İki fanatiğin ruh hali

Cengiz Çandar ve Hasan Cemal... Biri çok sıkı Fenerli, diğeri çok sıkı Galatasaraylı... İkisi de takımlarını coşkuyla, tutkuyla, aşkla destekleyen iki erkek... İkisi de fanatik... İşte size büyük maç öncesi iki fanatiğin ruh hali...

Haberin Devamı

CENGİZ ÇANDAR

Bu akşam iki ihtimal var

1- Fenerbahçe kazanacak

2- Galatasaray yenilecek

Ne zaman Fenerli oldunuz?

-
5 yaşındaydım. 55 yıl olmuş. Yarım yüzyıldan fazla...

Kim sebep oldu?

- Rahmetli babam. "Artık senin bir takım tutma zamanın geldi" dedi ve iki takım ismi söyledi: "Fenerbahçe, Galatasaray." Adeta ilahi bir yönlendirmeyle, hiç tereddüt geçirmeden "Fenerbahçe" dedim.
/images/100/0x0/55eaf74af018fbb8f8a23444
Takımdaki idolünüz kimdi?

-
Tabii ki Lefter Küçükandonyadis.

Sizi ilk maça kim götürdü?

- Babam.

Gözünüzü kapatın... O ilk maçtasınız şimdi...

- Fenerbahçe-Ankaragücü maçı. Takımın yıldızı Küçük Fikret, Fikret Kırcan. Fenerbahçe marşında, "Lefter’ler, Can’lar, Fikret’ler" diye ismi geçen ölümsüz Fenerlilerden biri. Sağaçık oynuyor. Tüm dikkatimi onun üzerinde toplamışım. Bir ara babam "Fikret sakatlandı!" dedi. Dünyam yıkıldı! 5 yaşındayım ve Küçük Fikret’i, zihnimde, hayatının geri kalan zamanını, yerlerde sürünüp dilenecek biri olarak canlandırdım. Oyun tekrar başladı. Küçük Fikret’i ayakta görünce, hem sevindim hem şaşırdım: "Hani sakatlanmıştı!" Futbol kavramlarını ve kurallarını böyle böyle öğrendim. Fenerbahçe, 3-1 galip ayrıldı. Ne kadar gururlandığımı anlatamam.

Siz de tribüne oturunca kişilik değiştirenlerden misiniz?

- Gerçek kişiliğini bulanlardanım. Coşkulu, ateşli, tutkulu, dikkatli. Biz Fenerliler maçta kişilik değiştirmeyiz, gerçek kişiliğimize bürünürüz.

Ne zaman fanatik oldunuz?

- Her zaman öyleydim. Ya da hiç olmadım. Kendimizi fanatik diye tanımlamayız. Fenerbahçeli demek, kimilerinin fanatik diye tanımladığı, bizim için ise takımımıza duyduğumuz büyük aşk ve tutkunun ifadesidir.

Futbola ve Fener’e bu kadar tutkuyla bağlı olmanızın sebebi, gençliğinizde futbolcu olmayı isteyip olamamanız olabilir mi?

- Hayır. Çünkü isteseydim olabilirdim. Bununla ilgisi yok.

Ne kadar iyiydiniz? Devam etseydiniz gerçekten sıkı bir futbolcu olabilir miydiniz?

-
Bunu gerçekten bir iş edinseydim, evet. Okul ve gençlik yıllarımda iyi futbol oynardım zaten.

Takımınızın gelmiş geçmiş en iyi kadrosunu sayar mısınız?

- Başarıyı ve dünya çapında yankıyı esas alacaksak, Avrupa’nın ilk 8 takımı arasına giren bugünün kadrosun gelmiş geçmiş en iyi kadro sayılması gerekir. Yine de tüm zamanlardan şöyle bir kadro sunabilirim: Toni Schumacher, Gökhan Gönül (Şükrü Birand), Uche, Alpaslan Eratlı, Roberto Carlos (Basri Dirimlili)- Can Bartu, Mehmet Ali Has, Alex de Souza, Fikret Arıcan (B. Fikret)- Zeki Rıza Sporel, Lefter.

Neden Galatasaraylı olamazsınız?

- Çünkü elitist değilim! Elitizme karşıyım. Halk kitlelerinin bir parçası olmayı, bir eğitim kurumuna mensubiyet imtiyazına yeğlerim. Fenerbahçe, Galatasaray’a karşılık bu değerleri ve özellikleri temsil ediyor. Çocukluğumun başında Fenerbahçe tercihini yapmış olmaktan dolayı şükrediyorum!

