İkinci Bahar’ın en ‘cool’ları

Güncelleme Tarihi:

İkinci Bahar’ın en ‘cool’ları
Oluşturulma Tarihi: Aralık 16, 2000 00:00

Haberin Devamı

Atv’nin sevilen dizisi ‘İkinci Bahar’ın varoş çocukları Ulaş ve Ömer, bu ayki Amica Dergisi’nin konukları. Emre Ülgen’in yaptığı röportajın en ilgi çekici bölümleri aşağıda...

Ozan Güven ve Ekim Mağden, ‘‘İkinci Bahar’’ dizisinin ‘Ömer’ ve ‘Ulaş’ı. İkisi de Mimar Sinan Üniversitesi'nde okuyorlar. Ozan modern dans, Ekim ise sinema-televizyon öğrencisi. Üstelik ikisi de ‘‘bayram çocuğu’’; Ozan, 19 Mayıs 1975, Ekim 23 Nisan 1979 doğumlu...

İlk kez birbirinizi gördüğünüzde ne düşündünüz?

Ekim: Ozan ‘‘Ömer’’i oynuyordu, ben ‘‘Ulaş’’ı. İlk sahne öyle çekildi. Ondan sonra rolleri değiştik.

Ozan: ‘‘İkinci Bahar’’ diye bir dizi yapılıyor, bir görüşmesine git dediler. Ben de öylesine gittim, hani gitmek istemezsin ama bir şey dürter de gidersin ya. Bir görüşme oldu. ‘‘Ozan, seni oynatmayı düşünüyoruz ama ne rolde oynayacağını bilmiyoruz’’ dediler. Sonra ‘‘Türkan Şoray'ın oğluna bir arkadaş yazdık, onu oynayacaksın’’ dediler. İlk çekimde ‘‘Ömer’’i oynadım, sonra ikinci gün, ben ‘‘Ulaş’’ oldum, Ekim ‘‘Ömer’’ oldu.

Ekim: Bir partide Yavuz Turgul'la karşılaştım. Bana bu diziden bahsetti ve ‘‘sen de gel Ulaş'ı oyna’’ dedi. Şaşırdım çünkü çok deneyimsizdim. İlk bölümde bir sahne vardı, Türkan Şoray kahvede okey oynayan oğlunu kolundan tutup dışarı çıkarıyor ve tokatlıyor. Benim orada Türkan Şoray'ın karşısında nutkum tutuldu. Türkan Şoray'ın gözleri doluyor, rolünü içinden gelerek oynuyor. Böyle kaldım tabii ben onun karşısında. Repliklerimi söylüyorum ama hiçbir anlamı yok.

Ozan: Ertesi gün Uğur Ağabey telefon açtı ve ‘‘Sen Ulaş'ı oynayacaksın, Ekim Ömer'i oynayacak’’ dedi. Çok kötü hissettim kendimi. Nasıl olacak bu, Ekim'le nasıl göz göze geliriz diye düşünüyorum. Üçümüz bir yemeğe gittik ve Uğur Ağabey yemekte söyledi bunu. Ben rezalet hissediyorum. Ekim inanılmaz bir olgunlukla karşıladı ama bir ara ‘‘Tamam abi, o zaman ben’’ falan oldu...

Ekim: Ben bunu ilk duyduğumda O zaman ‘‘Ya hep ya hiç’’ gibi bir duyguya girdim ve ‘‘İstemiyorum, Ömer'i de oynamayacağım’’ diyecek gibi oldum... Sonra kendi kendime ‘‘N'apıyorsun sen ya? Ne gereği var. Ömer daha deneyimli, oyunları var’ dedim. Ben tiyatro sahnesine bir kere çıktım. Zaten ön çalışma falan da yapmadık biz.

Hayatınızda neler değişti?

Ozan: Bir anda Uğur Yücel, Şener Şen, Türkan Şoray, Yavuz Turgul'un arasında kendimizi televizyonda bulmak gibi bir durum oldu. Benim sokakta tanınayım gibi bir hedefim yok, tek derdim zevk aldığım işi yaparak para kazanmak. Artık sokakta tanınıyorum ve ben buna hala alışamadım, beni biriyle karıştırıyorlar gibi geliyor.

Saçlarını sadece sarıya mı boyadın?

Ekim: Hayır, mavi, kırmızı, turuncu, pembeye yakın bir kırmızı...

Ozan: Böyle göründüğüne bakmayın, iyi insandır, Allah keder vermesin ben seviyorum Ekim'i.

Ekim: Türkiye'de çok zor sokakta sarı bir kafa olarak dolaşmak.

Varoşlardan Ömer gibi biri çıkar mı gerçekten?

Ekim: Çıkabilir de. Benim kadar olur mu bilemiyorum. Ben böyle tipler gördüm. Örneğin, köylerde kafalarına oksijenli su dökerek açarlar çocuklar.

Ozan: Mesela sokakta bir adam görüyorsunuz, rasta pislik saçlar. Öyle bir tipi var ki adamın, sanat yönetmenine gidip bir adamı bu hale getir rol için desen 'Hadi be' der. Böyle şey olur mu dersin ama oluyor, var öyle bir adam. İnsanların mantığına aykırı geliyor olabilir.

Türkan Şoray ve Şener Şen'le çalışmak nasıl bir duygu?

