta arasındaki en uzun mesafeyi kat etmeyi başarırım.

Kim Yeniköy'den Nişantaşı'na giderken kendini Akşemseddin viyadüğünde bulur, üstelik Rami'nin arka sokaklarında kaybolur?

Cevap: Ben.

Dokuza doğru Banyan'ın kapısından girdiğimde, Fatoş her zamanki neşesi, güleçliğiyle beni karşıladı.

Sanki bir saati aşkın bekleyen o değil.

Sanki sıkılmamış.

Belli, kızmamış.

Ne yüzünde, ne gözlerinde, ne sesinde en ufak bir sitem gölgesi.

Onu öyle görünce, insan, birini beklemenin bile tadının çıkartılabileceğini düşünüyor.

SANCAR VE FATOŞ

Ama Fatoş böyledir: İnandığı işi yapar, bildiği gibi yaşar, sevip güvendiklerini kollar.

Kendiyle barışıktır, tamdır, tamamdır.

Ve benim bu topraklarda gördüğüm en yaratıcı insanlardandır.

Göz önünde olmaktan hoşlanmaz. O ve Sancar işlerini yapar, geride dururlar.

Sektör dışında pek az kişi Derishow'un onların firması olduğunu bilir.

Saklanmazlar ama ortaya da çıkmazlar.

İkisi de mimardır. İTÜ'den mezun olduktan sonra, günün koşulları dayatmış, küçük bir atölye kurarak hayata atılmışlardır.

Derishow bu gün kendi alanında Türkiye'nin en özgün firması ise evet harcında ikisinin de emeği, teri, öngörüsü, cesareti vardır ama Fatoş'un da söylediği gibi mimarlıktan gelmeleri onların en büyük artılarıdır.

Moda gibi geçiciliğin hüküm sürdüğü bir alanda kalıcı olmalarının sırrına gelince; bugüne dek yaptıkları her koleksiyon, ince düşünülmüş sıkı örülmüş fikirlerden çıkmıştır.

Hepsi sırtını doğru temaya yaslar, hepsi ayağını sağlam basar.

Birlikte çalışır, birlikte tasarlarlar.

Hayati kararları birlikte alırlar.

Ama en önemli özellikleri ötekini hesaba katmalarıdır: Yani alıcıları.

Yarattıkları her neyse onu giyecek, kullanacak, onunla yaşayacak olanları.

Katmasına ötekini hesaba katarlar ama imzalarını da kalın atarlar.

Tasarladıkları her neyse -bir giysi, bir ayna, bir kase- uzaktan da görseniz onların elinden çıktığını bilirsiniz.

Sancar Derishow'un beyniyse, Fatoş yüreğidir.

GERÇEKTEN İLHAM KİMDİR

Bu yılın teması olarak ‘‘İlham’’ı seçmişler.

Gerçekten de ilham dediğimiz nedir? Yoksa biri midir?

Neden kimileriyle sıkı fıkıdır da diğerlerinin yanından geçmez?

Hep peri olarak düşlenir, şeytan olacağı akla gelmez?

Neden bazılarını güldürür, bazılarını küstürür?

Neden çat kapı çıkagelir, insanı sersemletir?

Birinde uzun konaklar da diğerine şöyle bir uğrar.

‘‘İlham Kimdir’’in katalog fotoğraflarını Sıtkı Kösemen çekmiş.

Henüz görmedim ama bir de film var: Yoldan geçenlere 'İlham'ı sormuşlar.

Perşembe akşamını dört gözle bekliyorum. Sirkeci Garı'nda hem yeni koleksiyonlarını görüp hem filmi izleyeceğim. (Bu yazı çarşamba günü yazıldı.) Yemek boyunca ‘‘Ars Longa Vita Brevis’’ diye özetleyebileceğim konulardan, ondan, benden, şu anda didişmekte olduklarımızdan, biraz geçmişten, biraz şimdiden, gençlerden, yapılabileceklerden, yapabileceklerimizden, ortak arkadaşlardan, globalleşen dünyadan, yirmili yaşlarda olsaydık nasıl globalleşme karşıtı olacağımızdan, Bove'nin bıyıklarına asılacağımızdan, iki binli yılların ileride tasarım yılları diye adlandırılacağından, tasarımın hayatın her köşesini kapladığından, Bilgi Üniversitesi'nde verdiği derslerden, bundan nasıl keyif aldığından, mutsuz hocaların mutsuz öğrenciler yetiştirdiklerinden, böyle hocaların ellerine düşenlerin yetenekli olsalar bile kendilerini kargışlı gördüklerinden, girişken olmanın, hayatla yoğrulmanın elzeminden, hayal kurmanın öneminden konuştuk: Daldan dala.

Bir de enfes yemekler yedik.

11 ARKADAŞIN LOKANTASI

Banyan'a açıldığı günlerde gitmiştim.

Fatoş'un ise ilk gelişi.

Önce kırmızı şarap söyledik: Özel Kav.

Sonra kendimizi Aslı Pasiner'e teslim ettik.

Aslı, ortaya küçük tadımlıklar getirmeyi önerdi.

Acılı Asya turşusu, Avokado salsa, çıtır yufkaya sarılmış pesto soslu karides, Tempura sebze, istiridye mantarları, bir de fıstık soslu dana şiş...

Adları alengirli kendileri lezzetli Asya mezeleri.

Ana yemekleri de o önerdi: Ben muz yaprağında pişmiş levrek yedim, Fatoş, Banyan usulü portakallı dana eti.

İtiraf etmeliyim: Uzakdoğu mutfağını tanımayanlar ve önyargılı olanlar için Banyan'a gitmek, pek de iç açıcı olmayan bir seçenek.

Oysa mönü bizim ağız tadımıza göre hazırlanmış.

Hiçbir tat uzak değil.

Acı severler için acı, vejetaryenler için bol sebze, deniz ürünleri düşkünlerine yığınla seçenek, etçiler için bir o kadar çeşit var.

Tatlılar da cabası.

Banyan'ın bir de ilginç 'yatırımcı' hikayesi var: Bu işe gönül vermiş ve her biri değişik alanlarda çalışan on bir arkadaş bir araya gelmiş, Banyan'ı açmışlar.

Yani para yatırmışlar.

Ama bu serüvende, anladığım kadarıyla, bir kişinin; Aslı'nın hayatı değişmiş. Boğaziçi ekonomi diploması, üstüne işletme lisansı, Coca-Cola'da altı yıl yöneticilik, hepsini elinin tersiyle itmiş, Banyan'ın başına geçmiş.

Başarılı bir kariyeri bırakıp düşlerinin peşinden gidenlere ne söylenir?

Olsa olsa 'Düşlediğiniz gibi ola' denir.

Öyle.

İçimden geçen tam da bu cümle.

BANYAN: Abdi İpekçi Caddesi No: 40/3- Nişantaşı. Tel: 0212-219 60 11. Rezervasyon gerekiyor. Fiyatlar adam başı 50 milyon.
Yazarın Tüm Yazıları