İki cemaat

BAZI okurlarımız, Verso Araştırma'nın sahibi Dr. Erhan Göksel'in geçen hafta bazı TV kanallarında ilginç değerlendirmeler yaptıklarını duymuşlar.

‘‘Bunun bir özetini yayınlar mısınız?’’ diye sordular. Biz de Göksel'le konuştuk, uzun konuşmalarının bir özetini istedik. 12 Eylül'den geldiğimiz bugünkü kritik günlere ilişkin olarak şu değerlendirmeyi yaptığını anlattı bize:

‘‘12 Eylül 1980 darbesi Türk siyasal sisteminin üzerinden silindir gibi geçti. Sadece siyaseti değil, bütün kurumları ortadan kaldırdı. Geriye iki köklü kurum kaldı; bunu 'cami cemaati' ve 'kışla cemaati' diye ifade edebilirim.

O dönem askerler 'cami cemaati'nin üzerine gitmemeyi hatta desteklemeyi sola karşı bir panzehir olarak düşündüler. Tabii Türkiye'de en çok imam hatip okulu, ne kadar itiraz etse de Evren döneminde açılmıştır.

Bu iki kurumun özelliği, her ikisinin de çok ciddi eğitime önem vermeleri ve adam yetiştirmeleridir.

Son 10 yılda üniversite sınavlarında derece yapan ve yüksek puan alanlar, cami cemaatinin dershane ve okullarından çıkıyor.

İki... 1980 öncesinin ordusu ile şimdikini kıyasladığımızda inanılmaz bir fark gözleniyor. Dünyada eşi bulunmayacak kadar bilgi birikimi yüksek askerler yetişti. Bugün dünyanın en temel üniversitelerinin mühendisliklerde okutulan ders kitapları (Örneğin, Resnick-Holyday'ın fiziği ile Thomas'ın Calculus'u) harp okullarında okutuluyor. Bu kitaplar sadece birkaç üniversitemizde okutulabiliyor. Son yıllarda TÜBİTAK'ta, yurtdışındaki önemli üniversitelerde hukuk, iktisat ve sosyal konularda doktora yapan çok sayıda subay var. Türkiye'nin en donanımlı kurumu Silahlı Kuvvetlerimiz bugün.

DIŞ DİNAMİKLERİN BASKISI

Bu süreç, nereye geldiğimizi gösterdiği gibi nereye gittiğimiz konusunda da ipuçları veriyor.

Türkiye'de sadece iç dinamikler etkili olsaydı; bu iki kurumun 80 yıllık bir hesaplaşmaya doğru gideceğine hiç kuşku yoktu... Ecevit hükümetinin 1999'da IMF'nin denetimine girmesinden sonra dış faktörlerin iç faktörlerden daha belirleyici olduğu ve daha söz sahibi oldukları açıkça ortadadır. Türkiye'nin yönetimi de, dış faktörün ağırlığını giderek daha çok hissetmektedir.

Yaşadığımız bu tablo karşısında önümüzdeki dönemde Türkiye ciddi biçimde uluslararası konjonktörde daha da sıkışacaktır. Kıbrıs, Ege, Güneydoğu ve Irak sorunları -hatta muhtemeldir ki Ermeni sorunu buna eklenecektir-, böyle bir süreçte dış faktörlerin bu etkisine karşı ülkeyi ve kendilerini ayakta tutabilmek için bu iki kurumun dışa karşı uzlaşması kaçınılmazdır. Aksi takdirde ülkemiz, hepimiz enkaz altında kalırız.’’

BEŞ PARTİYE NEFRET

Türkiye bu duruma nasıl geldi?

- Önemli bir uyarı yapmak istiyorum. 3 Kasım'da halk AKP'ye teveccüh etmedi; diğerlerini yok etmek için oy verdi. AKP'nin yükselen trendinin altında, bitmiş tükenmiş parti liderlerine, sizler bizi artık yönetemezsin mesajını verdiler. Çünkü 22 bankanın batmasına göz yumuldu. İktidardaki DSP, MHP ve ANAP'ı silerken, dışardaki DYP ve SP'yi de gömdü. Eğer iki yıl önce partiler liderlerini değiştirseydi, bu tablo ortaya çıkmazdı. Bu mesajı sanırım algılamışlardır.

