İğne acıtmaz Nimet

Haberin Devamı

Bazı olaylar, bazı örnekler insanları etkiliyor. Nitekim Antalya ve Ankara’da yapılan yüz ve kol nakli ameliyatları benzer bir etki yarattı. Türkiye’de organ bağışında dramatik bir düşüş olduğunu Ege Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Dr. Candeğer Yılmaz söylemişti. Ben de bu konuyu köşemde işlemiştim. Yılmaz ile geçenlerde konuşurken anladım ki; bu olumsuzluk kısa sürede tersine dönmüş, organ bağışı yine eski düzeylere gelmiş. Candeğer Yılmaz’ın görüşleri önemli, çünkü Türkiye’de bu konuda ilklere imza atan hastane Ege Üniversitesi oldu. Kadroların büyük kısmı buradan yetişti. Ve Türkiye’de en fazla bağışçısı olan yer de Ege Bölgesi... Toplum bilinçli, bağış sayesinde yeni bir başlangıç yapılacağının, hayata yeniden tutunabileceğinin çok  farkında... Kampanyaların arkası kesilmiyor, tutuyor, teşvik ediyor. Geri dönüşlerin olması, kampanyaların cevap bulması çok önemli... Medya zaman zaman eleştiriliyor; ama bu konuda bir madalya varsa medyanın tamamına takılmalı diye düşünüyorum. Gazeteler, televizyonlar, şimdi de sosyal medya ve internet bağış haberlerini hep büyüttü, topluma örnek olmasını sağladı. Eğer toplumun bakış açısında bir değişiklik varsa ve bu hep pozitife doğruysa medyanın yapıcı rolünü de unutmamak gerekir. Dün yazı işlerinde haberleri tartışırken; bu konu üzerinde çok durduk. Nimet’in fotoğraflarına baktık, ailenin söylediklerine, minik Nimet’in isteklerine... Belli ki baba İsmail Marmara kendine düşeni yapmış; karaciğerini beş yaşındayken kızına vermiş. Ama bu da yetmemiş; karaciğer yetmezliği tekrarlamış. Çare nakil... Nakil olmazsa Nimet hayata tutunamayacak. Böyle durumlarda ilk yakın çevreye bakılıyor; anne, babaya, kardeşlere... Olmazsa halka genişletiliyor. Anlaşılan o ki nakilden çekiniliyor, belki de korkuluyor. Ya da gelenekler, görenekler devreye giriyor. Anne Nadire, baba İsmail Marmara “Hem hastalığına, hem de organ bağışının önemini anlamayan zihniyete karşı savaşıyoruz” demişler. Daha doğrusu diyebilmişler... Ben ise Nimet’in o sözüne takıldım kaldım. “Korkmayın iğne hiç acıtmıyor, beni kurtarın...” diyor. Acıtmaz Nimet; acıtmaz..

Haberin Devamı

Sektörün Don Kişot’u oldu teşekkürü çoktan haketti
Pietra Kaikos; Bakırçay’ın taşları demek...
Bu markayı Avrupa iyi tanır, Amerikalılar iyi tanır.
Hatta Türkiye’den daha iyi bilinir.
Yaratıcısı Can Öztüre...
Öztüre doğaltaş sektörünün Don Kişot’larındandır.
Bazıları blok mermeri İtalya’ya, İspanya’ya, Fransa’ya, Amerika’ya ihraç ederken; o farklı bir yolu tercih etti.
“Tasarım...” dedi, “Dizayn...” dedi, “İhracatsa böyle yapılmalı” dedi.
Ve dediğini yaptı.
Türkiye’nin sektöründeki ilk markalarından birini yarattı.
Önemli projelerde, prestij yatırımlarda hep Pietra Kaikos imzası vardı.
Nerede özel bir çalışma, nerede butik bir iş varsa; Can Öztüre hep oradaydı.
Fuarlarda Pietra’nın logosu hep dalgalandı. Biliyorum; zor bir sektör, İtalyanların hakim olduğu bir alanda, tasarımda mücadele etmek hiç de kolay değildir.
Ama Can hiç yılmadı, çalıştı, Avrupa’nın öncülerine şapka çıkardı.
Türkiye’de de örnek oldu.
Pietra Kaikos’tan sonra Türkiye’nin önemli markaları daha doğaltaş sektöründe kendini göstermeye başladı.
Ama Can; ilklerden olduğu için hem teşekkürü, hem de takdiri hak ediyor.
Çinliler taklit ediyormuş; etsinler...
Bizi de taklit etsinler...

Yazarın Tüm Yazıları