İki numara 2000 yılında!

Güncelleme Tarihi:

İki numara 2000 yılında
Oluşturulma Tarihi: Nisan 12, 1998 00:00

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Kim uzağa...

Bu röportaj, tamamen ‘‘sağlıklı’’ bir ortamda, güneşli ve güzel bir havada, bir golf sahasının yamacında, ‘‘sağlıklı bir çift’’le yapılmıştır. (Bakınız Çağrı Kılıççı'nın fotoğrafı!) Siz röportajı okuyunca farklı düşünebilirsiniz ama ben Hülya Avşar ve Kaya Çilingiroğlu'nu pek bir ‘‘sağlıklı’’ buluyorum, durmadan spor yaptıkları için değil, ne münasebet durmadan ‘‘didiştikleri’’ için! İkisiyle ayrı ayrı röportaj yapınca aynı keyfi alamıyorum açıkçası, ama aralarına bir teyp koyunca ve soruları sormaya başlayınca, her şey öyle eğlenceli oluyor ki, çünkü her şey bir adet ‘‘kim uzağa çiş yapacak yarışı’’na dönüşüyor. Üzerime vazife değil ama ben bunu ‘‘sağlıklı’’ buluyorum, çünkü her ilişkide sanki biraz da ‘‘gerilim’’ gerekiyor. Anlaşılacağı üzere röportajı yapan kişinin kendini parçalamasına gerek kalmadan (o ben oluyorum) söz konusu çift sazı eline alıp anlatmaya başlıyor. Doğal olarak en çok lacivert gözlü kızları Zehra'yı anlattılar...

Çocuk, ilişkiye ‘‘atom bombası’’ gibi düşüyor mu?

Hülya: Kesinlikle düşüyor!

Kaya: Bence düşmüyor. Bizim ilişkimiz açısından ‘‘faydalı’’ bile olduğunu söyleyebilirim.

Pardon, hangi bağlamda!

Kaya: Çocuk olmasaydı şu an beraber olmazdık!

İnsan ‘‘beraber olmazdım’’ diyeceği bir kadından neden çocuk yapar? Mantığı nerede bunun?

Kaya: Şurada: Fizik açısından benim çocuğumun Hülya'dan olması benim için çok önemliydi. Ee tabii. Beynini babasından, fiziğini annesinden alsın istedim! Bir de tabii, çocuk çok şeyi bir araya getiriyor. Benim annem ve babam, Hülya Avşar'ı çocuk sayesinde tanıdılar, sevdiler. Daha evvel bir resmiyet vardı...

Öyle bir söylüyorsun ki, sen aristokrat bir aileden gelmişsin, Hülya da iyi kız ama ne yapsın o bir sanatçı parçası!

Hülya: Hep öyledir. Adetidir. Öyle bir kompleksi var çünkü!

Kaya: Tam tersine biz ailecek köylüyüz, Sürmene'nin Zavli köyünden gelmişiz! Hiçbir zaman kendimi öyle görmedim. Demek istiyordum ki, çocuk sayesinde bir araya geliyoruz, çocuk aileyi birleştiriyor.

Onu anlıyorum da, ‘‘çocuk olmasaydı ilişkimiz bitmiş olurdu’’ ne demek oluyor?

Kaya: Yedi senedir beraberdik, ilişkimiz sanki sallanıyor gibiydi...

Sallanan şey sallanmaya devam eder, Allahaşkına çocuk mu sallanmasını engeller!

Kaya: Çocuk toparlayacı ve faydalı, her açıdan. Bizim hislerimiz dışında aileyi toparlama açısından pek bir iyi oldu demek istiyorum. Bilhassa benim annem ve babam için, Zehra ilk torun.

Hülya: Ben daha açıkça anlatayım: Yedi seneden sonra ilişkimiz monotonlaşmaya başlamıştı. Aynı şeyler, aynı şeyler. Ayrılma ihtimalimiz yüksekti. Ama herşey eskisi gibi şu anda. Yani iyi. Ama hamilelikten dolayı bir takım ilişkiler sekteye uğradı tabii.

Çocuğumu çok seviyorum

Ayıptır sorması, sizin bu seks ilişkiniz hamilelikte neden bitmişti?

Hülya: Ne diyorsun sen, hem de ikinci ayda bitmişti...

Ürkütücü bir şey değil mi bu? Yani hamilesin diye kocan seninle sevişmiyor...

Hülya: Kaya yüzünden oldu! Bana kalsa, farklı davranırdım. Bana dedi ki, bir gün, hiç unutmuyorum, ‘‘Utanmıyor musun çocuğun varken bunu istemeye’’.

Kaya: Çocuğun üstüne çıkıp tepinmenin bir anlamı yok ki! Bu kadar abaza mıyız? Düşünsene ben hiç kadın mı görmemişim, karımın karnında çocuk var ben onun üzerinde tepineceğim! Ne olur yani, yedi ay da yapmazsın bunu!

Ben anlamıyorum, sen sevmiyor musun bu kadını...

Kaya: Seviyorum da, çocuğumu daha çok seviyorum!

Çocuğun bundan rahatsız olacağını nereden çıkarıyorsun?

