Havadan nem kaptık

Güncelleme Tarihi:

Havadan nem kaptık
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 03, 2015 17:47

Temmuz ayına girmemize rağmen yaz mevsiminin tam olarak yüzünü göstermemesi, havaların bir açıp bir kapaması adaptasyon sürecimizi zorlaştırıyor. Havadaki bu değişimler hem kaygı ve yorgunluk düzeyini arttırıyor hem de pek çok hastalığa neden oluyor.

Haberin Devamı

Havadan nem kaptık
Mevsimlerin, hava durumunun insanları ruh halini olumlu ya da olumsuz şekilde etkilediği bir gerçek. Özellikle kış mevsiminde güneş ışığının azalması, puslu, yağmurlu ve kapalı havalar insanları olumsuz etkiliyor. Bu yıl bir türlü gelemeyen yaz, havaların bir açıp bir kapaması, yağmur ve rüzgar, adaptasyon sürecini etkiliyor ve bu da yorgunluğa sebep oluyor. Avita Çalışan Destek Hizmetleri’nden uzman klinik psikolog Melis Kısmet, havalardaki bu dengesizliğin başımızı döndürdüğünü söylüyor: “Baş dönmesi soğuğu sevmemekten ziyade doğayı anlamlandırmaya çalışırken oluşuyor. Serini, soğuğu seven bile haziran ayının gel gitiyle baş dönmesine yakalanıyor. Stabiliteyi seviyoruz ve havadaki bu dalgalanma bize bir şeyler değişiyor mesajı veriyor sanki. Derken kaygı geliyor, dünyamız, atmosferimiz, çevremiz, geleceğimiz için endişeleniyoruz. Mevsim kayması konseptini hayatımıza aldık, ona alışmaya çalışıyoruz. Havanın bu kafa karışıklığı bizi kaygılandırıyor. Belki insanlar bu süreçte havanın değişkenliği nedeniyle belli semptomlar geliştirmiyorlar ama artan bilinçli ya da bilinçdışı endişeyle beraber genel kaygı belirtilerinde bir artış gözlemleyebiliriz.”

Kapalı havada çalışmak daha verimli
Endüstri ve örgüt psikoloğu Sibel Karamaraş ise dengesiz havaların çalışanlarda uykusuzluk, yorgunluk hissi ve enerji düşüşüne bağlı konsantrasyon sorunları oluşturabildiğine dikkat çekiyor: “Tüm bunlar da bir zaman sonra performansı ve tabii ki motivasyonu olumsuz etkileyebilir. Fakat iş yaşamına bakacak olursak, gerek sahada gerek laboratuvarda yapılan bazı araştırmalar güneşli günlerde çalışanların, kapalı, yağmurlu günlere oranla daha az verimli çalıştıklarını gösteriyor. Bunun sebebi dışarıda yapılabilecek aktivitelerin ve alternatiflerin daha az olması. Daha az olasılık daha az uyarı demek. Böyle olunca insanlar işlerine daha iyi odaklanabiliyor. Yine de açık ve güneşli havaların insan psikolojisi üzerindeki pozitif etkisi tabii ki yadsınamaz.”
Tabii havalardaki bu ani değişimler hastalıklara da davetiye çıkarıyor. Aynı günde birkaç mevsimi yaşadığımız bu günlerde, daha ince giyiniyoruz, pencere açık uyuyoruz, yaz yağmurunda ıslanmaktan korkmuyoruz, daha soğuk yiyecek ve içecek tüketiyoruz. Bu da hastalıkları beraberinde getiriyor. Bu durum kas tutulmaları, sırt ve bel ağrısı, boğaz ağrısı, baş ağrısı gibi birçok şikayetin artmasına neden oluyor.

