İktisat eğitimi üzerine düşünceler (2)

TÜRKİYE’de lise müfredatı içinde iktisat dersleri yoktur. İktisat dersleri içinde işlenebilecek konular matematik derslerinde problem olarak öğrencilerin karşılarına çıkarlar. Lise öğrencisi iktisat öğrenmeden üniversiteye gider.

Halbuki, ‘ev ekonomisi’ adı altında birçok iktisadi konular lise düzeyinde çok rahatlıkla işlenebilir. Gençler bir yandan matematik derlerinde türev almaya çalışırlarken, öğrendikleri türev ya da fonksiyon gibi kavramların gerçek hayatta ne işe yaradıklarını ‘ev ekonomisi’ derslerinde öğrenebilirler.

Daha da ileri gidersek, üniversitelerin iktisat bölümleri, liseden çıkan öğrencilerin hakkında hiçbir şey bilmeden girdikleri bölümlerden biridir. Az ya da çok, felsefe, psikoloji, sosyoloji, edebiyat, fizik, kimya ve matematik konularında bir şeyler öğrenmişlerdir. Ama, liselerde iktisattan çok fazla söz edilmez.

UYGULAMALI EĞİTİM

Böyle bir eğitim sisteminde, öğrenciye önce konuyu sevdirmekle başlamak gerekmektedir diye düşünüyorum
. Hiçbir konu karmaşık ve ne işe yaradığı belli olmayan teorilerin ezberletilmesi yoluyla konunun yabancısına sevdirilemez. Sanıyorum, iktisat eğitiminde en büyük yanlışı burada yapıyoruz.

Birçok konuda olduğu gibi, iktisat bilimi öğrendikçe sevilen alanlardan biridir. Önce, ne işe yaradığını öğretmek gerekmektedir. Tek başına matematik nasıl zor ve sıkıcı olarak algılanırsa, iktisat bilimi de yapılanların ne işe yaradığı bilinmediğinde, zor ve sıkıcıdır. ‘Sanat, sanat içindir’ yaklaşımı lisans üstü düzeyde olmalıdır. Üniversitelerin lisans bölümlerinde ‘sanat, toplum içindir’ yaklaşımıyla iktisat öğretilmelidir.

Bu yaklaşımın başlangıç noktası gerçek hayatta yaşanan olaylar olacaktır. Her derste gerçek hayattan bir iktisadi olay ele alınıp iktisat, uygulamalı öğretilmelidir. Tek başına arz ve talep teorilerini anlamak zor ve sıkıcı olabilir. Ama, petrol fiyatlarının son günlerde neden artma eğiliminde olduğunu anlatmaya çalışırken az ve talep teorilerinden söz etmek öğrencinin canını sıkmayacaktır. Aynı konuda, maliyet, yeni yatırım olanakları ve beklentilerin iktisadi dengeler üzerindeki etkilerini de kapsamak kolaylaşacaktır.

Para teorisi iktisattaki en soyut ve karmaşık teorilerden biridir. Üniversitelerin lisans düzeyinde, para teorisini ayrıntılarıyla anlatmak yerine, Merkez Bankası’nın kısa vadeli faizleri geçen ay neden düşürdüğünü ya da düşürmediğini anlatmak öğrencilerin ilgisini çok daha fazla çekecektir. Farkında olmadan, para teorisinin bazı temel noktalarını da öğreneceklerdir.

HEDEF

Üniversitelerde lisans düzeyindeki iktisat eğitiminin hedefi iktisadi konuların varlığından öğrencileri haberdar etmek ve bu konuların sevdirilmesi olmalıdır
. İktisat bilimini öğretmek lisans üstü eğitimin hedefi haline gelmelidir.

Bu yaklaşım, birçok akademik iktisatçının kolaylıkla kabul etmeyebileceği bir yaklaşımdır. Konuların basitleştirilmesini, kolaylaştırılmasını, çarpıtılmasını (vulgarize edilmesi) akademik iktisatçılar genellikle fazla sevmezler. Ama, Gerçek hayatla akademik iktisat arasında bağları sıkı tutmadığımız zaman iktisat eğitiminin kalitesini düşürmüş oluyoruz. Ne öğreteceksek öğretelim, ama önce öğreteceğimiz konunun bütün içindeki yerini, uygunluğunu (relevance) öğretmek zorundayız.

İktisat bilimi üç-beş yılda öğrenilebilecek bir alan değildir. Dolayısıyla, öğrencilerin iktisadın can sıkıcı yanlarını öğrenecek çok zamanları olacaktır. İşin başında, öğrenciler neyi neden öğrendiklerinin farkında olmalıdırlar.

Burada anlatmaya çalıştığım yaklaşımla bana iktisat bilimini sevdiren rahmetli Demir Demirgil, sağlıkla yaşamlarını sürdürmelerini dilediğim Kenan Bulutoğlu ve Baran Tuncer gibi hocalarıma şimdi çok daha fazla minnettarım.
Yazarın Tüm Yazıları