Kaya: Şuradan çünkü bir erkek olarak ben rahatsız oluyorum.

Çok geleneksel bir düşünce değil mi bu?

Kaya: Olabilir. Ben Türküm zaten, İsviçreliyim demiyorum ki! Ben böyle düşünüyorum. Çevremdeki bütün karıları hamile olan erkekler de böyle düşünüyor. Ayrıca hamileyken hiç sevişmedik değil, bir kere filan seviştik! O da ayıp olmasın diye...

Hülya: Bana kalsa dokuz ay da olurdu.

Kaya: Azılı bir anası vardır Zehra'nın!

Ah o ıstakozlar!

İnsan bedenine bu kadar yatırım yaptıktan sonra hamile kalınca, koşu bantlarına, tenis toplarına, spor salonlarına nefretle bakmıyor mu?

Hülya: Alışıyorsun. Benim zaten ilk bir ay haberim yoktu hamile olduğumdan deliler gibi tenis oynamıştım...

Kaya: Ben de hamile kal diye deliler gibi ıstakoz yemiştim, onu niye söylemiyorsun!

Hangi sevişmemizden olmuştur diye düşünüyor musunuz?

Hülya: İşte o ıstakozları yediği gün.

Kaya: Onları yiyor, gel buraya diyordum...

Hülya: Saçmalama Kaya!

İnsan kendisinden çıktığına inanıyor mu çocuğun?

Hülya: İlk başta inanmadım. Kayınvalidem girdi doğuma. Kaya da seyretti. Allah'tan en azından gördü benden çıktığını...

Türk erkeklerine tavsiye eder misin çocuklarının doğuşunu seyretmeyi?

Kaya: Beni rahatsız etmiyor ama karısını o halde gören biri bir daha karısıyla yatamayabilir! Kesinlikle tavsiye etmiyorum...

Bütçede kaç çocuk var?

Hülya: İki. 2000 yılında ikinci çocuğu yapacağım.

Aynı adamdan mı?

Kaya: Böyle sorular sorarsan...

Hülya: Aslında mantıklı sorular! Hayatta belli mi olur neyin olup olmayacağı...

Kaya: Ama Zehra'nın kardeşi olmaz doğuracağın! Ona göre...

Neden bu kadar çok çocuk istedin?

Hülya: Ben zaten çok severdim çocukları. Ama mesleğimin hızına feci kaptırmıştım kendimi. Sinema filmi bitiyordu, televizyon filmi başlıyordu, o bitiyordu sahne başlıyordu, o bitiyordu reklam filmi...

Treni kaçırıyorum duygusu mu?

Hülya: Yok ama rahatsızlık hissediyorum, sanki suç işliyormuşum gibi geliyordu bana. Sonra basın da çok üzerime geldi bunun neden çocuğu olmuyor diye...

Kaya: Ben annem ve babam açısından istedim, yaşları çok geçmeden torun sahibi olsunlar diye. Sonra, ben aradığım kadını bulduğumu düşünüyorum. En azından çocuk yapmak için! Ya bu kadar güzelini bir daha bulamazsak? Düşünsene eyriş, büyrüş bir çocuğun olacak...

Hülya: Öyle diyorsun ama Zehra'yı hep kendine benzetiyorsun!

Kaya: Çocuğa ne kadar sempatik bakıyor bir bilsen, bana benziyor ya. Bu sayede bana da sempatik bakar belki...

Hülya: Sinir de olabilirim sırf bu yüzden!

Hülya Foster olabilirdim

Jodie Foster gibi sperm alıp çocuk yapabilir miydin?

Hülya: Tabii, kesin.

Kaya: Ama buna gerek yoktu çünkü hayatının adamını bulmuştu...

Hülya: Ee, yaş tahtaya basmam hem de hiç bir zaman! Aslında bir şey söyleyim mi? Aile ortamı tabii ki çok güzel bir şey, ben de çocuğumla ailecek yemek masasına oturalım isterim ama tek başına anne şefkatiyle bile bir çocuk yetiştirilebilir diye düşünüyorum. Ben sperm alıp çocuk yapmanın getireceği yükün altından da kalkardım.

Kaya: Şimdi şöyle bir şey var, Hülya'nın kalkıp kalkmayacağı değil de çocuğun kalkıp kalkmayacağı önemli!

Baba olacağını öğrenince bocalandın mı?

Hülya: Aynen öyle...

Kaya: İzninle ben cevaplayayım! İlk öğrendiğimde havai fişek patlamadım. Ama inanılmaz çok sevindim. Zaten uzun zamandır uğraşıyorduk, bekliyordum, hatta bir kaç kere ‘‘sperm washing’’ bile yaptırmıştık. O zaman da olmayacağınca çok hayal kırıklığına uğramıştım ve anladım ki, hakikaten çocuk istiyorum.

Yani sen ‘‘çabalayan baba’’ kategorisine giriyorsun...

Kaya: Hülya'ya katlanmak için çabalayan baba olmak lazım zaten! Hülya'nın hamileliği insanı kriket sopası yemiş gibi ediyor...