Takımınız, kişiliğinizle ne kadar bağdaşıyor?

- Bire bir! Fenerbahçelilik, tutku, sadakat demektir, sabır, inat demektir, büyüklük duygusu demektir, iddia demektir, vizyon demektir.

Ailenizde tuttuğunuz takımı tutmayan birileri var mı? Onlara karşı nasıl hisler besliyorsunuz?

- Annem ve kızım Galatasaraylı. Ne besleyebilirim sevgiden başka? Fenerbahçeliliğime saygılılar. Fener-Galatasaray maçları hariç, benimle bir dayanışma duygusu içindeler.

Fena halde rakip takımı tutan bir kadınla birlikte olabilir misiniz?

- Olabilirdim. Olmamayı tercih ederim ama...

Bugünkü gibi bir maç izlemeyi, Cameron Diaz’la Boğaz’da baş başa balık yemeye tercih eder misiniz?

- Tabii ki maçı tercih ederim. Cameron Diaz ya da başkası Fenerbahçe’yi izlemekten daha öncelikli olamaz benim için.

Futbolu sekse tercih ettiğiniz zamanlar oluyor mu?

- Elbette!

Fener galip geldiği zaman "performansınız" artıyor mu?

- Mutlu oluyorum. Zaten galibiyet sayesinde yüksek dozda endorfin salgısını elde etmiş oluyoruz.

Hayati önemdeki maçlar berabere bitince ya da yenilince, kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

- Kötü. İçi içini kemiren.

Tribünde küfür ederken, önem verdiğiniz birileriyle göz göze gelirseniz utanıyor musunuz?

-
Etmiyorum ama diyelim ki ağır sözcükler kullandım ve o sırada önem verdiğim birileriyle göz göze geldim... Utanır mıyım? Hayır. Çünkü o kişi, büyük ailemin bir mensubudur. O anda o da benzer tepkiler veriyordur.

Maç izlerken, diyelim ki, beğendiğiniz bir kadından mesaj geldi. Yanıtlar mısınız?

-
Hayır. Allah göstermesin bir yakınımın başına gelebilecek bir felaket dışında, hiçbir şey maç izleme önceliğimin önüne geçemez.

Fener’in önceliği kaçıncı sırada? Ailenizden önce gelir mi?

- İşimden önce geldiği kesin. Çok şükür, hayatımı, ailemle Fener arasında böyle bir çelişki oluşturmayacak şekilde organize edebildim.

Galatasaraylı taraftarın nesi sizi hasta ediyor? Hangi kıllığı?

- Mutsuzluğumdan mutlu olacaklarını biliyor olmam.

Önemli maçlardan önce ne tür vücut değişimleri yaşıyorsunuz?

-
Duygularını dışarı vuran biri değilim. Karnımda kelebekler uçuşmaz, midem bulanmaz ama günler öncesinden zihnim, önemli maça kilitlenir. Gece yattığımda uykuya dalana dek zihnimde maçı oynatırım. Ya da gündüz vakti "day-dream" ederim. Karşımdaki biriyle ciddi ciddi konuşurken beynim önemli maça odaklanmıştır. Ama heyecanımı kontrol altına almayı öğrendim. Dışarıya belli etmeden geriliyorum...

Maçı evde izleyecekseniz, ne tür hazırlıklar oluyor?

-
O saate kadar tıraş olmamış ve duş yapmamışsam, bunları mutlaka yaparım. Fenerbahçe’ye saygı gereği. Sonra belirlediğim formalardan birini giyer, televizyon karşısına geçerim.

Ne tür uğurlar yapıyorsunuz?

- Minik minik uğurlarım var. Üzerimde belli aksesuvarlar bulundurmak ya da çorap, gömlek ayakkabı seçimi gibi... Yapmamam mümkün değil. Yapacağım tabii.

Yerini değiştirmemek/ Uğurlu gelen kişiyle izlemek/ Bir önceki galibiyette üzerinde ne varsa onu giymek...

