Hillary’nin beyi

KRİTİK bir günde Başbakan Tayyip Erdoğan, önceki akşam CNN Türk ekibinin sorularını yanıtladı.

Artan terör olayları, tezkere, sınır ötesi operasyon, ABD’de oylanan Ermeni soykırımı tasarısı vs.

Mühim açıklamalar yaptı Erdoğan.

Ve konulara hákimiyetiyle de dikkat çekti.

Çok faydalı bir programdı yani.

Ancak...

Programda Tayyip Erdoğan’ın, eski ABD Başkanı Bill Clinton’ın eşi, başkan adaylığına en yakın isim Hillary Clinton’dan söz ederken kullandığı bir tabir, nasıl desem, fena halde kulak tırmalayıcı idi.

Başbakan, "Beyiyle de konuştum / Beyinden daha fazla sahip çıktı / Beyiyle mutlaka konuşmuştur" gibi cümleler kuruyordu.

"Beyi" dediği Bill Clinton.

Erdoğan’ın bu tabiri, insanın aklına şöyle bir manzara getiriyor:

Hillary Clinton, eşi Bill Clinton’dan söz ederken, "Bizim bey biraz çapkındır" falan diyor. Ne kadar absürd bir manzara değil mi?

Neyse...

Başbakan’ın uluslararası alanda başka dillere çevirisi pek mümkün olmayan geleneksel sıfatları kullanmak yerine...

Daha makul sıfatlara yönelmesini dileyelim de hem bizim kulaklarımız tırmalanmasın, hem de böyle tuhaf sonuçlar doğmasın.

İyİ bayramlar

ARTAN terör olaylarına, verilen şehitlere, ABD’de Ermeni soykırımının kabul edilmesine... "Kadir Gecesi dansöz oynattıysam şerefsizim" diyen İbrahim Tatlıses’e, "Resmi tarihten gına geldi" diyerek 40 yıldır söylenenleri tekrar eden romancı Ayşe Kulin’e, ulaşıma havaya ray döşeyerek sorun bulacağını söyleyen İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a, dua ederken Ermenilere küfür eden müftüye, Kaz Dağları’nın delik deşik edilmesine...

Yani her şeye rağmen...

İyi bayramlar!

Öcalan’ın Sırrı Sakık’a attığı fırçanın analizi

MECLİS’in açıldığı ilk gün, bir bahar havası esmişti:

DTP milletvekilleri, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile el sıkışmış ve "Bir tarafta MHP, bir tarafta DTP... Bunlar Meclis’i birbirine katacak" beklentisi, daha ilk günden yerini sağlam bir umuda bırakmıştı.

İyimser hava o kadar egemen hale gelmişti ki...

DTP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, MHP Lideri ile tokalaşmanın hemen ardından, büyük bir heyecanla atacakları sembolik adımın müjdesini veriyordu:

"Milli maçlara da gideceğiz! Milli Marşı hep birlikte söyleyeceğiz."

Hepimize "Aman ne güzel" dedirten bu gelişmeler yaşanırken...

İmralı’daki Abdullah Öcalan resmen çıldırmıştı.

Avukatları aracılığıyla Sırrı Sakık’a şöyle bir mesaj gönderdi Öcalan:

"Deniliyor ki maçlara da gideceğiz, böyle siyaset olur mu? Kongre kararı olmadan kendi başına nasıl böyle konuşulur? Parti kongresinin kararı var mı? Partinin kongresinde karar altına alır, sonra siyaset yapılır. Sırrı’nın herkes adına her şeyi konuşması nasıl mümkün olur. Ben Sırrı’nın düşmanı değilim. Kimse böyle anlamasın. Ancak Sırrı’nın böyle kendi başına siyaset yapması doğru değil."

Bu resmen fırçaydı...

Şiddetle, terörle arasına mesafe koymayı başaran...

İnisiyatif sahibi...

Kendi kişiliğini geliştirebilmiş...

Aldığı oyların hakkını veren...

Şahsiyet sahibi bir milletvekilinin...

Terör örgütü liderinin cezaevinden, küstah bir edayla attığı bu fırçaya bir cevap vermesi beklenirdi değil mi?

O milletvekilinin, bir şahsiyet titizlenmesi içine girerek, en azından, "Sana ne be kardeşim! Ben halkımdan aldığım oyla buradayım. Ne konuşacağımı sana mı soracağım?" demesi beklenirdi değil mi?

Ancak...

Heyhat!

Bu fırçanın ardından Sırrı Sakık, bırakın böyle bir itirazı, sus pus oluverdi.

Ne MHP ile temas, ne milli maç, ne de Milli Marş...

Hepsini ama hepsini unuttu.

Yuttu... Yutuverdi...

Ve benim için Sırrı Sakık da işte bu şekilde bitti.

Düşünün:

Öcalan’ın kamuoyu önünde fırça attığı bir siyasetçidir o.

Daha vahimi...

Bu fırçaya karşı tek bir itiraz cümlesi bile kuramamıştır.

Peki bu saatten sonra...

Sırrı Sakık’ı ciddiye alabilir miyiz?

Sırrı Sakık’ın Meclis’te bulunmasının Kürt sorununun çözümüne katkıda bulunabileceğine inanabilir miyiz?

Sırrı Sakık’ın inisiyatif sahibi bir parlamenter olduğunu düşünebilir miyiz?

Benim açımdan durum şudur:

Bundan böyle Sırrı Sakık’ın kurduğu süslü püslü cümlelerin hiçbir anlamı kalmamıştır.

Ne yaparsa yapsın, ne derse desin, ona öncelikle "Sen önce Öcalan’ın sana attığı fırçaya yanıt ver" diyeceğim.
Yazarın Tüm Yazıları