İki politikacı, iki karakter

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

İsraf kötüdür tamam ama, işin hakkını vermemek de en az onun kadar yanlıştır.

Örneğin bazı yerlere gelmiş, devleti temsil eden insanların eski model makam otomobili kullanmaması gerekir.

Ecevit'in aşırı lüks otomobil istememesi alkışlanmalı ama, eski model bir otomobile binmesi de o kadar eleştirilmeli...

Devletin en yüksek mevkiine gelmiş bir kişi, milletin parasını harcarken nasıl duyarlı davranıyorsa, devletinin saygınlığına da en az onun kadar dikkat etmek zorundadır.

Onun için Ecevit'in ısrarla eski model bir otomobili kullanması kabul edilemez ve bu tutum gereksiz bir fantezidir.

Bu gerçekleri sıralarken ve Ecevit'i bu aşırı duyarlılığı konusunda eleştirirken, bu hareketi halkını kandırmak için yapmadığına inancım tamdır.

Çünkü Ecevit'i bir gazeteci olarak otuz yıldır izliyorum.

Olumlu yanları da çoktur, eleştirilecek yanları da...

Ama her zaman dürüstlüğüne, Anadolu dervişlerinin mütevazı yaşamını benimseyen felsefesine saygı duyarım.

Ecevitler yaşamları boyunca lüksü sevmemişlerdir. Onlar için para-pul, mal-mülk, giyim-kuşam, yeme-içme hiçbir zaman çekici olmamıştır.

Gezilerde valizlerini bile kendileri taşımaya özen göstermişlerdir.

Bunu süflilik olarak değil, onurlu, insani değerleri her şeyin üstünde tutabilen bir erdemlilik, doymuşluk olarak değerlendirmek gerekir.

* * *

Türk siyaset yaşamına seçim otobüsünü ilk sokan politikacı Ecevit'tir.

1960'ların sonunda kullanılmaya başlanan CHP'nin seçim otobüsü o yıllarda bir fantezi olarak görülmüş, birçok politikacı buna dudak bükmüştü.

Ama o otobüs inanılmayacak kadar büyük işler gördü. Bunun üzerine dudak büken bütün politikacılar otobüs kullanmaya başladılar.

Bu yeniliği yapan Ecevit o zaman da aynı mütevazılık içinde yaşıyordu.

Özal ise anımsanacağı gibi özel uçak olayını başlattı. Başta o da çok eleştirildi.

Ama kısa bir süre sonra başta Demirel olmak üzere bütün politikacılar özel uçak kullanmaya başladılar.

İçlerinde hâlâ bir tek direnen var, o da ilk seçim otobüsünü kullanan Ecevit.

O ısrarla tarifeli uçaklarla uçmakla kalmıyor, VİP salonlarını da kullanmıyor.

Zaten Ecevitler her zaman, hangi mevkiye gelirlerse gelsinler yaşam çizgilerini değiştirmeyecek kadar erdemli davrandılar.

* * *

Ne yazık ki Ecevit gibi saygın bir politikacı yetiştiren bu topraklar bir de Çiller çıkardı.

Bu iki politikacı karakter olarak birbirine taban tabana zıt.

Tansu Hanım Muğla ilçelerinde yaptığı konuşmalarda bakın ne diyor:

‘‘Mal varlığımdan söz ediyorlar. Hiçbir şeyi yokken başbakan olup malına mal katanlar var. Eğer ben bu işin içine girmeseydim, bugünkü malımı ikiye, üçe katlardım.’’

Kuşadası'ndaki çiftliği konusunda neden yalan söylediğini soran vatandaşlara ise şu yanıtı veriyor:

‘‘Burası devlet arazisi değil. Dağın başında bir arazi aldım. Kaldı ki Suna Hanım bizim ailenin bir parçasıdır. Suna Hanım'a borç verdik. Borç verdiğimiz parayla kendisi aldı. Bunu mal beyanında bildirdik. Bir tek dönümü bile Hazine arazisi diyenler varsa çıksınlar söylesinler.’’

Görüyor musunuz neler söylüyor? Tanrı insanı bir kez şaşırtmasın.

Aslında Tansu Hanım'ın esas üzüntüsü bunlar değilmiş.

Neymiş biliyor musunuz? Sıkı durun, sakın şaşırmayın.

Başbakanlığı döneminde Özer Bey'i mal mülk edinmesi konusunda çok frenlemiş. İşte ona kahroluyormuş.

İyi ki frenlemiş. Yoksa Özer Bey Türkiye'yi alır götürürdü herhalde.

Doğrusu bu kadar zıt karakterli iki politikacıya sahip olmak büyük şans.

Birinden utansak da hiç değilse ötekiyle övünürüz.

Yazarın Tüm Yazıları