- 1907 Fenerbahçeliler Derneği’nde maçı izlerken, aynı masada, aynı pozisyonda, aynı sandalyede otururum. Büyük ve önemli maç günü gömleğimi, o gün için sakladığım lacivert çoraplarımı giyerim. Kendi stadımızda kombine biletimle yıllardır aynı koltukta seyrediyorum. Şampiyonlar Ligi maçları hariç, yer değiştirdiğimde uğursuz geldi. İki maçta devre arasında yerime döndüm, skor lehimize değişti. Şampiyonlar Ligi’nde yer değişikliği far ketmedi. Anderlecht ve Chelsea maçlarını yerimde izlemedim, ama ikisini de kazandık.

Duyduğunuz en uç uğur hikayesi?

- Bir yıldır uyguladığım uç sayılabilecek bir uğur var. İhtiyacım olsun olmasın, maçtan önce, bizim stadın Maraton tribünündeki pisuarlara gidip Roberto Carlos’un fotoğrafının önüne geçiyorum. Öyle yaptığım hiçbir maçı kaybetmedik daha.

Yaptığınız tüm bu uğurların takımın galibiyetinde payı olduğuna inanıyor musunuz?

- Galip gelince evet. Ama böyle şeyleri rasyonalize edemezsiniz. Yine de bunları takımınıza "pozitif enerji" göndermek olarak da yorumlayabilirsiniz.

Karınız maç esnasında televizyonun önünden geçerse ne olur?

-
Öyle bir şey olmaz. Karım, bizim kendisine şükran duyacağımız, ayrıntısına girmeyi gereksiz bulduğum, değerli katkılarda bulundu Fenerbahçe’ye.

Bu akşamki maçın sonucu ne olur?

-
Şu iki ihtimalden biri olacak: 1- Fenerbahçe kazanacak; 2- Galatasaray yenilecek.

Allah korusun, yenilirseniz, ne yapacaksınız, bir b planınız var mı?

- İmkansızlıklar üzerine plan kurmam.

Ligin şampiyonu kim olur?

- Tek kelimelik cevap istiyorsanız, cevabı herkes biliyor: Fenerbahçe!

H A S A N    C E M A L

Fenerbahçe bizi çantada keklik görüyor bu akşam fena yeneceğiz!


Ne zaman Galatasaraylı oldunuz?

- Hatırlamıyorum. Doğuştan, damardan Galatasaraylıyım. Bana "derin Galatasaraylı" da diyebilirsiniz...

Kim sebep oldu?

- Sevgili babam Ahmet Cemal. Galatasaray Lisesi’ndendi, yani ’Liseli’. Çok eski bir Galatasaraylı ve Divan üyesiydi, şimdi benim olduğum gibi. Baba tarafımdan Fenerbahçeli kimse hatırlamıyorum, olamaz...

Takımdaki idolünüz kimdi?

- Efsanevi kalecimiz Turgay Şeren. Berlin panteri... Ve elbette Metin Oktay. Dolmabahçe stadındaki maçta Fenerbahçe ağlarını delip geçen muhteşem volesini nasıl unutabilirim? O maçı seyretmek için evden kaçmıştım. Ortaokuldaydım. Birkaç arkadaş Ankara’dan otobüse atlayıp akşam vakti İstanbul’a gelmiş, stadın önünde sabahlamıştık...

Sizi ilk maça kim götürdü?

- Babam...

Gözünüzü kapatın... O ilk maçtasınız şimdi...

- 1954 ya da 1955. Karlı bir kış günü. Macaristan’ın Puskas’lı o müthiş Milli Takımı Ankara’ya geldi. Annemin hazırladığı çıkınları aldık, 19 Mayıs Stadyumu’nun yolunu tuttuk. Erkenden yerlerimize oturduk, dizlerimize battaniyeleri örttük ve maç saatini beklemeye başladık. Macar takımının efsane futbolcularını seyrederken kendimden geçtiğimi hatırlıyorum...

Siz de tribüne oturunca, kişilik değiştirenlerden misiniz?

- Hangi takımla oynadığımıza, heyecan derecesine ve maçın seyrine göre değişir benim ruh halim. Fenerbahçe maçları, tribündeki Hasan Cemal’in de vücut kimyasını bozabiliyor!

Ne zaman fanatik oldunuz?

