İçimizdeki milat

Güncelleme Tarihi:

İçimizdeki milat
Oluşturulma Tarihi: Ocak 01, 2001 00:00

İlyas ÖZGÜVENYENİ yıl, yeni umutlar. Beylik sözler, tekdüze hayaller. Bastırılan istekler, törpülenen hayatlar. Yeni yılla birlikte her şeyin değişeceği boş bir hayal. Oysa dakikalar, saatler, günler, aylar, yılları ölçen takvimin ilkokulda kullandığımız tahta cetvelden daha büyük önemi yok. Önemli olan içimizdeki milat. BUGÜN yeni yılın ilk günü. Kiminin başı ağrıyor, kimi akşam fazla kaçırdığı yemeği hazmetmeye çalışıyor. ‘‘Haşa mübah değil’’ deyip erken yatanların ise canı her yer bomboş olduğu için sıkılıyor. 31 Aralık günü yüreği pırpır ederek yeni yılı bekleyenler, saatler 24.00'ü vurduğunda her şeyin değişeceğini umanlar, bezgin bir yorgunluk, umutsuzlukla ayağa kalkmaya çalışıyor. Yine aynı hayal kırıklığı, aynı hayat yorgunluğu. EVİMİZ, yakınlarımız, sokağımız, kentimiz, ülkemiz hiç bir şey değişmemiş. Oysa bir gün önce nasıl da her şeyin değişeceği umuduyla dopdoluyduk. BENCE yeni yılın, ister dışarıda, ister evlerinde insanların biraraya gelip eğlenmesinin dışında hiçbir önemi yok. İsa Peygamber'in doğduğu varsayılan günle başlatılan takvimin, yılın 365 gününün herhangi birinde start almasının hiçbir sakıncası yok. Miladi takvimin ilkokulda kullandığımız 30 santimlik tahta cetvelden daha üstün ölçüm yeteneği yok. NEDENSE yılın son günleriyle, ilk günlerini herkes bir iç muhasebesi ile geçiriyor. ‘‘Bu yıl şöyle hatalar yaptım, yeni yılda yapmayacağım. Yeni yılda yepyeni bir insan olacağım.’’ Boş laflar, boş sözler. Hayat akıp gidiyor, hırslarımız, kinlerimiz, ihtiraslarımız, kıskançlıklarımız daha bir sivriliyor, keskinleşiyor. Kendimize, çevremize biraz daha yabancılaşıyoruz. SİZ yine de hiç bir şeyin değişmediğini görüp umutsuzluğa kapılmayın. Ve ne olur bir şeyleri değiştirmek için yeni yılı beklemeyin. Hele hele yeni yılın bazı şeyleri değiştireceği boş umuduna sakın kapılmayın. HER günün yeni bir başlangıç olduğunu düşünüp, kendi miladınızı kendiniz yaratın. ÖRNEĞİN bugün ‘‘Başım ağrıyor’’ diyerek akşama kadar evde pineklemeyin. Foça'ya gidin. Limanda denize dik gelen daracık sokağın içindeki küçük kahvehanede kendinize bir çay ısmarlayın. Yüzlerce yıldır ayakta kalıp, adeta, ‘‘Asıl ben sizin sahibinizim. Sizler gidiyorsunuz ben buradayım’’ der gibi duran eski evlere bakıp hayatımızın hiç bir şeyi ertemeleyecek kadar kısa, hırslarımızın da anlamsız olduğunu düşünün. Otobüs şoförüyseniz aracınıza binen yaşlılara iyi davranacağınıza söz verin. Akü imalatçısıysanız boşalttığınız eski akünün asidini kanalizasyona, yani Körfez'e dökmeyin. Sıkı bir tiryakiyseniz, sigarayı aniden bırakıverin. Küs olduğunuz bir arkadaşınızla barışmak için ilk fırsatı değerlendirin. İnsanları, sadece insan olduğu için sevin. Hiç gereği yokken sevdiğiniz birini öpüverin. Çocuğunuzu, eşinizi, annenizi, babanızı, kardeşinizi, çevrenizdeki insanları sevgisiz bırakarak cezalandırmayın. Çok çalışın ama işinizi yaşamınızın merkezi yapmayın, sevdiklerinize zaman ayırın. Dünyanın sizin çevrenizde döndüğünü düşünüp kendinizi sizi sevenlerden uzaklaştırmayın. İnsanlara sizi anlamaları için bir şans verin. Herkesin bir hikayesi olduğunu, kendi filminin başrolünü oynadığını, sakın unutmayın, saygı duyun. BEN sadece bir giriş yaptım. Devrimleri büyük devrimciler yapar. Belki yaşamımızı bir anda değiştiremeyiz. Ancak dilediğimizce çoğaltabileceğimiz yukarıdaki maddeleri gerçekleştirmek için her günün yeni bir milat olduğunu lütfen unutmayın. Her yıl değil ama, her gün yeni bir başlangıç fırsatıdır. Adet olduğu üzere; Hepinize mutlu yıllar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!