İçgüdümüz korumacılıktır serbestlik değil

NE denli iktisadi serbestlikten söz edersek edelim, insanın temel içgüdüsünün korumacılık olduğunu kabul etmek zorundayız. Serbestlik, korumacılık karşılıklı çıkarları tehdit etmeye başladığı zaman anlam kazanmaya başlamaktadır.

Financial Times ekonomi editörü Martin Wolf’un anlatımıyla küresel iktisadi şoklar daima korumacılık eğilimlerini artırmıştır. Zaman içinde korumacılığın sürdürülebilir olmadığı anlaşıldığında, iktisadi serbestlik zorunluluk haline gelmiştir. Korumacılığın egemen olduğu dönemlerde her zaman ciddi iktisadi kayıplar söz konusu olmuştur.

KÜRESEL ŞOKLAR

Küresel ekonomi ilk önemli şoklarını Amerika’nın keşfinden sonra yaşamıştır
. Dünyada ekilebilir topraklar birdenbire artmıştır. Bu olguya "toprak şoku" diyelim. Ekilebilir toprakların üzerinde üretilen malların ticareti başladığında ise korumacılık eğilimleri egemen olmuştur. "Toprak şoku" tüm ülkelerde tarım sektörünün korunmasını önemli hale getirmiştir.

"Toprak şoku" etkilerini hala sürdürmektedir. Dünya Ticaret Örgütü çerçevesinde Daho Müzakereleri’nin bir türlü başarıya ulaşamamasının arkasında tarım sektörünün korunmasında hiçbir ülkenin ilk tavizi vermemesi önemli bir etkendir. Wolf’un tepitine göre, dünya, hala yüzyıllarca önce yaşanan "toprak şoku" olgusunun doğal sonuçlarıyla baş etmeye çalışmaktadır. Başarı şansı yoktur. Ama, mücadele devam etmektedir. Mücadele edilirken, ciddi boyutlara varan ekonomik kayıplar doğal olarak göz ardı edilmektedir.

Son dönemde küresel ekonomi yepyeni bir şokla karşı karşıya kalmıştır. Çin ekonomisinin ve üretiminin giderek küresel ekonomiyle kaynaşması yoluyla küresel ekonomi "işgücü şoku" yaşamaktadır. Pratik açıdan sınırsız bir işgücü stokunun ürettiği mallar dünya piyasalarında diğer ülkelerin ürettikleri mallarla rekabet etmektedir.

Sektörden sektöre farklı bahaneler bulunsa da, sorunun aslı göreli olarak ucuz işgücünün ürettiği malların göreli olarak pahalı işgücünün ürettiği mallarla rekabet etmesidir. Pahalı işgücü doğal olarak rekabette geride kalacaktır.

Böylesine güçlü bir "işgücü şoku" normal olarak Çin dışındaki ülkelerde işgücünün ucuzlamasına neden olmalıydı. Batı’da ucuzlayan işgücü karşısında Çin’de de işgücünün göreli olarak pahalılaşması söz konusu olacaktı. Bu süreç elbette yavaş da olsa gerçekleşecek. Ama, Batı’da bu olguya ilk tepki korumacılık olmuştur. İşgücü piyasası daha katı hale getirilip işgücü korunmaya çalışılmıştır. Batı’da işgücünün göreli olarak ucuzlaması engellenmeye çalışılmıştır. Bu çaba hale devam etmektedir.

Küresel ekonomi, bir çok gelişmiş ülkeler de dahil olmak üzere, işgücü piyasasını daha katılaştırarak çok ciddi üretim ve gelir kayıplarına razı olmak durumunda kalmaktadırlar. Bu ülkelerde işsizlik oranı çok yüksektir. Ürerim düzeyleri potansiyellerinin oldukça altındadır.

KALICI MI GEÇİCİ Mİ

O halde çözüm nedir? Korumacılık, ancak şokların geçici olması durumunda dayanma gücüne paralel olarak başarı şansı olan bir yaklaşımdır. Ama, kalıcı şoklar karşısında oluşan korumacılık eğilimlerinin uzun dönemde başarı şansı hiç yoktur. Böyle durumlarda oynan oyun genellikle "korumacılığın sürdürülemez olduğu benim devr-i iktidarımda ortaya çıkmasın" anlayışıyla siyasilerin sorunları ötelemesidir.

Hem "toprak şoku" hem de "işgücü şoku" geçici şoklardan değildir. Toprak şokuyla mücadele çok uzun sürmüştür, hala da sürmektedir. Ama, bu mücadele sona ermek üzeredir. İşgücü şokuyla mücadelenin ne kadar süreceğini kestirmek ise şimdiden mümkün değildir. Yine de, işgücü şokunun yarattığı korumacılık eğilimi toprak şokunun yarattığı korumacılık eğilimine göre çok daha kısa sürecekmiş gibi görünmektedir.
Yazarın Tüm Yazıları