Ozan: Benim oyuncu olmamın sebeplerinden biri Şener Şen'dir. 7-8 yaşlarında hayranlık duyarak seyrediyordum filmlerini. Sonra birgün geliyor, karşında Şener Şen duruyor ve onunla oynuyorsun. Bu, benim için çok olağanüstü birşey. Bu dizide oynamasaydım, ‘‘Ulaş’’ı çok kıskanırdım.

Ekim: Türkan Şoray'ın bakışları çok etkileyici. İnsanların duygularını çok çabuk algılayabiliyor. Sette Türkan Şoray ile gözgöze gelirsin, böyle kalırsın. Hiçbir şekilde kaçırmaz gözünü, bakar, gülümser. Sen kızarırsın, bozarırsın, gözlerini kaçıramazsın çünkü hala sana bakıyordur. Sen de gülümsersin, gelir yanağını okşar, ‘‘Canım’’ der. Samimiyet ve sıcaklık var hem Türkan Şoray'da, hem de Şener Şen'de. Setteki herkesle ayrı ayrı diyalogları var.

Böylesine önemli oyuncularla oynamaktan dolayı panik oldunuz mu?

Ozan: Çok heyecanlandım ama ‘‘Ben n'apıcam şimdi?’’ diye düşünmedim. Şener Şen'le 5-6 bölüm sonra bir sahneyi çekerken tuhaf hissettim kendimi. Onun dışında zaten Türkan Şoray sürekli beni tokatlıyor!

Ekim: Bu rahatlık onlar sayesinde oluyor, panik olmamamızı sağlıyorlar. Sette izlediğimiz zaman görüyoruz ki, bizim gibi insanlar.

Kendinizi televizyonda seyrediyor musunuz?

Ozan: Daha önce de kendi oynadığım dizide bakardım sahnelerime, ‘‘Ne yapmışım bakalım’’ diye. ‘‘İkinci Bahar’’ı baştan sona seyrediyorum çünkü herkes bana göre müthiş oynuyor. Başkalarının sahnelerinde gözlerim doluyor.

Ekim: Aaa, evet göz dolması...

Ozan: Göz dolmasını çok iyi yapar Ekim. Parmaklarınızı yersiniz.

Ekim: Karım Cansu da ben de hiç dizi seyretmeyiz ama ‘‘İkinci Bahar’’ı seyrediyoruz. Cansu kolay kolay ağlamaz, duygularını belli etmeyen bir karakteri vardır ama bu diziyi seyrederken onun bile gözleri doluyor.

Ozan: Cansu'da problem var, seninle evli. Acıklı birşey, düşünsenize böyle bir kocanız var yani!

İş ortamı dışında görüşüyor musunuz?

Ozan: Ben pek sağlıklı bulmuyorum.

Ekim: Biz birbirimizi sette sürekli görüyoruz ve Ozan'la birbirimizden çok keyif alıyoruz.

Ozan: Kendi adına konuş!

Ekim: Ben Ozan'ı çok seviyorum. Baştan beri ona karşı ‘‘Benim yerime geçti’’ diye hissedemedim. Her insan doğal olarak, ‘‘Herif benim rolümü elimden aldı’’ diye hisseder. Ama Ozan ve benim ondan aldığım elektrik o kadar olumluydu ki, bana hiç böyle birşey hissettirmedi. Bana öyle bir bakıyordu ki...

Ozan: Evet, ben gerçekten çok üzüldüm, ‘‘Ben gideyim o zaman, Ulaş'ı başkası oynasın’’ diye bir cümle kurmaya başladım ama kuramadım, konuşamadım.

Ekim: Ben o duyguyu Ozan'dan aldım ve ‘‘Eyvallah, biz seninle iyi arkadaş olacağız’’ dedim. Bizim setteki arkadaşlığımız da çok iyi, sabah sette biraz asabi oluyor Ozan ama...

Ozan: Sabahları biraz sinirli oluyorum ama bu, Ekim'e karşı özel bir durum.

Ekim: Bazen çekim bittikten sonra geç saatte çıkıyoruz birlikte, Taksim'e gidip birşey içiyoruz filan.

Birbirinizi eleştiriyor musunuz?

Ozan: Ben böyle birşeyi hiç düşünmedim ama bugünden sonra eleştirmeyi düşünüyorum. Birlikte oynadığımız sahneleri seyrediyorum, Ekim'i çok beğeniyorum kendimi beğenmiyorum.

Ekim: Ben de aynı şeyi hissediyorum, kendimden nefret ediyorum, ‘‘Herif ne güzel oynamış, sen bir beceremedin hayvan herif’’ diyorum kendime.

Artık tanınıyorsunuz. Rahatsız eden bir durum yaşadınız mı?

Ekim: Beni tanıdıkları zaman ben çok rahatsız oluyorum. Bir sürü bakış var üzerimde, hemen kaçırıyorum gözlerimi. Belki bir gülümsemeyle karşılık versem olay bitecek ama yapamıyorum.

Ozan: Bana da çok garip geliyor, sürekli bakışların üzerimde olması. Birisiyle karıştırıyorlar gibi hissediyorum.

Ekim: Ben şapka takıyorum kafama ama öyle bir şapkam var ki o da çok ilgi çekiyor. ‘‘Bu adam kim, bu şapka ne?’’ Kaçış yok benim için.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!