Medical Park Bahçelievler Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Yard. Doç. Dr. Engin Türkmen, yaşlılar, gebeler, çocuklar ve kronik hastalığı olanların ısı kontrol merkezlerinin daha çok zorlandığına dikkat çekiyor: “Bu kişiler ısı değişimine karşı daha hassaslar. Bu havalarda beslenmelerine ve giyimlerine özen göstermeliler. Sıcak ve soğuk havaya karşı kolay giyinip çıkarabilecekleri kıyafetleri tercih etmeliler. Kalp, tansiyon ve böbrek hastaların beslenmelerine daha çok dikkat etmeleri gerekiyor. Yeterli miktarda sıvı alımı ve ilaçlarını daha da düzenli almaları gerekiyor. Kronik hastaların daha sık kontrolden geçmesi gerekir. 6 ayda bir gidiyorsa yaz başı ve yaz sonunda hekime gidip kan kontrollerini, üre ve keraitini testlerini yaptırmalılar.”

Adaptasyon için doğru beslenme
Havalar henüz yağmurun vücudumuza verdiği zararı engelleyecek kadar sıcak olmadığından yağmurda ıslanıp ardından rüzgar çarpması vücut ısısının düşmesine neden oluyor. Bağışıklık sistemi düşüyor ve enfeksiyona açık bir hale geliyor. Nezle virüsleri bu havaları seviyor. Vücut ısısı düşük, bağışıklık sistemi zayıfsa ve yeterli savunma mekanizması devreye giremiyorsa, solunum yolu enfeksiyonları, sinüzit, bronşit, zatürre ve ishal gibi şikayetler sık yaşanıyor.

Bu hastalıklardan korunmanın yolunun da adaptasyonu daha iyi sağlamaya yönelik çalışmalar yapmak olduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Türkmen, kahvaltı yapmanın önemine dikkat çekiyor: “Enerjiye ihtiyacımız var ise ilk olarak güçlü bir kahvaltı yapacağız ve bu kahvaltının içerisinde bal, peynir, zeytin, karbonhidrat olacak. Tüm bunlar günlük aktiviteler için gerekli ısıyı, enerjiyi almak ile birlikte vücudumuzun ısı kontrol merkezinin rahat çalışabilmesi için gerekli. Bunun yanında bol sıvı almamız lazım. Günde en az 2 litre sıvı tüketmemiz lazım. Bir buçuk, iki litre su olabilir. Maden suyu olabilir. Tuzlu ayran olabilir. Havalar sıcaksa terle birlikte sodyum potasyum kaybı olduğu için muhakkak maden suyu ve tuzlu ayran öneriyoruz. Bunu aldığınız zaman hem sıvıyı alıyorsunuz hem de elektrolitleri alıyorsunuz. Dolayısıyla kramplardan kurtulmuş olursunuz; eğer terleme ile birlikte sodyum potasyum, magnezyum kaybı olursa bu sefer bacak krampları olur. Sonrasında yorgunluklar olur. Bu nedenle kahvaltımıza dikkat etmeliyiz. Yeterince sıvı almalıyız. Ayrıca meteoroloji bilgilerini iyi dinleyip ona göre giyinmeliyiz, şemsiyemizi yanımızda bulundurmalıyız.”

Açık havada yürüyüş yapın
Acıbadem Fulya Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Hacer Baltaoğlu, ani ısı değişikliklerine karşı şu önerilerde bulunuyor:
- Ani ısı değişikliklerine karşı daha dayanıklı olmak için her gün açık havada 30-60 dakika süreyle yürüyüş yapılmalı.
- Mümkünse her gün duş alarak, masaj gibi şeylerle dolaşım hızlandırabilir.
- Uykuya dikkat edilmeli, en az 6-8 saat uyunmalı.
- Bağışıklık sistemini güçlendirmek için bol miktarda taze sebze ve meyve yiyerek vitamin alınmalı. Günde 2 litreden az olmamak kaydıyla su içilmeli: Çok terlediğiniz anlarda mineralli su, tuzlu ayran, cacık ve yoğurt tüketilmeli.
- Enfeksiyonlardan korunmak için elleri çok sık yıkamalı, öpüşmekten ve tokalaşmaktan kaçınılmalı.

