İkilem...

Çok zor bir durum var ortada... Kıbrıs’ta 24 Nisan günü yapılacak referandumdan Annan Planı’naevet’ demek mi doğru, ‘hayır demek mi?

Aslında bu soru bu haliyle çok eksik:

Türkler açısından doğrusu (isabetlisi) hangisi, Rumlar açısından hangisi?

Bu sorunun yanıtı şimdiye kadar hiç akla gelmeyen ihtimali yaşama geçirdi:

Ankara ile Atina kendilerine bağlı toplumlara ‘evet’ oyu verin diye baskı yaparken, oradaki iki toplumun liderleri de (bir tarafta Denktaş öte tarafta Thasos Papadopulos) ‘hayır’ yanıtında birleşmiş görünüyorlar.

Tabloya dışarıdan bakan zannedebilir ki Papadopulos ile Denktaş bunca yıl sanki birbirleriyle değil de kendi anavatanlarıyla kavga etmişler.

Oysa olayın özünde bu iki adamın (onların kişiliğinde iki toplumun) birbirine güvensizliği yatıyor. Öteki etkenler ne kadar ‘yanyana gelin, işbirliği yapın, barış içinde yaşayın’ diye itse de düşmanlar o güvensizlik yüzünden bir araya gelmek istemiyorlar.

Ama burada galiba pek fazla üzerinde durmadığımız bir başka etken daha var:

Papadopulos’u Denktaş’a karşı daha avantajlı kılan bir etken:

Bilindiği gibi Kıbrıs adasının idaresi 1878 yılında Osmanlılar tarafından İngilizlere bırakıldı.

Tarihe baktığınız zaman Rumlar’ın İngiliz idaresi döneminde de ‘ulusal kimliklerine daha bilinçle sahip çıktıklarını yani kendi kimliklerini koruma açısından daha duyarlı davrandıklarını görüyorsunuz.

Biraz daha açalım:

Onların kilisesi, Rumlar’ın uluslaşma sürecine ciddi bir katkıda bulunuyor.

Ama Türklerin camisi o dönemde aynı duyarlığı göstermiyor. Çünkü caminin ‘ümmet’ten ileri bir kavramdan haberi yok.

Sonuçta Rumlar daha o dönemlerde ‘Hellenistik’ amaçlara bağlı kuşaklar yetiştirirken, Kıbrıs Türkleri’nin İngiliz yönetiminden memnun ve kaderine razı bir toplum görüntüsü verdiği izlenimi doğuyor.

Dikkat ederseniz Denktaş yıllardır kendi toplumuna ‘Elbet Kıbrıslıyız ama ondan önce Türküz’ mesajını veriyor. Ama bu mesajlarla ‘Biz Kıbrıslılar ayrı bir milletiz’ tezini savunanların üstesinden gelmekte zorlanıyor.

Neden?

Çünkü Türk ulusuna mensup olma, oradaki bir kısım Ahmet’lere Mehmet’lere hálá ters geliyor.

Böyle bir durumda güneydekilerin yani Rumlar’ın Annan Planı karşısındaki tavrı -aralarındaki görüş farklılıklarına rağmen- endişe ederiz ki kuzeydekilerin yani KKTC vatandaşlarının tavrından daha sağduyulu, daha ortak çıkarları koruyucu ve uzun vadede onların amaçlarına daha uygun sonuç verecektir.

Planın iyiliği kötülüğü ayrı mesele...

Biz de itiraf edelim ki bir tarafından bakınca ‘Daha ne olsun?’ demeye kendimizi yakın hissediyoruz. Sonra dönüp öte tarafından bakınca, ‘Bu plan gerçekten Kıbrıs’taki varlığımızı tıpkı Girit’te olduğu gibi sıfıra indirmiyor mu?’ demekten kendimizi alamıyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları