Hüsamettin Koçan ve Ali Akay’ın orada işi ne?

İki-üç Google sayfasına binaen Türkiye’deki sanat ortamı hakkında ahkâm kesilebileceğini düşünen biriyle iki önemli sanat eğitmeni/küratörü niye Bugün TV’de karşı karşıya gelir? Bence Türkiye entelijansiyasına ve kahir çoğunluk gazetecilerine musallat olan ‘tartışma programı fetişizmi’ en sakin ve aklı başında aydınlara da artık sirayet etmiş bulunuyor

Bugün TV’de Gülay Göktürk’ün programında tartışılıyor: Kültür Bakanlığı olmazsa olmaz mı?
Prof. Hüsamettin Koçan ve Prof. Ali Akay dertlerini anlatmaya çalışıyor. “Sivil inisiyatif ve özel sektör çok önemli ama bazı sanat ve kültür projelerinin desteklenmesi için partilerüstü bir kamu gücü gerekiyor. Çünkü zaten kültür bugün başlı başına bir sektör ve devletin maddi manevi desteği olmadan dünyaya açılmak mümkün değil. Kültür ve sanatı desteklemek dünya arenasında güç sahibi olmanın gerek şartı haline geldi...”
Filan diye cümlelerini giderek daha da basitleştirerek anlatma gayreti içindeler.
Karşılarında kendisini liberal olarak tanımlayan, Genç Siviller’in kurucularından ve Taraf Gazetesi yazarı Yıldıray Oğur var.
“Tabii devlet sanatı desteklesin ama örneğin Yezidiler ya da Süryanilerle ilgili bir belgesel yapılacaksa... Ama yıllardır opera ve baleyi desteklediği yetmedi mi? Cumhuriyetin modernleşme ideolojisinin bir dayatması olan ve aslında bizim toplumumuz tarafından benimsenmeyen bu iki sanat koluna daha fazla niye para yatırıyoruz?”
Filan diye gülümsemesini giderek müstehzileştirerek konuşuyor.
Türkiye’de bazı liberal olduğunu iddia edenlerin ne kadar yerel, ne kadar oryantal, ne kadar sabit ve dar bir kafa yapısı olduğunu göstermek bakımından lezzeti dumanında numunelik bir konuşma...
Ben böyle numuneleri kupon niyetine biriktiriyorum kafamda, 10 yıl sonra tabak-çanak ya da ansiklopediden daha kıymetli bir mükafatım olacak, o ayrı.
Şimdi konu bu değil.
“Bizim halkımız opera baleden çakmıyor” minvalindeki sözlerinden hayatında örneğin İdobale’nin hiçbir temsiline gitmeye yeltenmediğini, dolayısıyla bu temsillere çoğunlukla yer bulunmadığını bilmesine imkân olmayan Yıldıray Oğur’un karşısında, Bayburt’ta Baksı köyünde adlı müthiş bir müze kurmuş Hüsamettin Koçan’ın ne işi var?
Ya da şöyle sorayım:
İki-üç Google sayfasına binaen Türkiye’deki sanat ortamı hakkında ahkâm kesilebileceğini düşünen biriyle iki önemli sanat eğitmeni/küratörü niye Bugün TV’de karşı karşıya gelir?
Koçan ve Akay en son ne zaman kendi rızalarıyla bulundukları bir ortamda “Opera ve baleye ne gerek var; öyle tehlikeli bir mantık ki” diye söze başlamak zorunda kaldılar?
Asıl, opera ve balenin gerekliliğinin soruşturulduğu bir yerde bulunmanın ne gereği var?
Belki basiretleri bağlandı, belki de bir eğitimci iyi niyetiyle bilgilerini halkla paylaşmak istediler.
Olabilir ama bence Türkiye entelijansiyasına ve kahir çoğunluk gazetecilerine musallat olan ‘tartışma programı fetişizmi’ en sakin ve aklı başında aydınlara da artık sirayet etmiş bulunuyor. Durum bu.

Bir Kutluğ Ataman bombası geliyor

İstanbul Modern, Hüseyin Çağlayan sergisinden sonra sezonu Kutluğ Ataman’la açacak. 9 Kasım’daki bu sergi birçok sebepten çok önemli.
BİR: Ataman’ın dünyada açtığı en büyük kariyer sergisi olacak. Daha önce üçü yeni 11 adet eseri hiç aynı mekânda sergilenmedi.
İKİ: Ataman’ın travesti arkadaşı Ceyhan Fırat’la gerçekleştirdiği ve bu topraklarda pornografik bulunan ama MOMA’nın daimi koleksiyonuna kattığı ‘Ruhuma Asla’ adlı videosu da Türkiye’de bir müzede gösterilmiş olacak.
ÜÇ: İstanbul Modern ilk kez bir serginin yurtdışında tanıtımı için ciddi bir PR bütçesi ayırdı. Ataman’ın yurtdışındaki bilinirliği bu tanıtım atağını kolaylaştırıyor elbette. Ama daha mühimi, bu özel gayret vesilesiyle İstanbul’a gelecek olan yabancı koleksiyonerin Türkiye’deki başka birçok çağdaş sanatçıya da erişiminin sağlanması. Piyasanın çıtasının yükselmesi.
Yani şu anda İstanbul’un en çok konuşulan sergisi Hüseyin Çağlayan’ınki olabilir ama sonbaharı bekleyin.
Henüz bir şey görmediniz.
Yazarın Tüm Yazıları