İdeal değil sağlıklı kilo

Son yıllarda ideal kilo değil, sağlıklı kilo aralığı daha güvenilir bir kavram olarak kabul ediliyor. Özellikle aktif bir hayatınız varsa, hele bir de haftada 3-4 gün düzenli egzersiz yapıyorsanız birkaç kiloluk yağ birikimini lütfen ciddiye almayın.

Haberin Devamı

Eğer kilo vermenizi gerektirecek ciddi bir tıbbi sorununuz, önemli bir sağlık probleminiz yoksa ille de ideal kiloya inmeye çalışmayın. Aslında bana sorarsanız “ideal kilo” kavramını da bir kenara bırakın, artık o kavrama hiç kimse ne güveniyor, ne de inanıyor.
Çünkü herkesin yaşına, cinsine, boyuna, posuna ve beden şekline göre olması gereken bir kilo aralığı var.
Buna da “sağlıklı kilo aralığı” deniyor. Bir örnek vermek gerekirse diyelim ki 1,65 boyunda bir kadınsanız, yaşınız da 30-50 aralığındaysa kilonuzun 52,5-55 aralığında olması normaldir ve bu aralık sizin için sağlıklı bir aralıktır.
Aynı boyda bir erkeğin sağlıklı kilo aralığı 55-60 arasında değişebiliyor. Kısacası son yıllarda ideal kilo değil, sağlıklı kilo aralığı daha güvenilir bir kavram olarak kabul ediliyor.
Özellikle aktif bir hayatınız varsa, hele bir de haftada 3-4 gün düzenli egzersiz yapıyorsanız birkaç kiloluk yağ birikimini lütfen ciddiye almayın.
Dahası böyle bir birikim yaşınız elliyi geçmişse sizin için bir avantaj haline bile gelebilir.
Daha önce de yazdım, yeniden hatırlatayım: Araştırmalara göre birkaç kilo fazlalığı olup da hareketli bir hayat yaşayanlar, hele bir de haftada 3-4 gün yürümeyi ihmal de etmiyorlarsa sıskalık düzeyinde zayıf ama tembel bir hayatı olanlardan çok daha sağlıklı, keyifli ve uzun bir ömür sürmektedirler.
Tabi bu yazdıklarımı hemen lehinize kullanıp göbeğinizdeki yağları ve bel çevrenizdeki genişlemeyi görmezlikten gelmeyin. Özellikle göbeğinizde ya da kalçanızda biriken yağların miktarı ideal kilonuzun yüzde 10’unu aşmanıza yol açmışsa durumu ciddiye almanızda fayda var. Hele bir de sorun şişmanlık hudutlarını zorluyorsa bu işi şansa bırakmamalısınız.

YAŞ ÖNEMLİ


Kilo sorununa çözüm üretirken yaşın da dikkate alınması lazımdır. Büyüme çağındaki bir genç kız veya erkek için 4-5 kilo fazlalık bile obeziteye giden yolun ilk adımları olabileceğinden önemsenmeli ve bu nedenle o gençle oturup dikkatle konuşmalı, yeme içme alışkanlıkları özenle gözden geçirilmeli, beslenme hataları ve eğer varsa aktivite azlığı sorunu masaya yatırılmalıdır.
Ama yaşı ellilerin üstünde olan birinde 3-4 kiloluk fazlalık görmezden gelinebilir, hatta böyle bir fazlalık yaşlılığa bağlı çizgileri ve kayıpları gizleyeceğinden hoşa bile gidebilir.
Kısacası kilo problemi olan birine yaklaşırken çözümü kişiselleştirmek her zaman için geçerli bir yoldur.
Mesela birkaç gün önce gördüğüm hanımefendinin kilo sorunu olan kızından bahsederken söyledikleri beni çok etkiledi:
“Kızım ne pirinç pilavı, ne ekmek yer. Tatlılara elini bile sürmez, hatta havucun pişmişini bile yememeye dikkat eder. Ama bir yıldır sürekli kilo alıyor.”
O hanımefendiye kızıyla görüşmek istediğimizi söyledim. Daha ilk görüşmemizde günde ortalama 4-6 kutu kolalı içecek tükettiği ortaya çıktı ki genç kız sadece bu yolla ortalama 600 kalori civarında gereksiz, boş, toksik kalori yüklendiğinin farkında bile değildi.
Laboratuvar araştırmalarında ise “polikistik overe bağlı insülin direnci problemi” olan bir bedene sahip olduğu anlaşıldı. Kısacası hanım kız hem yanlış besleniyor, hem de kilo almasını kolaylaştıracak bir sağlık sorunu nedeniyle beklenenden daha hızlı yağlanıyordu...

YOLA ÇIKARKEN...


Eğer kilo sorununuz var, sorunu çözmek istiyor ama bir taraftan da bu savaşı daha yolun başında kaybetmek istemiyorsanız, son günlerde bu köşede sık sık yazdığım, altını ısrarla çizdiğim o önemli soruyu lütfen siz de kendinize sorunuz: Neden kilo alıyorum?
Eğer bu soruya yanıt bulamıyorsanız -yeme içme hatalarınız yoksa sağlıklı besleniyor ama aşırı gıda tüketmiyorsanız, yeteri kadar hareketli biriyseniz- size yetenekli bir diyet uzmanının bile yapabileceği ciddi bir yardım olmayacaktır.
Unutmayın ki hâlâ binlerce kişi bu soruyu kendileri ya da doktorlarına sormayı unuttukları ya da cevabını almayı bilemedikleri için ya kilo veremiyor ya da kilo kaybetmek yerine kilo almalarına yol açan yanlış diyetleri ısrarla uygulamaya devam ediyorlar.
Anlatmaya çalıştığım şey şu: Her diyet size “almanız gerekenden daha az kalori” verdiğinden sizi az ya da çok ama mutlaka -insülin direnci, hipotiroidi gibi istisnalar dışında- zayıflatır.
Ama “sorun odaklı olmayan beslenme planları” veya “kilo yönetimi programları” ile kilo verenlerin yüzde 95’i en geç 3-5 yıl içinde eski kilolarına geri döner. Hatta üzerine 5-10 kilo daha eklerler.

Haberin Devamı

Her kalori eşit mi

Haberin Devamı

Kilo sorununun özü aslında basit bir ilkeye dayandırılabilir: Yakacağınızdan daha yüksek kalorili yiyeceklerle, içeceklerle beslendiğinizde kilo alırsınız. Yaktıklarınızdan daha az kalorili besinler yer ve bu arada biraz gayret edip daha fazla enerji harcayabilirseniz–kalori yakabilirseniz- kilo verirsiniz.
Ne var ki ne “kilo almak” ne de “kilo vermek” o kadar kolay ve matematiksel açıklanamıyor. Kuş kadar yediği halde fil gibi olan veya fil kadar yiyip de kuş gibi hafif kalanlar bu yüzden var! Çünkü her vücut özeldir. Ağırlığını kendi “ayar noktasına göre” kendi belirler. Özellikle araya bir metabolik sorun girdiğinde ayar noktaları değişebilir.
Eğer yanlış diyetlerle bu ayar noktasını siz ya da diyetisyeniniz bozacak olursa haliniz duman! Bu durumda her yıl üç kilo verir, beş kilo geri alır, 60 kilo ile başladığınız kilo verme yolculuğunu 10 sene sonra 90 kiloyla tamamlarsınız.

Yazarın Tüm Yazıları