Hikáyenin evveliyatı...

BAZI konuları tek yazı içinde yeterince anlatma olanağı maalesef yok. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun ‘Ceza Yasası’nın 312’nci maddesini ihlal ettiği için 1 yıl 8 ay hapse’ mahkûm edilen Milli Gazete yazarı Selahattin Aydar’la ilgili kararı bozmasının gerisindeki gerçekleri dün dile getirememiştik.

Bir noktayı baştan belirtelim:

Hangi düşünceyi savunursa savunsun bir insan şiddeti, suçu, nefreti savunmadıkça düşüncelerini özgürce ifade etmelidir.

Bize kalırsa Türkiye özelinde ‘laik sistemi yıkma’ amacı güden görüşlerin de ‘düşünce özgürlüğü’ kapsamında sayılıp sayılmayacağı da tartışılmalıdır.

Yargıtay son kararıyla ‘laik sistemi yıkmayı amaçlayan görüşleri de düşünce özgürlüğü kapsamında gördüğünü’ (veya görebileceğini) söylüyor. Oysa biz, bunun zamanının geldiğinden ciddi şekilde kuşkuluyuz.

İkincisi... Yargıtay’ın ‘312’nci madde’ ile ilgili bir mahkumiyet hükmünü bozmaya niçin karar verdiğini açıklarken ‘laikliği yasal yaptırımla korumaya artık gerek kalmadığı’ndan söz etmesinin ‘konu dışına çıkmak’ olduğunu düşünüyoruz. Çünkü 312’nci madde ‘laik sistemi koruma’ amacıyla yasaya konmuş değildir. Onun amacı yukarıda söylediğimiz gibi özetle, ‘şiddeti, suçu, nefreti’ savunmayı önlemek ve ‘sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığının’ bu amaçla kullanılmasına izin vermemektir.

Peki o halde 312’nci madde ‘laik sistemi koruma’ işlevini ne zaman yüklendi?

Aslında o yüklenmedi...

Laik sistemi koruma görevi anımsayacağınız gibi, Türk Ceza Yasası’nın 163’üncü maddesine ait idi. Turgut Özal, ‘şeriat propagandası’ yapmaya ve ‘laik sistem yerine şer’i düzen’ getirmeye engel olan 163’üncü maddeyi kaldırmak istiyor, ama fırsat bulamıyordu.

Özal, bizim özgürlükçü hayalperestlerimizin desteğini de alabilmek için, 1991 yılında çıkartılması için büyük uğraş verdiği ‘Terörle Mücadele’ yasasına, ‘Ceza Yasası’nın 141-142’nci maddelerinin lağvını’ (yürürlükten kaldırılmasını) öngören bir hüküm koydurttu. Bunu da -aynen bugünkü gibi- ‘özgürlükçülük’ adına yaptı.

Hazır onları susturmuşken kendi istediği ‘163’üncü maddenin lağvını’ da tasarıya ekletti. Böylece bizimkiler ‘Oh. Nihayet 141 ve 142’nci maddelerden kurtulduk’ derken o şeriatçı akımlara -daha sonra Refah Partisi’ni iktidara getiren- kapıları sonuna kadar açmış oldu.

Ancak bu gelişme Türkiye’yi 28 Şubat’a götürdü. Ve laik sistemi koruma ciddi bir ihtiyaç haline gelince sistem 163 yerine 312’nci maddeyi kullanmaya başladı.

Ve meşhur 312’nci madde o yüzden ön plana çıktı.

Yargıtay 312’nci maddeye göre verilmiş mahkumiyet kararını bozarken şimdi işte o nedenle ‘laiklik’ konusuna giriyor ve ‘laik sistemin arkasındaki yasal dayanağı’ ortadan kaldırıyor.

Ne var ki Yargıtay, laik sistemin yıkılması ihtimaline duyarsız kalma hakkına ve yetkisine sahip değildir.
Yazarın Tüm Yazıları