High End ruhu geri mi geldi

Doksanların ortalarında Etiler’de High End diye underground bir kulüp vardı. Şehrin ilk clubber’larının gözbebeğiydi mekan, her gece dolup taşardı.

Ece Sükan’ın da bir dönem kapısında çalıştığı High End’in sonu kötü oldu. Kundaklandı, yanıp kül oldu. Bir daha da açılmadı.
Önceki gece Tepebaşı’nda açılan 11:11 adlı mekana gelen tüm ahalinin ortak fikri şuydu: “Burası High End ruhu taşıyor.”
Müzik, dekorasyon ve gelen kitleyi kastederek bu sonuca vardılar sanırım.
O zaman 11:11’e dair gözlemlerimi anlatayım biraz.
Burası uzay gemisi gibi olmuş. ıçeri giriyorsunuz. Üçgenli-dörtgenli geometrik bir dekorasyonla karşılaşıyorsunuz, çok eğlenceli.
Biraz ilerleyince bir oda görüyorsunuz. Orada ayrı müzik çalıyor. Uzay gemisinin kapsülü gibi burası da...
Yine aynı dörtgen-beşgen dekorasyon devam ediyor.
Tuvalete gitmek için ilerliyorum. Tam dj kabininin arkasında bir oda daha olduğunu fark ediyorum. Herkes oraya girip çıkıyor.
Müthiş bir insan trafiği. “Ne var yahu orada?” diye içeri dalıyorum.
Burası çok küçük. Ve karanlık! Hiç ışık yok. Herkes dip dibe.
Müziğin ritmiyle salınıp duran birine, “Ne yapılıyor bu daracık yerde? Seks filan mı?” diye soruyorum.
Salınan hatun, “Evetttt” diyor coşkuyla, fantezimin gerçek olmasını umarak...
Bu kadarı bana yetiyor, çünkü bu odacık öyle klostrofobik ki, daha fazla dayanamayıp çıkıyorum.
“Cube” filminde gibiyim adeta. Odadan odaya sürüklenip duruyorum.
Bu ilginç geometrik mimari için Emir Uras’a tebrikler bu arada. şahane bir iş çıkarmış.
Son olarak, kimler vardı o gece? Tüm parti kuşları...
Yani: Teoman, Yasemin Kozanoğlu, Tuba Ünsal ve kankası Haluk Akakçe, Bennu Gerede...
Mekanın en medyatik ortağı Mithatcan Özer de oradaydı tabii. Annesi Sezen Aksu’nun da geleceği dedikodusu yayıldı bir anda.
Ama hayır, gelmedi tabii ki...

Yerli Amy’nin vukuatları

Yıldız Tilbe’ye sık sık yerli Amy Winehouse yakıştırması yapılır.
İki şarkıcının kimseleri takmadan, kendilerine özgü yaşayış biçimleri ve tarzları az çok birbirine paralel olduğu için...
Yıldız’ın bu yakıştırmanın hakkını veren deli dolu vukuatları da yok değildir.
Mesela en çok dilden dile dolaşıp şehir efsanesi haline geleni şudur: Konser için gittiği Almanya’daki otel odasına bir çuval çilek ister Tilbe. Önce yadırgansa da isteği hemen yerine getirilir.
Ve güzelim çilekleri bir güzel ezmeye başlar Yıldız.
Sanırım stres atmak için... Başka ne için olabilir?
Bir başka vukuat da şudur: Yine bir başka otel odasındadır bu kez. Aklına şarkı sözleri gelir. O an oturduğu deri koltuğa yazmaya başlar sözleri. Koltuğun neredeyse tamamı şarkı sözlerinden ibaret hale gelir! Haliyle otel yönetimi bu durumdan hiç memnun kalmaz.
Böyle böyle daha pek çok tatlı vukuatı var Yıldız Tilbe’nin.
Bunları duydukça daha çok sevdim kendisini, ne yalan söyleyeyim...

Sigara yasağı kalktı mı?

Yine önceki gece. Bu kez Levent’teki Fancy’deyiz.
Murat Dalkılıç sahnede. Murat, Kenan Doğulu misali sahnede hiç durmuyor, arka arkaya bir şarkıdan diğerine geçiyor.
Hepsini de hakkını vererek söylüyor.
Ama ortamın havası dumanlı. Neden? Çünkü sigara içenler var!
Hayrola, sigara yasağı kalktı mı kapalı mekanlarda?
Yoo, tabii ki hayır! Dört-beş kişi içiyor, onlardan cesaret alan birkaç kişi de... E mekan da küçük, hemen dumanlanıyor ortam.
Kimse de bir şey demiyor. Yasak keyfekeder deliniyor.
Böyle olunca sahnedeki solist de daha çok yoruluyor tabii.
Dumanlı havayı soluyarak performans göstermek zorunda kalıyor.
Murat’ın yerinde olsam sahneden uyarırdım, “Hop arkadaşlar, kendinize gelin. ıçmeyin sigara” diye.
Yazarın Tüm Yazıları