Hülya Avşar’ın bitmeyen istekleri

Hülya hazretleri, Nuri Bilge Ceylan’a ve Zeki Demirkubuz’a çağrıda bulunmuşlar. Artık onların filmlerinde oynayıp en azından kırmızı halıda yürümek istiyormuş zatıalleri. Ne diyelim? Geçti Bor’un pazarı...

Haberin Devamı

Dünyanın onlara bir şeyler borçlu olduğunu düşünen insanlar var, biliyorsunuz.
Birinin davranışlarına bakarak şımarık olduğu sonucuna varabiliriz. Ama bir de hayatta şımarık olanlar var.
Kiminin ailesi sorumludur bundan. Kimi ise kendi tırnaklarını geçire geçire bir yerlere gelmenin hırsıyla bu şımarıklığı edinir.
Hülya Avşar ikinci kategoriye giriyor bence.
Bir de üstüne üstlük güzel. Hâlâ güzel.
“Güzel olduğu kadar küstah da” dediklerimizden.
Bir süre susuyor. Sonra birden bir geliyorlar, esip gürlüyor. Tuhaf laflar ediyor. Egosunun altında eziliyor.
Geçtiğimiz günlerde Tarkan’a verip veriştirdi malum. Gereksiz bir çıkıştı. Kendine hakim olamayıp hakaretleri sıraladı.
En son da, yeni hedefini açıklamış, artık sanat filmlerine ağırlık vereceğini söylemiş. “Bana artık Nuri Bilge Ceylan gelsin, Zeki Demirkubuz gelsin. Attığım taş bir kurbağaya değsin bari.
Hiç olmazsa Cannes’da kırmızı halıda yürürüm” demiş.
Bugüne kadar aklının nerede olduğunu sormak lazım.
Ben çocukluğumdan Hülya Avşar’ı “Benim Sinemalarım” filmiyle hatırlarım.
Sonrası flu.
Bir ara tenisçi oldu çıktı, dergi çıkardı vs. Ama en çok yırtmaçlı dar tuvaletleriyle ve çok da şahane olmayan sesiyle milleti eğledi durdu.
Büyük olasılıkla para kazanması gerekiyordu. Kazandı da.
Ben olsam asla parayı birinci sıraya koymazdım ama ben o değilim ve anlayabiliyorum.
Bütün bunlar olup biterken milletin ağzında hep “Sinemaya ağırlık verseydi çok iyi oyuncu olurdu” lafları...
Bence de olurdu. Oyunculuğuna ağırlık vermemesine rağmen, oyunculuk performansı şarkıcılığına 10 basmaz mı sizce de?
Ama ne yapalım, o diğer yolu seçti.
Sinemadan tam anlamıyla kopmadı ama sanki oyunculuğu da kerhen yaptı. Kenardan, yapmış olmak ve yine para kazanmak için.
O günlerde belki Türk sinemacıların Cannes’da yarışacağını tahmin etmezdi. Ama oldu işte.
Olunca da, bu zevkten, bu tatminden geri kalmak istemiyor.
Aradaki basamakları atlayıp Cannes’ın kırmızı halısında yürüyenlerden olmak istiyor.
Gelin görün ki çemberin ya içinde oluyor insan ya da dışında.
Etrafında gezinip sonra içine dalmak istediğinizde maalesef pek mümkün olmuyor.
İsteme şekli de bir acayip.
Gazeteciler aracılığıyla yönetmenlere çağrı yapıyor. Bir de üstüne üstlük onların işini beğendiğinden değil... Onların işi kırmızı halıda nihayete erdiği için. Bunu söylemekten de çekinmiyor. “En azından kırmızı halıda yürürüm” diyor.
Bu nasıl bir cüretkârlık. Ağzım açık kalıyor.
Şimdi o yönetmenlerin gazetelerden okuyup “Hülya bizimle çalışmak istiyormuş” diye sevinçten taklalar attığını mı zannediyor acaba?
O yönetmenler Hülya Avşar’ı oynatmayı düşünseler 50 kere ona teklifle giderlerdi şüphesiz.
Hülya Avşar artık ancak komik oluyor.
Tren kaçtı, farkında değil.

Yazarın Tüm Yazıları