Hoca sevincinden beni salladı

Güncelleme Tarihi:

Hoca sevincinden beni salladı
Oluşturulma Tarihi: Haziran 15, 2000 00:00

Haberin Devamı

Müfit Erkasap, aslında Fatih Terim'le ilgili basında çıkan dövme hikayelerine üzülmüş. Hoca ile 26 yıldır tüm sevinç ve üzüntüleri birlikte yaşadıklarını belirten ve şimdi de onunla beraber İtalya'ya yardımcı antrenör olarak giden Erkasap, Fatih Terim için ‘‘Kararlarını sorgulamam, doğru düşündüğünü ve karar verdiğini bilirim’’ diyor...

l Neden Fatih Terim çok sevinince size vuruyor? Bu bir samimiyet mi, sevinç gösterisi mi?

Sadece televizyonda değil, bazen kendi aramızda da samimiyet belirtisidir bu. Çok abartıldı heryerde. ‘‘Fatih Terim, Müfit Erkasap'ı dövüyor’’ diye haberler çıktı. Birinci golde de, ikinci golde de sevincinden sallamaya başladı beni. Bütün olay bu...

l Siz Avrupa'ya giden ilk Türk yardımcı antrenörsünüz. Nasıl karar verdiniz?

Fatih Hoca ilk görüşmeyi yaptıktan sonra, bizim ekibi topladı ve ‘‘İtalya'ya Müfit'i de götüreceğim’’ dedi. Ben de ilk o zaman duydum. Sonra gelişmeler oldu. O arada, ‘‘Ben sana sormadım, ne düşünüyorsun?’’ dedi. Ben de, ‘‘Hocam, tabii ki isterim. Herkes ister böyle bir ortamı’’ dedi. İşte karar vermem böyle oldu...

l İlk gidecek olmanın cazip tarafı nedir sizin için?

İnternasyonel seviyede, çok üst düzeyde kendini kabul ettirmiş bir ülkede görev yapıyorsun. İtalya'nın futbol konusunda yerini inkar edemeyiz. Kafandaki çalışma sistemini orada gerçeğe dönüştürmek çok büyük bir olay. İtalyan hükümeti tarafından bu kadar ısrarla çağrılmak da ayriyeten gurur verici...

l Karar verirken eşinize danıştınız mı?

Gerçeği söylemek gerekirse, Fatih Hoca'yla biz 26 yıldır beraberiz. Onu öyle bir tanıyorum ki, kendisi birşeye karar verdiğinde benden fazla düşünmüştür diyorum. Ben de rahat oluyorum. Hocamın kararlarını sorgulamam, çok doğru düşündüğünü ve karar verdiğini bilirim...

l Peki siz evlendiğinizde ne yapıyordunuz?

Benim antrenörlüğe başlama sebebim de Fatih Hoca'dır, devam etme sebebim de. İzmir'e antrenörlük kursuna gittiğimizde, üç beş gün sonra ben dönmek istedim. Sene 1986. O sırada, Fulya Hanım (Fatih Terim'in eşi) benimle konuştu. İkna etti. Eşimin de bana çok desteği oldu. Evlendiğimizde sakatlıktan dolayı futbolu bırakmıştım. Antrenörlüğe başladığımda bana çok destek oldu, işimi sevmeye başladım. Evde sorun olmayınca mesleğini de seviyorsun...

l Maç seyretmek artık bir ev partisi haline döndü... Kitlesel bir olay halinde değil mi?

Kitlesel olarak düşünürseniz, futbolun seyircisi çok yüksek. Her dakikası ve sonucu merakla beklenen bir spor. Destek veren televizyonlar ve gazeteler, daha da cazip hale getiriyor bunu. İnsanın yaşantısına, ailesine ve evin içine girdi artık. Hatta çocukların bile kafasında futbol var. Takımın bütün oyuncularını ezbere biliyorlar...

l Hayatınız futbolla mı geçiyor, karınızı, kızınızı alıp tatile gitmediniz mi hiç?

Galatasaray'la geçen son dört yıldır hayatımız futbolla geçti. Tatile gidiyoruz fiziksel olarak ama Antalya'ya gittiğimiz zaman bile konuştuğumuz tek şey futbol. Yaşam biçimi olduğu için başka birşeye ihtiyaç hissetmedim bugüne kadar.

l Bir antrenörün hayatında bundan sonraki hedef ne olabilir?

Ben öyle bir insanla çalışıyorum ki, devamlı ufkunu genişletiyor, devamlı hedef büyütüyor. Fatih Hoca'nın kurduğu sistemi gerçekleştirmeye inşallah ömrümüz yeter. Bazen gelecekte ne olacak diye düşünüyorum ama, hep futbolla geçeceğini de bir yandan biliyorum.

l Milli takımın İtalya mağlubiyeti için ne diyorsunuz, teknik olarak?

