Hükümet, ‘Kaddafi’ye bir şey olmaz’ diye düşünüyor herhalde

SABAH sabah CNN Türk’te Libya çöllerinden, en yakın şehre 400 kilometre mesafedeki bir şantiyeden bağlanan bir Türk’ün sesini dinledim.

450-500 Türk vatandaşı olduklarını, şantiyede belli yerlere sığındıklarını, Libyalı işçilerin şantiyeyi yağmaladığını, Mısırlı ve başka ülkelerden gelen başka işçilerin de şantiyenin geri kalanını yağmaladığını, hayatlarından endişe ettiklerini, yiyecek ve su sıkıntısıyla karşı karşıya olduklarını anlattı.
Arkadan haberler devam etti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Libya’nın eli kanlı diktatörü Muammer Kaddafi ile görüşmüş, ülkedeki Türklerin tahliyesi için yardım ve yağmalama olaylarının durmasını istemişti.
Gazeteye geldim. Libya haberleri yağıyordu. Ülkede çatışmalar devam ediyordu. İsyancı güçler Bingazi’yi ele geçirmişti, Trablusgarp’ta çatışmalar yaşanıyordu, ülkenin çeşitli bölgelerinde Kaddafi’nin getirttiği paralı askerler katliam yapıyordu, Türklerin tahliyesi için gemi gönderme seçeneği üzerinde duruluyordu vs.
Sonra Türk hükümetinin Libya konusunda koordinatörü Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın, ‘Bütün zararın tazminini isteyeceğiz’ sözlerini okudum.
Libya’da yaşanmakta olanlarla bizim hükümetimizin söyledikleri arasında bir mesafe vardı.
Çölün ortasında yağmacılar arasında rehin kalmış 450-500 kişinin veya halen Libya’dan çıkmaya uğraşan binlerce vatandaşımızın akibeti kuşkusuz şu an için Libya’daki rejim meselesi kadar önemli ama unutmayın, Libya’da halk kendi devletinin kurşunları altında can veriyor, şu an bile.
Şu izlenime kapıldım ki, bizim hükümetimiz Kaddafi rejiminin yıkılmasına çok ihtimal vermiyor. O yüzden de hâlâ işini Kaddafi yönetimiyle görmeye devam ediyor.

Defne devrimi

DEFNE Joy Foster’in ölümü ve bu ölüm sonrası başta bazı köşe yazarlarının tutumu olmak üzere medyanın yayın yapma tarzı bir grup meslektaşımızın tepkisini çekti.
Onlar da tepkilerini bir dilekçe haline getirdiler, bunu internet üzerinde imzaya açtılar. Eğer www.defnedevrimi.com adresine girerseniz bu dilekçeyi görebilirsiniz.
Gerçekten de medyamızın daha fazla kadın duyarlığına, daha az erkek diline ihtiyacı var.

114 toplu mezarda 1469 ceset!

BUNLAR sevimsiz konular, biliyorum, ama Türkiye’nin bu gerçekle de yüzleşmesi gerekiyor.
Son olarak Türk Tabipler Birliği açıkladı, 27 yıldır ‘düşük yoğunluklu savaş’a sahne olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 114 tane toplu mezar yeri ve buralarda yatan 1469 kişiye ait kemikler saptanmış.
İnsan nefessiz kalıyor.
Bu insan kalıntılarının çoğunlukla çatışmalarda ölen PKK’lılara ait olduğu söyleniyor.
Peki tamam da emin miyiz? Hepsinin çatışmada öldüklerinin tesbiti yapılmış mı? Neden mezarlıklarda değiller de kayıtsız kuyutsuz toplu mezarlarda yatıyorlar? Neden cenazeler ailelerine teslim edilmedi?
Yoksa kayıtsız kuyutsuz falan değiller mi? Öyleyse kaydı kim tutuyor? Birisi bu kayıtları tuttuysa onları neden açıklamıyor?
Sorulacak milyon tane soru var ama dedim ya nefesim kesildi...
Bu toplu mezarları bir resmi kişi araştırmayacak mı? ‘Hukuk devleti’ni bu kadar mı unuttuk? Terörle mücadelenin bile hukuk içinde yapılması gerektiğini hatırlayan yok mu?

Cinsel ilişkide çocuğun rızası olur mu hiç?

YILLAR öncesinden bir utanç vesilesi, mahkemenin gerekçeli kararını yazmasıyla yeniden hatırlandı. Mardin’de erkeklere pazarlanan, onlarca erkekle yatmaya zorlanan 13 yaşındaki N.Ç.’nin hikayesi.
Mahkeme, bu küçücük çocukla cinsel ilişkiye girenlere ‘iyi hal’ indirimi yapmış meğerse, hem de şu saçma gerekçeyle: “N. Ç. para kazanmak için fuhuş yapıyordu, her şeyin farkındaydı.”
13 yaşındaki bir kız çocuğundan söz ediyoruz burada. Bırakın 26 kişiye pazarlanmayı herhangi bir cinsel ilişki bile çocuğun rızasıyla olabilir mi? Çocuklarımızı korumayacaksak kimi koruyacağız?
Şu an gözüken hukukumuzun tecavüzcüleri koruyup kolladığı.
Yazarın Tüm Yazıları