Hava durumundaki ani değişikliklere bağlı gelişen rahatsızlıklar ofis çalışanlarını da aynı şekilde etkiliyor, çalışanların hastalanması iş gücü ve verimi düşürüyor. Dr. Hacer Baltaoğlu, ek olarak yüksek sıcaklık ve nemden dolayı oluşan ısı stresi, fiziksel aktivite ve konsantrasyon yeteneğinde azalmaya yol açarak bireylerin daha fazla hata yapmalarına neden olduğunu söylüyor: “Özellikle temmuz-ağustos ve eylül aylarında çok daha fazla görülen akut bağırsak enfeksiyonları, yumurta, tavuk ve et kaynaklı besin zehirlemeleri ofis çalışanları arasında ortak kullanılan tuvaletler, kırtasiye malzemeleri gibi materyaller, toplu yemekler bulaşmaya yol açarak çalışanların büyük bir kısmını etkiliyor. Yine iyi klimatize edilmeyen ve havalandırılamayan ofislerde solunum yolu hastalıkları çalışanları doğrudan etkileyerek iş gücü ve verimini düşürüyor. Klimaya doğrudan maruz kalınması sonucu boyun ve sırt tutulması, baş ağrısı, yüz felci gelişebiliyor. Ayrıca halsizlik, yorgunluk, migren atağı, astım krizi, kronik tıkayıcı akciğer hastalığı olanlarda akut alevlenme, boğaz, kulak ve sinüs enfeksiyonları, hatta doğrudan klimalardan yayılan bir bakteriyle gelişen Lejyoner hastalığı yani zatürre klimaların yanlış kullanımı nedeniyle oluşan hastalıklar arasında yer alıyor.”

11.00-16.00 arası dışarı çıkmayın
Önümüzdeki günlerde havaların çok sıcak olması bekleniyor. Uzmanlar çok sıcaklarda gerekmedikçe dışarıya çıkılmaması konusunda uyarıyor:
- Sıcak hava dalgasında özellikle yaşlılar ve kronik hastalıkları olanlarda ölüm oranları artıyor. Güneş çarpması da ölüme neden olabiliyor. Cilt kanserleri ve güneşe bağlı yanıklar artıyor.
- Bol sıvı tüketin ve sık duş alarak serinlemeye çalışın.
- Zararlı güneş ışınlarına maruz kalmamak için 11:00’den önce veya 16:00 dan sonra yürüyüşü tercih edin.
- Hava sıcaklığına uygun giyinin: Çok sıcaklarda açık renk, hafif, terletmeyen pamuklu ya da keten giysiler, geniş kenarlı şapkalar ya da şemsiye kullanın.

Sıcaklıklar artacak
Bu yaz diğer yıllardan biraz farklı geçiyor. Havalar bir açıyor, bir kapıyor, temmuz ayına girmemize rağmen sıcaklıklar mevsim normallerinin altında seyrediyor. Meteroloji mühendisi Hüseyin Öztel’e hava durumunu sorduk. Öztel, “İstanbul için Haziran ayında hava sıcaklığının mevsim ortalamaları 26 derece civarında. Bu yıl ise İstanbul 25 derecenin üzerine sadece birkaç gün çıktı. Çoğunlukla 24-23 dereceydi, hatta bazı poyrazlı günler gün içi sıcaklıkları 19 dereceye kadar indi. Doğal bir klima gibi çalışan poyraz rüzgarı hâlâ hakim rüzgar olarak bölgede esiyor” diyor.

Temmuz’un ilk haftası yine serin hava girişi olacağını söyleyen Öztel, sıcaklıkların artacağını ama aşırı sıcak bir temmuz beklemediklerini, Ağustos ayının ise bugünlere göre 5-8 derece sıcak olmasını beklediklerini söylüyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!