Bu ülkenin vatandaşı olarak milli takımın mağlubiyeti beni çok üzdü. Teknik olarak ise, bizi geri attı bu mağlubiyet. Çünkü yenecek gücümüz vardı. Artık eskisi gibi değil takımımız. Şimdiki halimizle İtalya'yı yenmeliydik. Ama önümüzde iki maç daha var. Çeyrek finale kalma şansı olabilir.

Futbolla yaşayan aile

Bu aile bir başka. Üç kişi, üçü de futbol fanatiği. Kendilerini maç zamanlarında takımla birlikte adeta kampa sokuyorlar. Ama bu durumdan kimsenin şikayeti yok.

l Galatasaray maçlarını evde toplanıp mı seyrediyorsunuz, akrabalar, kadın arkadaşlar filan birlikte?

Nur Erkasap: Buradaki maçları hep Fulya'yla beraber, stadyuma gidip seyrediyoruz. Hiç kaçırmadık daha. Deplasman maçlarını, yani dışarıdaki maçları da futbolcu eşleri ve Fulya'yla kurduğumuz grupla seyrediyoruz. Hepsini çok seviyorum. Onlarla çok iyi ilişkilerimiz var. Geçenlerde bize çok güzel bir jest yaptılar. Suat'ın eşi, onların evinde bize bir veda yemeği verdi. Hepsi hediyeler almışlar, çok güzel bir geceydi.

l Arkadaş çevreniz hep futbol camiasından mı?

Nur Erkasap: Zaten en çok görüştüğümüz aile dostlarımız Fatih Hoca'yla eşi. Onun haricinde daha evvelki yıllardan da iş hayatından gelen arkadaşlarımız var. Ama genelde futbol camiasından tabii...

l Siz de maçları çığlıklar atarak mı seyrediyorsunuz?

Nur Erkasap: Hem de nasıl. Çok tepki vererek ve heyecanlanarak seyrediyorum. Tebrik telefonları geliyor, onlara bile ‘‘maç bitince arayın’’ diyorum. Tek heyecanlanmadığım maç ise, Arsenal'di. Çok emindim sonuçtan. İnsanlar şaşırdı hatta.

l Peki Begüm, okulda arkadaşların ‘‘bizi babanla tanıştır’’ diyorlar mı sana?

Begüm Erkasap: Çok değil ama bazen. Zaten okulun yarısı Fenerbahçeli, kalanı da Beşiktaş'lı.

l Bir tek tatillerde mi gidip göreceksin babanı, belki de okula orada devam edersin?

Begüm Erkasap: Evet, tatillerde gideceğim.

Nur Erkasap: Belki ortaokuldan sonra, lise için orada devam etmesini düşünüyoruz. Çok iyi olabilir, özellikle de lisan için. Ama herşey eşimin durumuna bağlı tabii...

l Siz de gidecek misiniz temelli olarak, korkmuyor musunuz hayatınızın değişmesinden?

Nur Erkasap: Ben sadece Müfit'i yerleştirmek için gideceğim. Begüm'ün okulu burada. Temelli gidemem. Ama bu hayata ben alışkınım, eşim zaten hep deplasmandaydı. Evde olduğu zaman çok azdı. Yine bizim için birşey değişmeyecek.

l Bir antrenörün eşi olmak, hep futbolla yaşamak sıkıcı değil mi, zor gelmiyor mu?

Nur Erkasap: Ben futbolu çok sevdiğim için, bana zor gelmiyor. Evdeki sorunları ve zorlukları ona hissettirmemeye çalışıyorum. Kendim hallediyorum. Benim için sorun olan şeyleri Müfit'in önüne getirmiyorum.

l Nasıl tanıştınız?

Nur Erkasap: Ben Yeşilköy'lüyüm. Müfit de sık sık geliyordu. Beni görmüş, beğenmiş. Cumhur diye bir arakadaşımızın vasıtasıyla oldu. Bu şekilde üç sene kadar flört dönemimiz oldu. Ben zaten o sırada 15 yaşındaydım. 18 yaşına geldiğimde de evlendik. Hem de birbirimizi çok severek evlendik. Babam hep bana ‘‘seni Floransa'ya gönderip iç mimari okutacağım’’ derdi. Evlendiğimiz için yapamadım. Ama şimdi, kısmet bugüneymiş. Çok daha güzel bir şekilde, başarılı olarak eşimle gideceğim...

l Peki iç mimari okuyacak mısınız?

Nur Erkasap: Bu yaştan sonra olmaz, belki eşim orada iyice yerleşirse, takımla ilişkileri iyi olursa, ben de düşünebilirim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!