Avrupa’nın başına bir Türk’ü getirmezler herhalde

Güncelleme Tarihi:

Avrupa’nın başına bir Türk’ü getirmezler herhalde
Oluşturulma Tarihi: Mart 26, 2012 11:14

Şubat ayında İngiltere, Almanya, İsviçre gibi 16 ülkeyi kapsayan Ericsson Batı ve Orta Avrupa Bölgesi Satış Organizasyonundan Sorumlu Başkan Yardımcılığı görevine atanan Özgür Tohumcu (39), Türkiye’den atanan en üst düzey Türk oldu. Tohumcu, Londra’ya iş görüşmesine “ya ben bir gideyim herhalde Avrupa’nın başına da bir Türk getirmezler” diyerek gittiğini anlatıyor.

Haberin Devamı

 

Avrupa’nın başına bir Türk’ü getirmezler herhalde

Ericsson Türkiye Ülke Müdürü Özgür Tohumcu, 1 Şubat’ta İngiltere, İrlanda, Belçika, Hollanda, Almanya, İsviçre, Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Slovakya, Macaristan, Hırvatistan, Bosna Hersek, Slovenya, Lihtenştayn ve Lüksemburg’dan oluşan 16 ülkenin bulunduğu Ericsson Batı ve Orta Avrupa Bölgesi Satış Organizasyonundan Sorumlu Başkan Yardımcılığı görevine atandı. Aynı zamanda bölgenin yönetim kurulunun üyesi olan Tohumcu, İngiltere merkez ofisinde çalışmaya başladı. Son yıllarda Ericsson Türkiye’den yurtdışına pek çok üst düzey atama oldu ama ilk defa bir Türk bu derece yüksek bir pozisyona getiriliyor. Üstelik Özgür Tohumcu henüz 39 yaşında.
Tohumcu, Haziran ayında ailesini de yanına, Londra’ya alacak. Şimdilik her cuma İstanbul’a ailesini görmeye geliyor, eşini, 5 yaşındaki ve 3 aylık kızlarını görüp, her pazartesi Londra’ya geri dönüyor. Bu vesileyle biz de Tohumcu ile görüşme imkanı bulduk.
Meğer 1972 Ankara doğumlu Özgür Tohumcu’nun babası Ankaragücü’nün efsanevi kalecisi ve aynı zamanda Türkiye’nin milli kalecisi Aydın Tohumcu imiş. 3 yaşında babasının Mersin İdman Yurdu’na transferi ile Mersin’e taşınan Özgür Tohumcu, bu nedenle nerelisiniz diye sorulduğunda “Mersinliyim” diye cevap veriyor.
Mersin’de Tarsus Amerikan Lisesi’nde okuyan, ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde elektrik-elektronik mühendisliğini bitiren Tohumcu, MBA’ini New York Eyalet Üniversitesi’ne yapmış. Toplam 11 yıl yaşadığı Amerika’da American Management Systems’de (daha sonra CGI) çalışmış, bilişim teknolojileri alanında sistem dizayn etmiş. Ve 2005 yılında Türkiye’ye dönerek Ericsson’da çalışmaya başlamış.

Türkiye’ye gelme kararını nasıl verdiniz?
Birkaç şey etkili oldu, birincisi babamın vefatı. İnsan birazcık daha bazı şeyleri sorguluyor böyle zamanlarda. Ayrıca evlenince  de ailemizi Türkiye’de kuralım istedik.
Burada hiç iş baktınız mı gelmeden önce?
Aslında ben 2005 yaz tatilinde geldim buraya, piyasayı yoklamak amacıyla birkaç şirketle görüştüm. O zaman Ericsson ile de bir görüşme yapmıştım, onlar da bir pozisyonu doldurmaya çalışıyorlardı. Hayalimdeki işti.
Neydi bu iş?
O zaman Ericsson, telekom ve donanım tarafındaki yetkinliği birazcık daha bilişim tarafına kaydırmaya çalışıyordu. Onun için de IT tarafında çalışmış, dışarıdan gelen bir taze kan arıyorlarmış. Ben görüşmeyi yaptım, bu arada tatilim bitti ve uçağa atlayıp geri döndüm Amerika’ya. 2 gün sonra beni aradılar, 15 gün sonra gel başla dediler. 2005 Eylül’de Ericsson’da işe başladım. Bu arada Pensilvanya Üniversitesi’nde yüksek lisans yapıyordum. Son 3 ayını her haftasonu Türkiye’den Amerika’ya giderek tamamladım.
2005’ten bu yana neler yaptınız, hangi görevlerde bulundunuz?
Benim daha çok sorumlu olduğum alan sistem entegrasyonu ve IT tarafına şirketi kaydırmaktı, 3 sene kadar bu görevin başındaydım. 20 kişilik bir ekiple başladık işe 250-300 kişiye ulaştık. İTÜ Teknokent’te kurulu CRM şirketi Bizitek’i satın aldık.

