İçerlerden bir bilmece

MUTLULUK, acı ve pişmanlık bazen enstrüman gerektirir.

Bir fon ister insan, bu duygularına.

O’nu yaşamak, aşmak ya da o O’na katlanmak için...

Gri bir deniz, geceyi ve acıyı- bölen dalga sesleri örneğin.

Ya da ufka doğru giden bir şilep.

Tutku ve kıskançlık ise çoğu kez enstrüman gerektirmez.

"Denizkızı girmiş düşünceme /Ben iflah olmam"dır hep, bu iki(z) anka’nın acılı/özet masalı.

Önce, kendini yiyen.

* * *

Yaşananların aks’i değil, çoğu kez tam aksidir.

Tasvir değil, tasarımdır; önce kulağını kesip, sonra aynadan resmini yapan.

Kıskançlığın şifresini tutku da mı aramalı.

Yoksa tersi mi?

Ama tutku da kıskançlık da, saklananı sever.

İçerlere saklananı.

* * *

Tırnak içindeki "aşk" ile aynı sokaklarda gezer çoğu kez.

Özellikle çıkmaz sokaklarda.

Çıkmazında...

Bazen el ele. Hani, tutku ve kıskançlık.

Şart mıdır, bilemem.

Ama aşkın radyoaktivitesidir sanki.

Ölçümü için Gayger sayacı gerektirmeyen.

* * *

Tutku çoğu kez ahlakla savaşır.

Kıskançlık ise bazen "ahlak"ı yanına alır.

Tutku belki de isteme enerjisidir.

Kıskançlık ise o enerjinin düşmanı.

Tutku ve kıskançlık, eğer "aşk" adınaysa, o "aşk" denilen şeyin karakutusudur da aynı zamanda.

Kışkançlık tutkuyu, aşkın kollarından devralır.

Aşk tutkuyu genelde barındırır içinde.

Tutku ise her zaman aşk değildir.

Tutku her zaman tenselliğe, cinselliğe yönelmez.

Aşkın ise ana nesnesidir.

Aşkta "neden atfetme" vardır.

Tutkuda olmayabilir.

Affetmenin de altını oyduğu gibi.

Tutku ve kıskançlık bir bilmecedir.
Yazarın Tüm Yazıları