- Fanatik oldum mu? Galiba. Fanatik olmadan futboldan çok fazla keyif alınmaz. İliklerine kadar hissedeceksin ki, zevk alacaksın. Ama ben, bazen makul olanı da düşünebiliyorum. Mesela "Fenerbahçe günün birinde Avrupa’da bir final maçı oynasa, 90 dakikalığına Fenerli olabilirim" diye yazdım. Bu sözümde ince bir alay yattığını öne süren Fenerli dostlar oldu. Tamam ben bir Galatasaray fanatiği sayılabilirim ama futbolu seven, "İyi ki futbol var!" diyen biriyim, dolayısıyla kendimi "futbol milliyetçisi" olarak da değerlendiriyorum. Ben milli takımın maçlarını da büyük bir heyecanla seyrediyorum.

Futbola ve Galatasaray’a bu kadar tutkuyla bağlı olmanızın sebebi, gençliğinizde futbolcu olmayı isteyip olamamanız olabilir mi?

- Bunun da payı var. Futbol içimde kaldı. Belki de bu yüzden, Galatasaraylı futbolcular sahada top koştururken, sanki ben de onlarla birlikte oynuyormuşum gibi bazen trans haline geçiyorum.

Ne kadar iyiydiniz? Devam etseydiniz gerçekten sıkı bir futbolcu olabilir miydiniz?

- İyiydim. Doğan Koloğlu, Galatasaray Genç Takımı’nın yaz antremanlarına almıştı beni. Liseyi bitirip İstanbul’a geldiğimde takıma da alacaktı. Hep bunun hayaliyle yaşadım. Ama ben İstanbul’da Robert Kolej’i değil de Ankara’da Mülkiye’yi kazanınca, Doğan Abi’nin de tavsiyesiyle bu defteri kapattım. İyi futbolculuğuma başka tanıklarım da var: Hıncal Uluç ve Deniz Gökçe. Onların fulbolculuğumla ilgili basında yer alan çok değerli açıklamaları var. Şu anda evimin duvarında asılı...

Takımınızın gelmiş geçmiş en iyi kadrosunu sayar mısınız?

- En iyi kadro deyince, elbette 2000 yılı mayıs ayında UEFA Kupası’nı kaldıran Galatasaray takımı diye düşünüyorum. Arsenal ve Real Madrid’i de devirip Avrupa’da kupa bırakmayan Fatih Hoca’yla aslanlarını (elbette o zamanki Kulüp yönetimini, Başkan Faruk Süren’i) hiçbir zaman unutmam: Hagi, Hakan Şükür, Tafferel, Popescu, Emre Belözoğlu, Suat, Okan, Ergün, Fatih Akyel, Hakan Ünsal, Ümit Davala, Capone, Arif, ’Büyük Kaptan’ Bülent Korkmaz, Hasan Şaş, Jardel...

Neden Fenerli olamazsınız?

- Anlamadım, ne dediniz!

Takımınız, kişiliğinizle ne kadar bağdaşıyor?

-
Farklıdır Galatasaray ve Galatasaraylı olmak, nokta. Ama bu soruyu şimdi yanıtlamasam daha iyi olur. Çünkü Fenerli dostlar rahatsız olabilir. Ali Sami Yen’de konuk olacakları gün, Galatasaray’ı, Galatasaraylıyı farklı kılan özellikleri -hele böyle bir derbi öncesi- anlatarak onları üzmek istemiyorum, bir başka zaman anlatırım.

Ailenizde tuttuğunuz takımı tutmayan birileri var mı? Onlara nasıl hisler besliyorsunuz?

- Böyle bir şey mümkün değil bizim sülalede. Yok.

Fena halde rakip takımı tutan bir kadınla birlikte olabilir misiniz?

- Fenerli ise olamazdım. Sevgili karım Ayşe, Beşiktaşlı, makul bir çizgisi var. Fenerbahçe maçlarında kesin olarak benim yanımda...

Bugünkü gibi bir maç izlemeyi, Cameron Diaz’la Boğaz’da baş başa balık yemeğe tercih eder misiniz?

- Büyük konuşmayayım ama hiçbir şey bugünkü maçın önüne geçemez! Takvime önce GS-FB derbilerinin tarihi düşülür.

Futbolu sekse tercih ettiğiniz zamanlar oluyor mu?