İlk Türk Genel Müdür
Sanırım Ericsson’un ilk Türk genel müdürüsünüz, doğru mu?
Kurucuyu saymazsak, evet ilk Türk genel müdür benim. Geçmişe baktığınızda ben bu işi yapabilirim, bence doğru ve iyi bir aday olabilirim ama buraya yine bir İsveçliyi getirebilirler diye düşünüyordum.
2010 yılında Türkiye Genel Müdürü, 2012’de Ericsson Batı ve Orta Avrupa Bölgesi Satış Organizasyonundan Sorumlu Başkan Yardımcılığı görevine atandınız. Hızlı bir görev değişimi.
İdealde 1 sene daha genel müdürlük yapmam gertekiyordu ama ben çok çabuk sıkılan bir insanım. O zaman Anders (bir önceki genel müdür) ile de görüşmelerimde 2012 içinde yurtdışında başka bir göreve gelmek istediğimi söyledim. Böyle güzel bir pozisyon açılınca Anders ilgilenip ilgilenmeyeceğimi sordu. Ben de bir görüşeyim dedim. Gizlice Londra’ya görüşmeye gittim. 2-3 saatlik görüşmenin sonunda, ne olacak bundan sonraki süreç diye sordum, İsveçliler de çok açık insanlardır, ‘tamam işte sen başlarsın, insan kaynakları ile görüş işlemlerini başlatsınlar’ dedi.
Çok önemli bir pozisyon, görüşmeye giderken ben bu işi alırım diyor muydunuz?
Ben Londra’ya görüşmeye gittiğimde şöyle gittim; ya ben bir gideyim heralde Avrupa’nın başına da bir Türk getirmezler diyerek. Ben ilk Ericsson’a geldiğimde şöyle bir eleştirim vardı, fazla İsveçli bir şirket olduğunu düşünüyordum. Ama Ericsson’da çok büyük bir değişim var. Ben ilk başladığımda belki üst düzey yöneticilerin yüzde 70’i İsveçli’ydi. Şimdi yüzde 20-30’lara indi.

Asistanın analizini
yapmak istediler
Oradaki çalışanlarla aranız nasıl? İş yapış şekilleri nasıl farklılıklar gösteriyor?
Ekibimin yaş ortalaması 45-50 civarı. Onların gözüyle bakarsanız tamamiyle başka bir pazardan gelen birisi, Ericsson çözümlerinin satışının başında şu anda. Anlamaya çalışıyorlardır herhalde. Benim gördüğüm Avrupa’da inanılmaz bir analiz var. Mesela ekipte 4 kişi var, ikisine bir asistan diğer ikisine başka bir asistan bakıyor. 5. kişiyi işe aldığımızda bu kişiye hangi asistanın bakacağı sorun oldu. Bu kişilere mesaj atıp siz seçin dedim. İçlerinden biri asistanların iş yoğunluğunun analizini yapalım ona göre de karar verelim demiş. Avrupalı yaklaşımı biraz böyle. Biz de bazen çok yüzeysel karar verebiliyoruz. İkisinin ortasında olması  gerektiğini düşünüyorum.

Haberin Devamı

Beşiktaş’a üzülüp Beşiktaşlı oldu
Futbolla aranız nasıl? Hiç futbolcu olmayı düşündünüz mü?
Babamın futbol olayı o kadar baskındı ki o zaman her pazar bir numaralı olay radyodan maç takip etmekti. Yendiği zaman akşam eve mutlu geleceğini, yenildiği zaman üzgün geleceğini biliyorsun. Tamamiyle ailenin tüm modunu etkileyen bir şey, çok enteresan. Babam futbuldan beni kasıtlı olarak uzak tutmak istedi. Yoksa ben lisedeyken çok iyi oynuyordum. Eğer babam eğilseydi ben de futbola yapışırdım. Ama ailem istemedi futbolcu olmamı. Okuyup, büyük adam olmamı istediler (gülüyor).
Hangi takımı tutuyorsunuz?
Ben Beşiktaşlıyım. Oldukça da fanatiğimdir. Beşiktaşlı oluşum da çok enteresan, babamın Mersin’de oynadığı bir dönemde ben maçları basın tribününden seyrederdim. Beşiktaş’ın çok başarısız olduğu bir sene vardı 70’lerde, neredeyse küme düşme noktasına geldiği bir sene. O sene Beşiktaş, Mersin İdman Yurdu’na yeniliyor ve basın tribünündekiler o kadar alay ediyor ki Beşiktaş’la, ben o şeyleri duyduktan sonra Beşiktaşlı olmuşum. Herkes şampiyon olan takımı tutar, bense üzülüp Beşiktaşı tutmuşum. O gün bugündür ben Beşiktaşlıyım.

Haberin Devamı

Seyahatler sayesinde hobilerine zaman ayırıyor
16 ülkeye ne sıklıkta seyahat ediyorsunuz?
Mesela yarın Düseldorf’a gidiyorum, bir gün kalıp Polonya’ya, orada da bir gün kalıp Avusturya’ya geçeceğim ve cuma günü İstanbul’a geleceğim.
Çalışmak ve seyahat etmekten hobilerinize fırsat kalıyor mu?
Seyahatin en iyi tarafı spora başladım. Otellerin fitness’larını kullanıyorum. Ailem de yanımda olmadığı için akşamları zamanımı spor yaparak geçiriyorum. Ayrıca uçaklarda film izleme, kitap okuma imkanım oluyor. O kadar çok film seyretmeye başladım ki eve geliyorum, haftasonları eşimle film izlemek istediğimizde film bulamıyoruz, ben hepsini izlemiş oluyorum.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!