İğrenç bir kitap: ‘Takunyalı Führer’

SÖZ konusu kitap, “çok satanlar” arasında “bir numara”.

Haberin Devamı

Kapakta Hitler bıyıklı, gamalı haçlı bir Tayyip Erdoğan fotoğrafı var.

Kitabın adı ise kayıtsız kalınamayacak kadar çarpıcı:

“Takunyalı Führer”.

Gerçi yazarı Ergun Poyraz’ın daha önceki vukuatlarını biliyorum ama yine de dayanamayıp aldım bir tane, “tatilde karıştırırım” diye... Almaz olaydım.

Ben hayatımda bu kadar müptezel, bu kadar aşağılık, bu kadar faşist, bu kadar bel altı çalışan bir metinle karşılaşmadım.

Bin türlü iftira... Bin türlü hakaret...

Yazanın ölçüsü, insafı, izanı, daha da önemlisi ahlakı yok.

* * *


Adam almış kalemi eline...

Tayyip Erdoğan’a...

“Rum” diyor... “Mehdiliğe soyundu” diyor... “Kilise açtı” diyor... “Şeriatçı” diyor... “Türk değil” diyor...

Yetinmiyor...

Erdoğan’ın aile kökeniyle ilgili bin türlü tezvirat yapıyor.

En alçakça tezleri ortaya atıp bırakıyor. Kelimenin tam anlamıyla rezillik...

Yazar, muhatabını bitirmek maksadıyla kaleme almış kitabı ama tam tersi oluyor, kendini bitiriyor.

* * *

Haberin Devamı


En azılı Tayyip Erdoğan karşıtlarının bile bu kitaba yüz vermemesi gerekir.

Şu beş nedenden dolayı:

BİR: Karşı olunan kişiye alçakça iftiralar atmak kalleşliğin daniskasıdır. 

İKİ: Karşıtına kalleşçe saldırılmasına göz yumarsan, yarın sana kalleşçe saldırıldığında söyleyecek lafın kalmaz.

ÜÇ: Rum olmayı, Yahudi olmayı “suçmuş gibi” yansıtan bir adam, faşistin önde gidenidir. Hiçbir faşist, siyasal rehber olamaz.

DÖRT: Vakit gibi gazetelerin o tarafa yaptıkları ile Ergun Poyraz gibilerin bu tarafa yaptıkları arasında zerre kadar fark yoktur.

BEŞ: Tezviratın bu türlüsü, hedef alınanı düşürmez, yükseltir.

YAŞ’ın ardından gecikmiş bir racon

EY AK Parti’den bıkanlar... Ey “Bunlar gitsin” diye yırtınanlar... Ey Erdoğan’ı görmeye bile tahammülü olmayanlar...

Eğer tek güvenceniz asker idiyse...

Bilin ki asker bitmiştir...

Unutmayın: Kendilerine bile faydası olmayan koskoca paşaların size bir hayrı dokunmaz.

Yeni bir 28 Şubat olmaz, yeni bir Çevik Bir gelmez, yeni bir elverişli konjonktür oluşmaz.

Yani iş başa düşmüştür.

Örgütlenin, çalışın, ikna edin, çırpının, yüklenin, ortaya çıkın, yarışın...

“Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.”

Ayrıca...

Böylesi hem daha “mertçe”, hem de daha “demokratça” bir tutum olur.

Ali Yüksel’in bilinmeyen veya az bilinen tarafları

BEN tatildeyken...

Resmen “Ali Yüksel olayı” patlamış.

“Başbakanlık Danışmanı üç evli çıktı” başlıklı haberler falan...

Ali Yüksel deyince şöyle bir durmak gerekir. Çünkü “Başbakanlık Danışmanı” denilerek geçiştirilecek bir isim değildir kendisi...

* * *

Haberin Devamı


Ali Yüksel adını ilk kez 90’ların başında duymuştum.

O zamanlar Avrupa Milli Görüş Teşkilatları’nın başkanıydı.

Aklı başında mesajlar veren, gülümsemeyi ihmal etmeyen, o dönemin aşırı radikal atmosferi içinde “ılımlı” gibi görünen bir isimdi.

Sonra Almanya’daki Müslümanların oyuyla “fetva makamı”nın başına geçti... Bir tür “şeyhülislam” oldu yani... Hem de Almanlar tarafından da tanınan bir “şeyhülislam”...

Fakat çok geçmeden düşüş dönemi başladı.

Özel hayatıydı düşüşün nedeni.

İkinci evlilik, üçüncü evlilik hikâyeleri falan Ali Yüksel’in Almanya’da itibar kaybetmesine yol açtı. Milli Görüş Teşkilatı bile duruma tahammül gösteremedi ve teşkilattan uzaklaştırdı Ali Yüksel’i...

Uzun zamandır adını duymuyordum... Son haberleri okuyunca “Demek ki Ankara’da danışman olmuş” dedim.

* * *

Haberin Devamı


Madem burası şeffaf bir ülke...

Madem açıklık esas...

Madem “Batı demokrasisi standartları” hepimizin özlemi...

O halde herkesin bildiği ama kimsenin üzerinde durmadığı bir gerçeği de saklamayalım. O “gerçek” şudur:

AK Parti Grup Başkanvekili Suat Kılıç, Ali Yüksel’in damadıdır.

Vakit’e aynen iade

BENİM yerim galiba kavganın tam göbeği...

Hiç kaçarım yok bundan...

İşte gördünüz...

Şunca zaman buralarda yoktuk, tam “Bismillah” deyip işe başlayacağız, bizim köşede bir de ne görelim? “Tekzip” adı altında bir “hakaretname”... Hem de
mahkeme kararıyla.

Herifler mahkeme kararıyla sövüyorlar.

Hem de daha referandumdan “Evet” kararı falan çıkmadan yapıyorlar bunu...

Madem benim yerim kavganın tam göbeğidir ve madem bu benim kaderim olmuş, yapmam gerekeni yapayım bari:

Dün bu köşede “tekzip” adı altında yayınlanan metindeki imalı ya da imasız, açıktan ya da sinsice hakaretlerin tümünü Vakit denilen gazeteye aynen iade ediyorum.

Neyi kimden öğrendim

Nefretin aşkın başka bir kıyafeti olduğunu REFİK HALİD’den...

Huysuzluğun da sempati yaratabileceğini NURULLAH ATAÇ’tan...

Aşkın ve özgürlüğün her gün yeniden kazanılması gerektiğini HALİDE EDİB’den...

Bir yazarın aile fertlerinden daha zarif olabileceğini MEHMET BARLAS’tan...

Küllerinden doğmanın ne demek olduğunu TARKAN’dan...

Yazarın Tüm Yazıları