-
2000 yılı Mayıs ayı. Yer, Kopenhag’ın Parken Stadyumu. Arsenal’la Avrupa finalini oynuyoruz. 90 dakika gol yok. Uzatmanın daha başında Hagi atılıyor. Ölüp ölüp diriliyoruz. Taffarel’in son dakikalarda Henry’nin doksandan çıkarttığı kafa şutu... Yüreğimiz ağzımızda geçen 120 dakika da golsüz bitiyor. Sıra penaltılarda. En son Popescu’da. Çıt yok! Taş kesilmiş durumdayım. Geliyor ve topa öyle bir vuruyor ki. Gooooooooollllllllll! Galatasaray, Avrupa’nın en büyüğü! Gözlerimizden sevinç gözyaşları akıyor. Şimdi bile o günkü duygu fırtınasını yaşıyorum... Sorunun yanıtı tamam mı! Şimdi bazı Fenerli dostlar, "Hasan Cemal yine tarihten bahsediyor!" diyecek. Fenerbahçe’nin tarihinde böyle bir şey yazıyor mu? Gerçekleri tarih yazar, tarihi de Galatasaray!

Galatasaray galip geldiğinde "performansınız" artıyor mu?

- Buna ihtiyacım yok ki!

Hayati önemdeki maçlar berabere bitince ya da yenilince, kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

- Kötü. Rakip takım Fenerbahçe ise daha da kötü, hatta bombok.

Tribünde küfür ederken, önem verdiğiniz birileriyle göz göze gelirseniz utanıyor musunuz?

-
Öyle küfür etsem, kimseyi görecek halde değilim demektir.

Maç izlerken, diyelim ki, beğendiğiniz bir kadından mesaj geldi, yanıt yazar mısınız?

-
Telefonumu genellikle kapatırım. Ya da o gürültü patırtıda duymam. Ancak Ayşe’nin mesajları her koşulda yanıtlanır...

Galatasaray’ın önceliği kaçıncı sırada? Ailenizden önce gelir mi?

-
O kadar da değil! Ama FB-GS maçları hep önceliklidir...

Fenerli taraftarın nesi sizi hasta ediyor? Hangi kıllığı?

- Eğer yenilmişsek, Fenerli dostlardan gelen mesajlar beni hasta ediyor! Ama bu duygumu onlardan gizlemeye çalışıyorum. Bir de ertesi gün atılacak manşetler gözlerimin önünde uçuşuyor...

Önemli maçlardan önce ne tür vücut değişimleri yaşıyorsunuz?

- Biraz sinirli olurum. Özellikle Fenerbahçe derbileri öncesinde sabahtan itibaren kasıklarımdan yukarıya doğru bir kasılma, bir heyecan dalgası yükselmeye başlar. Şu anda olduğu gibi...

Maçı evde izleyecekseniz, ne tür hazırlıklar oluyor?

-
Tek başıma izlerim, bu da benim farkım!

Ne tür uğurlar yapıyorsunuz?

- Böyle şeylerim yok benim.

Yerini değiştirmemek/ Uğurlu gelen kişiyle izlemek/ Bir önceki galibiyette üzerinde ne varsa onu giymek...

- Hayır, hayır...

Duyduğunuz en uç uğur hikayesi?

- Bu konuda bin yıllık meslektaşım ve arkadaşım Ali Acar’ın tuhaflıkları var. Hasta Fenerli. Önemli maçlara gidemez. Sokaklarda dolaşır, maç seslerine kulak verir, sürekli yer değiştirir.

Bu uğurların takımın galibiyetinde payı olduğuna inanıyor musunuz?

- Hayır.

Karınız maç esnasında televizyonun önünden geçerse ne olur?

-
Uyarırım. Ayşe, bir seferinde tam televizyonun önünde durdu. Bir şeyler sordu, "Zamanı değil" dedim. "Bu ne maçı, maç saati değil ki!" dedi. Haklıydı. Çünkü moral olsun diye UEFA Kupası’nı kazandığımız maçın DVD’sini seyrediyordum. "Sen normal değilsin!" diyerek odamdan çıktı Ayşe...

Bu akşamki maçın sonucu ne olur?


- Fenerbahçe’yi yeneceğiz tabii, yoksa kuşkun mu var? Hele böyle Fenerbahçe bizi çantada keklik görmeye devam ettiği sürece fena yeneceğiz!

Allah korusun, yenilirseniz, ne yapacaksınız, bir b planınız var mı?

- Aklımdan bile geçirmiyorum yenilgiyi... Ama şimdiden mideme ağrılar girmeye başladığını itiraf etmeliyim. Vücut kimyam ufak ufak bozuluyor gibi...

Ligin şampiyonu kim olur?

- Dalga mı geçiyorsun! Elbette Galatasaray!

Yazarın Tüm Yazıları