Hülya: Çok uysaldım valla!

Kaya: İnanılmaz agresifti.

Hülya: Elini vicdanına koy...

Kaya: Gerçi şimdi de diyorum ki, hadi o hamilelikti, sonra loğusalıktı, peki şimdi ne? Çocuk neredeyse bir yaşına gelecek tavrı devam ediyor. Bakalım ne olacak? Her zaman böyle yumuşak, anlayışlı bir Kaya bulamayabilir karşısında...

Hülya: Valla beni böyle kabullenmek zorundasın, karar senin canım!

Zehra Bill Gates olsun!

Nasıl bir anne olacaksın?

Hülya: Bildiğim tek şey var: Kesinlikle çocuğuma yük olmayan bir anne olacağım. Kaya'nın da kızıma yük olmasına izin vermeyeceğim. Çocuğum hiç bir zaman ‘‘Annem! Annem ne yapıyor? Ya babam? Aman, duruma el koyayım!’’ hissini taşımayacak.

Bizzat yaşanan bir tecrübeden söz eder gibisin...

Hülya: Annemi şikayet etmek için söylemiyorum, onun varlığından elbette ki çok mutluluk duyuyorum ama bir annenin yükü de zaman zaman ağır oluyor bir çocuk için. Hem de maddi ve manevi. Benim annemin oynadığı kumar mesela, beni çok üzdü. Çocuğumu üzen bir anne olmamaya gayret edeceğim. Ben çocuğuma zarar veremem, parasını alıp kumara harcıyamam. Önce vicdan azabından ölürüm! Çocuğuma ağırlığı olmayan, ‘‘hafif’’ bir anne olmak istiyorum ben. Ona en iyi vereceğim şeyleri vermek istiyorum.

Peki Bay baba ne diyor bu konuda...

Kaya: Çocuğumun topluma, insanlığa hayırlı bir vatandaş olsun diyorum. Zaten hep söylüyorum ‘‘Benim kızım alim olacak’’ diye. Öyle olsun isterim tabii...

Sen topluma hayırlı bir evlat oldun mu?

Kaya: Etrafıma hayırlarım dokunuyor tabii. Ama etrafına yardımcı biri olmakla, insanlığa faydalı olmak farklı bir şey. Zehra, Bill Gates gibi olsun, ne bileyim ya da bilinmeyen bir şeyi keşfetsin, Migren'in çaresi bilinmiyor, onu keşfetsin mesela. Akademisyen olursa çok memnun olurum. O olmazsa ne olur? Çok iyi bir sanatçı olsun.

Annesi gibi mi?

Kaya: Ne münasebet! Annesi ne olacak, Türkiye çapında bir sanatçı! Benim kızım dünya çapında olsun. Büyük bir soprano olsun, büyük bir yazar ya da şair olsun...

Hülya: Ben Kaya'yı anlıyorum, o istiyor ki Zehra, bir adet Einstein olsun!

Kaya: Böyle bir anneden biraz zor ama...

Hülya: Estağfurullah!

Kaya: Babasının desteğiyle olabilir belki bir şeyler...

Hülya: Ben kızım senelerce okusun kapasın istemem. Hayatını yaşasın, zevkine varsın, her şeyi yapsın, spor yapsın, aşık olsun, gezsin tozsun. Dahi bir insanın bir şeye konsantre olması lazım, hayatı yakalayamaz, aşık olamaz bir kere tenis oynayamaz!

Kaya: Nereden biliyorsun! Belki evinde tenis kortu olur...

Hülya: Ne yapsın evindeki tenis kortunu! Farklı yerlerdeyiz Kaya seninle, farklı düşünüyoruz...

Zehra’nın suçu ne?

Çocuğunun en az senin kadar medyatik olmasından rahatsızlık duyuyor musun?

Hülya: Çok. Çünkü Zehra'nın bütün bunlardan haberi yok. Bir kere onayı yok. Haberi olsa, o da bütün bunlardan mutluysa, o zaman belki rahatsızlık duymam...

Bir erkek suçluluk duyar mı, ‘‘Karım doğurdu evde ağrılar içinde yatıyor bense...’’.

Kaya: Pardon pavyona mı gidiyorduk ne yapıyorduk yani, sinemaya gidiyorduk! Gidip geliyorum ne olacak...

Hülya: Bir süre sonra, o da ne kadar bunaldığımının farkına vardı. Sanki bir çocuğu avutur gibi, ‘‘Hadi gel seni de bir sinemaya götüreyim!’’ oldu. Halbuki eskiden bir takım şeyleri beraber yapardık, artık pek yapamaz olduk...

Bu durum hala devam ediyor mu?

Hülya: Ediyor tabii. Ama Kaya'ya olan hırsım geçti, ‘‘Bakalım ne olacak’’a dönüştü. Bir gün her şey rayına oturacak diye bekliyorum. Hayatımda Zehra olduğu için babasından şikayetçi değilim. Zehra hep daha ağır basıyor! Onunla birlikte olmak bana Kaya'yla birlikte olmaktan daha fazla mutluluk veriyor...

Kaya: Benim için de aynı şekilde, tartışmasız...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!