Rum’un hiç suçu yok mu?

RAUF Denktaş dün Ankara'da, ‘‘Bize tren kaçıyor diyorlar. Ama tren Rum treni... Buna mı binelim?’’ diye soruyor.

Ankara'dan bir okurumuzun sorusu da şöyle:

‘‘Kıbrıs'ta Rumlar kaçak güreşiyor. KKTC'nin tüm önerilerini pervasızca reddediyorlar. Acaba dünyada Rumlara kaçak güreştikleri için uyarıda bulunacak sağduyulu bir güç yok mu? Yoksa bu güçler de oynanan oyunun bir parçası mı?’’

Sandık görevlisi

KAMU
bankasında çalışan ve 28 Mart günü sandık kurulu üyesi olarak görevlendirilen bir okurumuz soruyor:

‘‘Görevli olduğum sandık, ikamet ettiğim ve seçmen olarak kayıtlı bulunduğum seçim mahallinde değil. Bu durumda benim oy verme hakkım ne olacak? Sandık kurullarında isteği dışında görevlendirilen kamu çalışanlarının bu sorununu YSK çözümlemelidir.’’

Sayısal oynatamıyoruz

TEKİRDAĞ'
dan bir sayısal bayi, Milli Piyango'dan yeterli dağıtım yapılamadığı için loto makinelerinde kullanılan rulo káğıt sıkıntısı çekildiğini söylüyor. Sorun, ihale yasasındaki değişiklik nedeniyle DMO'nun yeterli rulo bilet bastıramamasından kaynaklanıyormuş. Hasılat düşünce bayilerin yarısından çoğu da kapanma noktasına gelmiş. Devlet kendisine kaynak sağlayan altın yumurtlayan tavuğu kendi eliyle kesiyor.

Biliyor musunuz

SHP'den milletvekili seçilip CHP'ye geçen ancak şu anda hiçbir parti üyesi olmayan, eski milletvekilleri Ziya Halis (Sivas), Şahin Ulusoy (Tokat), Mustafa Yılmaz (Malatya), Cemalettin Gürbüz (Amasya), Zeki Taci Tarhan (Kars), Orhan Veli Yıldırım (Tunceli), Salman Kaya (Ankara), Mehmet Kerimoğlu (Ankara), İbrahim Gürsoy (İstanbul), Ali İbrahim Tutu (Erzincan) ve Sabri Yavuz'un (Kırşehir), sol ve sosyal demokratların geniş birlikteliğinin gerçekleşmemesi karşısında yerel seçimlerde, altı partinin güçbirliğine destek vereceklerini açıkladıklarını...

BEŞİKTAŞ'ta, 3 Kasım'da % 47 oy alan CHP'nin 1. sırasında eski İl Sekreteri Çetin Soysal'ın, 16. sırada hakkında bir yıl ihraç kararı olan Zakir Özlü'nün bulunduğu, 31 aday arasında 10 ilköğretim mezunu ile bir kadın üyenin olduğunu... Dalyan'da yeniden aday olan CHP'li Belediye Başkanı Suat Tufan'ın, ‘‘Caretta Caretta Festivali'ni uluslararası hale getireceğini’’ vaat ettiğini...

Biliyor musunuz?

Mesaj Panosu

ÖZELLEŞTİRİLEN kurumlar bu ülkenin ve devletin en temel ekonomik ve stratejik kurumları değil mi? Bu kurumları satmak, hatta yabancılara satmak amacıyla çırpınanlar acaba ülke topraklarını, madenlerini, insanlarını satmak için aynı gayreti göstermezler mi? Bugünlerde ülkenin siyasal ve ekonomik geleceğinin pazara çıkarıldığın biliyoruz. Eski Marksist ve dönek iktisatçılar eşliğinde satış devam ediyor. Ülkenin insanları, kurumları, bu satışı sadece izliyor. Yarın çok geç olacak, buna göz yumanlar ve destek olanlar da hesap vermekte zorlanacak.

Doç. Dr. Faruk GÜÇLÜ
Yazarın Tüm Yazıları