Hüseyin Aslan ne söylüyor?

Haberin Devamı

Basın mensuplarına dağıtılan kitapçığın ilk sayfalarında, “İzmir sevdalılarının oluşturduğu...” ifadesi kullanılmış, “biz varız, yeter ki İzmir kazansın” diyen Ege-Koop Proje Merkezi için... Toplantıdan çıktığımızda ise gazeteci dostlardan biri, bıyık altından gülümseyerek, yanındakine şöyle soruyordu; “Kimlerse şu Ege-Koop Proje Merkezi? Çok merak ediyorum...”

Ben de ediyorum etmesine ama, kim olduklarından ziyade, günceli kiminle kovaladıkları, gündeme kiminle oturdukları, kiminle ses verdikleri, kısacası Hüseyin Aslan’ın ne söylüyor olduğu beni daha çok ilgilendiriyor. “İzmir Sağlık Serbest Bölgesi, Atayol ve Sosyal Perakendecilik Modeli”nden sonra, kamuoyuna sundukları dördüncü dosyanın adı: “Trafik, Toplu Ulaşım, Gelişen Teknolojiler, Alternatif Toplu ve Yeni Nesil Ulaşım Sistemleri...”
Neler var bu yeni dosyanın içinde? Neler yok ki? “2 yeni metro hattı, hem karada hem denizde gidebilen Amfibi Otobüs... İlk kez Beijing Uluslararası High-Tech EXPO Fuarı’nda sergilenen, elektrik ve güneş enerjisi ile raylar üzerinde çalışan 3 Boyutlu -Hızlı- Tünel Otobüs... Yine güneş enerjisi, elektrik ve nano-manyetik enerji ile çalışan ve otobüsle taşımaya göre 40 kat daha ucuza mal olan Hava Treni ya da diğer adıyla Uçan Tren...”

Haberin Devamı

Bütün bunlar ne demek? Ve bütün bunları neden Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan dile getiriyor? Bana göre akla yakın birkaç açıklaması var! Birincisi, (iktidar olsun muhalefet olsun) sürekli mağdur ve sahipsizi oynayan, seçmenin yaşam tercihleri konusundaki hassasiyetlerini kaşıyıp, aba altından -meşrebine göre- değnek gösteren, seçmenin kendisine oy vermekten başka seçeneği olmadığını zanneden ve dayatan siyasetçilerden illallah geldi, ama “proje sunan siyasetçi” modeline doğrusu pek alışık değiliz. İkincisi... Ortada, bu kent için heyecan verecek -benzer- bir şey açıklayan yok; “Marka Kent” özlemini, söylemden eyleme döndürecek iki çift lâf duyamadık kimseden...

Basın toplantısına katılanların “asansör sohbeti”nde sündürdükleri diğer konulara gelince; “Bunları konuşmak için daha erken değil mi? Adaylığını açıkladı da ben mi duymadım? Bu projelerin fizibilitesi yapılmış mı? Diyelim ki yapılmış, parası nereden bulunacak? Proje önermeye yetkisi var mı arkadaş?” Bu sorular üstünde samimiyetle düşünmeye niyeti olan herkes, kuşkusuz farklı yanıtlar bulabilir. Meselâ, yine “bana göre”, daha aday bile olmadan heyecanını gizleyemeyen bir hemşehrimizin var olduğunu bilmek hoşuma gidiyor. Ayrıca, ortaya iyi bir fikir koyduktan sonra, dünya üzerinde para bulunamayacak proje olduğuna da inanmıyorum. Fizibilitenin açıklanmasına gelince... Bu benim Özdere pazarındaki balıkçı hikâyeme benziyor. Yıllar önce, futbol takımından daha kalabalık bir gruba salata yapmaya kalkmıştım. İçine “şunu da koyalım, bunu da koyalım” derken, tezgâhtaki bütün “kabuklu”ları satın almıştı arkadaşlar. Ben de saf saf sormuştum balıkçı dostumuza, “bunları bize ayıklar mısınız?” O gün aldığım cevabı, “ortada fol ve yumurta yokken fizibilite soranlar”a armağan etmek isterim bugün; “Abi onları temizlersem oturur ben yerim; sana niye vereyim?”

Haberin Devamı

Hepsini bir yana bırakın, bu projelerin, İzmirliyi sadece düşündürmesi bile önemli değil mi? Sizi düşündüren, aklınızı kurcalayan, sorular sorduran, (bazılarının keyfini kaçıran) bir şeyi görmezden gelemezsiniz. İşte sanıyorum bunu söylüyor Hüseyin Aslan; “beni görmezden gelemezsiniz, gelmemelisiniz...” diyor. Kendisi aday olur veya olmaz. Aday gösterilir veya gösterilmez. Benim için bunların hiçbiri önemli değil. Benim merak ettiğim, “Ankara bu resmi görmezden, bu sesi duymazdan gelecek mi? Gelebilecek mi?”

Yazarın Tüm Yazıları