İleriyi özlemek

Güncelleme Tarihi:

İleriyi özlemek
Oluşturulma Tarihi: Şubat 13, 2006 16:24

39’u bulan ve 24 saat süren yüksek ateş beni yormuş. Bir hafta oldu hâlâ yorgunum. Şu anda saat 15.20, Hürriyet yazı işleri bir hayli sıcak. Fena halde uyku bastı. Gözlerim ne tatlı yanıyor, başım ne güzel dönüyor, bilemezsiniz.

Yatak burnumda tütüyor...

Ama Boğaz’ın üstündeki kayıkhane olacak...

Ya bir yer yatağı, yahut çok hafif bir malzemeden, bu ince profil boru da olur tik ağacı da, bir yatak. Taze atılmış yünden bir döşek. İlla hafif sararmış Kastamonu kumaşından (yollu yolu, biraz hışır) çarşaflar. İncecik hafif bir yün yorgan. Cennet yeşili, bordo yahut çiçekli satenden, fark etmez. Süt beyazı kılıfıyla bir de sert yastık.

Yatağa uzanıp, üstüme Kürt battaniyesini çekiyorum. Çok sıcak ve ağır gelirse bu, hani Anadolu otellerinde kullandıkları (asker kışlalarında da vardır bunlardan) kahve rengi ince battaniye de olabilir, hani iki ucuna altın rengi saten biye dikilir, yahut kenarlık, adı neyse. Battaniyenin, iki kenarında şöyle koyu kahverengi iki de süs şeridi olur illa...

Battaniyeye sarılıp yatacağım. Aç ötede odun sobası çıtır çıtır. Yastığa koyduğum yanağıma sıcaklığı vuruyor. Üstünde vızırdayan çaydanlık ve yanmakta olan portakal kabuğundan yükselen tütsü büsbütün uykumu getiriyor.

Alttan, kayıkhaneden denizin sesi geliyor...

Sessiz ve huzurlu bir uykuya dalıyorum...

Hayali bile güzel anasını satayım, derdi şimde Başbakan burada olsaydı!

Haberin Devamı

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!