İktisat eğitimi üzerine (6)

EĞİTİMDE mali kaynaklar önemlidir. Ama, belki de, mali kaynaklardan daha önemlisi öğreticinin kalitesidir. Kalite her zaman para ile satın alınamayabiliyor. Üniversitelerimizdeki iktisat eğitimi tartışılırken göz ardı edemeyeceğimiz alanlardan biri de öğreticinin kalitesi olmalıdır.

Öğreticinin kalitesi terimiyle yalnızca öğretenin kalitesi anlaşılmamalıdır. İktisat alanında birçok Nobel Ödülü almış insan vardır. Ama, bu kişilerin tümünün iyi öğretmen oldukları iddia edilemez. Hiç şüphesiz hepsi birinci sınıf iktisatçı ve bilim adamıdırlar.

Bilim adamı olmak bir şey, iyi eğitici olmak bir başka şeydir. Lisans düzeyindeki eğitimde bu farklılık özellikle önem kazanmaktadır.

YARIM ZAMANLI HOCALAR

Son yıllarda, arzu edilen eğitim kalitesine ulaşmak için gerekli ve yeterli kaynakların çok üzerinde üniversite açıldı
. Belki, nitelikten çok niceliğe önem verildi. Neredeyse, bütün illerimizde artık bir üniversite var. Bunların yanında, giderek yaygınlaşan vakıf üniversiteleri var. Laboratuar gibi maliyetli öğretim aracına ihtiyaç göstermediği için, bütün üniversitelerimizde iktisat bölümleri de var. Bütün bu iktisat bölümlerinde yeterli sayıda ve nitelikte öğretici var mı?

Elbette, çeşitli dersler çeşitli öğreticilerle götürülmeye çalışılıyor. Kimi üniversitede bir hoca haftada 4-5 farklı ders veriyor, kimi üniversitelerde de bir hoca haftada 2 farklı ders veriyor. Bir hocanın üstlendiği ders sayısı arttıkça, o hocanın verimliliği doğal olarak düşüyor. Öğretici kendi başına çok iyi olsa da, üzerindeki ders yükü nedeniyle, öğretimin kalitesi kaçınılmaz olarak düşüyor.

Eskiden bazı üniversite hocaları özel sektörde danışmanlık yaparlardı. Bu hocalara ‘holding profesör’ denirdi. Yanlış ya da doğru, bu kişiler benzer danışmanlık görevleri almayanlar ya da alamayanlar tarafından eleştirilirdi. Şimdi, asıl işi üniversite dışında olan kişilerin üniversitelerde dersler vermeye başladığını görüyoruz (ben de bunlardan biriyim).

Üniversite dışından gelen kişiler genellikle haftada bir gün derslere girip ortadan kayboluyorlar. Üniversitede bulunmaları verdikleri dersin süresi ile sınırlı. Öğrenci hocasını ders dışında görmek istese, hoca ortada yok. Bu da eğitimin kalitesini düşüren bir unsurdur. Üniversite eğitiminde ders içi eğitim kadar ders dışı eğitim de önemlidir. Normal şartlarda, bir üniversite hocası verdiği ders saati kadar bir süre kendini öğrencilerinin ders saatleri dışında görebilmeleri için hazır bulundurması gerekir.

Yarım zamanlı diye adlandırılan üniversite dışındaki kişilerle böyle bir standardı tutturabilmek doğal olarak mümkün değildir. Onlar da haklı olarak, esas işlerine zaman ayırmak zorundadırlar. Onlar üniversite hocalığını büyük ölçüde zevk için yapmaktadırlar.

FARKLI YÖNTEM

Böyle kişilerin üniversitelerimize yarar sağlamadığını söylemek istemiyorum
. Bu kişilerden de üniversiteler faydalanmalıdır. Ama, faydalanma yöntemi üniversite dışından gelenlere ders verdirme yoluyla değil, onlara konferans verdirerek ya da tartışma panellerinde rol vermek suretiyle olmalıdır. Üniversite eğitiminin ayrılmaz parçalarından biri de zaten budur. Özellikle iktisat alanında, teori kadar pratik de önemlidir.

Kısacası, iktisat eğitiminde üniversitelerimizde insan kaynağı sıkıntısı vardır. Üniversite dışından gelenlere ders verdirmek göze ve kulağa hoş gelmektedir. Ama, çoğu zaman eğitimin kalitesini düşürmektedir.

Şimdilik bu kadar. İleride, zaman bulup yeniden bu konuya dönmek istiyorum.
Yazarın Tüm Yazıları