İhale Kurumu’nda göstererek gelen rezalet

KAMU ihaleleri başından beri yolsuzluklara, kayırmalara sahne olan bir alandır.

Haberin Devamı

Yolsuzluklar için çok sözü edilen siyasetçi-bürokrat-işadamı üçgeninin en etkili biçimde işlediği, klasik deyişle; toplumun kaynaklarının haksız yere birilerine peşkeş çekildiği en önemli alandır. Kamu ihaleleri yoluyla haksız yere zengin olmuş çok kişi olmuştur.
İşte 2000 yılında uygulamaya girip, 2001’de güçlendiren, çağdaş bir ekonomik sistem kurulmasını öngören ekonomik programın önemli ayaklarından biri de kamu ihalelerindeki yolsuzlukların önlenmesi, bu alanda sağlıklı rekabetin sağlanması, verimliliğin iyileştirilmesi ve bağımsız denetim kurumları kapsamında bu amaca dönük olarak da bağımsız Kamu İhale Kurumu’nun (KİK) kurulması idi. AB ve IMF’nin de bastırması sonucu, uzun hazırlıklardan sonra bu Kurum’un oluşumunu hatırlıyorum da; insanlar ne kadar heyecanlı idi.
Yolsuzluk iddialarından bıkmış bürokratlar da, bu damga nedeniyle itibarı zedelenen müteahhitler başta olmak üzere, kamuyla iş yapan namuslu işadamları da heyecanlıydı...
Bu Kurum’un oluşumu siyasi iktidarların ihalelerde inisiyatifleri azalacağı için, yandaşlara peşkeş imkanı kalmayacağı için zaten yeterince gecikmişti ama sonunda olmuştu...
2012 yılı başında Kamu İhale Kurumu (KİK) yasası kabul edildi. Biraz da geçmişin tecrübeleri gözönüne alarak sıkı bir sistem getirildiğini söyleyenler de vardı ve yasa henüz yürürlüğe girmeden 2002 Haziran ayında ilk değişiklik yapıldı.
Mevcut iktidar ise geldiğinden beri tümüyle bağımsız kurumlara olduğu gibi İhale Kurumu’na da soğuk baktı ve “milli iradeye bir tehdit” olarak gördü. Duble yol projesi ve çok sayıda yeni müteahhide iş verme niyeti, bu iktidarın geldiğinden bu yana ihale yasasında değişiklik yapmasına neden oldu. AB’nin raporlarına rağmen, yaklaşık 20 değişiklik yapıldı. Yapılan değişikliklerle ihale yasası dışına çıkarılan istisnalar artırıldı, Kurumun inceleme yetkisi daraltıldı. Başlangıçta gazete haberlerini dahi ihbar kabul edip inceleme yapabilen Kurum, sadece kendisine şikayet edilen konuları incelemekle sınırlandırıldı. O da yetmedi, şikayet ücretleri artırıldı, ihalelere itiraz etmek zorlaştırıldı.
Tüm bağımsız kurumların başına gelen KİK’in de başına geldi; tayin edilemeyen işine son verilemeyen tecrübeli kişileri tasfiye etmek için kanun hükmünde kararname çıkarıldı. Kurumun Başkan yardımcıları, baş hukuk danışmanı ve daire başkanları görev süreleri bitmeden görevden alınırken, TOBB ve TİSK’in kurula üye verme hakkı da ortadan kaldırıldı.

Haberin Devamı

MAYISTAN BU YANA BAŞKANI YOK

Haberin Devamı

Mevcut İktidarla birlikte KİK’in yönetimine gelen Maliyeci Başkan Hasan Gül’ün görev süresi 2011 Mayıs’ta bitti ve o dönemden sonra Kuruma başkan atanmadı, vekaletle yürüyor. Eski Başkan Gül, gazetecilerin soruları üzerine, sistemde makul kaçağın olabileceğini belirtip, “Yolsuzluk kapıma bile gelse bakmayacağım” sözlerini etmişti. Arkasına bakmadan kaçtı...
Bu iktidar döneminde İller Bankası’na genel müdür yardımcısı, sonra Kurul üyesi olan, bakanlıktan arkadaşlarını da yanına alıp ekibini kuran kişinin maceralarını şimdi izliyoruz.
Bu kişinin ve Kurumun marifetleri uzun süredir Ankara kulislerinde zaten konuşuluyordu. Sonuç olarak kamu ihalelerindeki yolsuzlukları, kayırmaları önlemek için kurulan Kamu İhale Kurumu, öyle anlaşılıyor ki; yolsuzlukların bizatihi kaynağı olmuş...
Kurumun oluşumundan bu yana yapılan değişiklikleri, siyasi iktidarların olaya yaklaşımını ve uzun zamandır görev yapan son iktidarın anlayışını özetledim. Bu gidişata bakarak, İhale Kurumu’ndaki bu rezaletin göstererek geldiğini söylemekte haklı değil miyim?
Son MİT olayı ile Kurumdaki yolsuzlukların ortaya çıkarılmasının bir ilgisi var mı bilinmez. Bildiğim bir şey var ki; kimilerinin aklı yeni başına geliyor olabilir ama başından beri çağdaş bir ekonomik sistemin kurulması çabaları engelleniyor. Güçlü ve uzun zamandır işbaşında olan mevcut kadro ise bu amaca dönük kazanılmış hakları da, başından beri geri götürüyor.
Hep söylüyorum; kurallı sağlıklı piyasa ekonomisini kurup, şeffaf biçimde işletme niyeti olmayan bir siyasi anlayışın, samimi olarak insan hakları ve özgürlük amacı da olamaz.

Yazarın Tüm Yazıları