Hükümet ne yapsın

KÜRESEL krizin yayılıp derinleşmesiyle Türkiye’de de toplumun çeşitli kesimlerinden sesler yükselmeye başladı. Özetlersek, herkes yaklaşan fırtınadan kendine bir zarar gelmemesini istiyor. Hükümetten bir şeyler bekliyor.

Konjonktür de uygun. Gelişmiş ülkelerin hükümetleri neredeyse her gün yeni bir önlem paketi açıyor. Merkez bankaları faizleri indiriyor. Devlet, bankaların kötü yatırımlarını satın alıyor. Bankalara nakit veriliyor. Bazı bankalara devlet ortak oluyor. Belki, önümüzdeki dönemde, benzer yardımlar gelişmiş ülkelerdeki bazı büyük şirketler için de söz konusu olabilecek. Çünkü, kriz finans sektöründen reel sektöre sıçradı.

SORUN DÖVİZ İSE

Türkiye ekonomisinde henüz fazla bir şey görmedik. Batı’daki fırtına bize de gelir beklentisiyle, ekonomik birimlerin tutucu olmaları söz konusu olabilir. Kendi sorunları ile boğuşan bazı uluslararası yatırımcıların Türkiye’deki finansal yatırımlarının bir bölümünden çıkmaları da olağandır. Bugünlerde bizim gibi gelişmekte olan ülkelere yatırım yapmaya niyetlenen bazı yatırımcıların kararlarını ertelemeleri bizleri şaşırtmamalı. İhraç ürünlerimize yönelik talep düşüşleri de yaşanmaya başlamış olabilir.

Hükümetten talep edilenler ise yaşanmaya başlanmış olabilecek sorunlarla fazla alakalı değil. Bazıları banka kredilerinin olası daralmasına yönelik olarak hükümetin önlem almasını bekliyor. KOBİ’lere krediler kesilmesin isteniyor. Hükümet ne yapacak ki?

Bazıları iç talebin canlandırılmasını istiyor. Örneğin, Merkez Bankası’nın faizleri düşürmesi bekleniyor. Kendilerine göre haklılar da! Koskoca merkez bankaları (Amerikan ve Avrupa) enflasyon yaratabilir diye düşünmeden faizleri indirdiklerine göre bizim ki ne duruyor? Bazıları hükümetin ucuz kredi vermesini talep ediyor. Bazıları da önümüzdeki dönemde işsizliğin olası artışı karşısında bir şeyler yapılmasını istiyor.

Hiç kimse, sorun, eğer olacaksa, nereden kaynaklanabileceği konusunda fazla kafa yormuyor. Sorun, eğer olacaksa, Türkiye ekonomisinin yakın geçmişteki üretim düzeyini sürdürebileceği dış mali kaynaklara ulaşamamasından kaynaklanacak. Yani, sorunumuz bugünkü fiyatlardan arzuladığımız kadar döviz bulamamak olacak. Yaklaşık bugünkü fiyatlardan yakın geçmişteki üretim düzeyini devam ettirecek döviz bulabildiğimiz takdirde, Batı’da yaşanan sorunların hiçbirinin bizde de olma olasılığı çok düşük. Bizde güven krizi yok.

ÇÖZÜM PARA BASMAK DEĞİL

O halde, hükümetten beklenen tüm önlemler, bugünkü fiyat düzeylerinde olası bir döviz kıtlığının yaratabileceği sorunları para basarak çözmeye çalışmak anlamına geliyor. Hükümetin bu konuda yapabileceği hiçbir şey yok. Döviz sorunu Türk Lirası basarak çözülemez. Çözülmeye çalışıldığında, olası bir ekonomik kriz daha da derinleşir.

Gerçek çözüm olası döviz kıtlığını önleyebilecek önlemlerdir. İlk akla gelen çözüm IMF ile anlaşıp belli bir dış krediye ulaşabilmenin yolunun açılmasıdır. Bu konuda geç kaldık, ama hala bir şeyler yapılabilir. Devam edeceğim.

Not: Cuma günkü "Dolar-Euro paritesine ne oluyor" başlıklı yazımda "Daha bir ay öncesine kadar 1 Euro neredeyse 0.62 dolara kadar gerilemişti. Şimdi, 1 Euro 0.74 dolara sıçradı..." cümlelerinde "dolar" ve "Euro" kelimeleri yer değiştirmeleri gerekiyor. Yanlışlık için özür dilerim.
Yazarın Tüm Yazıları