Heykeli dikilecek adam

TURGUT Atakol’dan sonra Türk basketbolunun temellerini atan, basketbolumuzu yoktan vareden, ikinci büyük ismimizi, Osman Solakoğlu’nu da kaybettik.

Bu iki büyük basketbol adamının Türk basketboluna katkıları anlatılamaz. Bu yüzden ben, Solakoğlu ağabeyimiz ile ilgili bir-iki küçük hatıram ile yetineceğim.

G.Saray’a beni Osman Ağabey, Darüşşafaka Lisesi’nin okul takımında izledikten sonra, 17 yaşındayken transfer etti. G.Saray forması ile ilk oynadığım maçı hiç unutamam. Maç Şişli Halkevi’nin tenis kortu büyüklüğündeki açık hava sahasındaydı. Halkevi sahasının toprak zemini toz kalkmasın diye maçlardan hemen önce sulanırdı.

Bu çocuk da nerden çıktı

Koçumuz, Türk basketbolunun büyük ismi Samim Göreç’ti. Samim Ağabey beni oyuna soktuğunda, heyecandan ayakta duramıyordum ve ‘İnşallah bana pas vermezler’ diye dua ediyordum.

Öyle olmadı. Topu yere çarptırarak verilen bounce pas yeni çıkmıştı. Ben birara faul çizgisi üzerinde, sırtım rakip potaya dönük dururken, neslinin en usta top kullanan oyuncusu Doktor Ali Uras ağabeyim bana bir bounce pas attı. Ama toptan önce, topun çarptığı yerden fışkıran çamurlar gözüme girdi, topu göremedim. Top yüzüme çarptı ve çamurlar içinde sırt üstü yere yuvarlandım.

Tribündeki G.Saraylılar, ‘Bu takım yenilmez armada. Bu çoluk çocuk da nereden çıktı’ diye bağırırken, ben utancımdan ağlayarak soyunma odasına kaçtım ve basketbolu tamamen bırakmaya karar verdim.

Solakoğlu, benimle günlerce uğraştı ve yeniden antrenmanlara başlattı. Solakoğlu olmasa, ben basketbola başlayamazdım. İçimde ona duyduğum minneti düşünebiliyor musunuz?

Yenilmez armada

50’li senelerin başında Türkiye’de, Milli Lig yoktu. İstanbul Ligi ise adeta semt takımları ligiydi. Kurtuluş, Beyoğluspor, Kadıköy Modaspor gibi semt takımlarının ligi... G.Saray, yenilmez armadaydı. Fenerbahçe’de ise basketbol henüz yeni başlamıştı.

Türkiye’nin ilk gerçek pivotu Altan Dinçer ise Vefa’da oynuyordu. Bugün Shaq O Neal ne ise, Altan da oydu. Altan’ı G.Saray alsa, G.Saray’ı senelerce kimse yenemezdi. Ama Solakoğlu, tanıdığım en hasta G.Saraylı olduğu halde, Altan’ın, F.Bahçe’ye transferine göz yumdu, hatta yardım etti. Fenerbahçe güçlendi, lig kızıştı, ‘Yenilmez armada’ kavramı ise tarihe karıştı.

Ama Solakoğlu amacına ulaştı, Türk basketbolu büyüdü.

O senelerde G.Saray’da, başta Solakoğlu olmak üzere hepimizin görünce titrediğimiz, sonsuz saygı duyduğumuz, bir spor adamı vardı. Futbol antrenörü Gündüz Kılıç. G.Saray’ın küçücük lokali Hasnun Galip’te, Baba Gündüz ne zaman salondan geçse, başta Solakoğlu, hepimiz konuşmayı keser, ayağa kalkar önümüzü iliklerdik.

Verdiği sözü tuttu

Osman ağabeyin, -Baba Gündüz’e olan yakınlığı nedeniyle- ona ‘Hayır’ demesi mümkün değildi. Ama Baba Gündüz ne zaman Osman ağabeye, ‘Şu basketbolu bırak bana yardıma et. G.Saray futbolunu Avrupa’da zirveye taşıyalım’ dese, Osman ağabey hep aynı yanıtı verirdi, ‘Benden ne istersen iste, bunu isteme. Ben hayatımı basketbola adadım. Ölünceye kadar basketbolun hizmetindeyim.

Solakoğlu, Baba Gündüz’e verdiği sozü tuttu. Son nefesine kadar Türk basketbolunu büyütmeye uğraştı.

Büstler yetmez

Biz eski basketbolcuların odasında Solakoğlu’nun resmi asılıdır. Ama onun resmi bugün tüm Türkiye’de, tüm basketbol lokallerinde zirveye asılmaya layık bir resimdir. Bu da yetmez. Türkiye’de yapılacak yeni ve modern bir basketbol salonuna onun ismini vermek ve onun küçücük bir büstünü yerleştirmek basketbolun ona olan borcunun ancak bir kısmını öder.

Tekrar ediyorum ancak bir kısmını.

Türk basketbolunun ve ailesinin başı sağolsun.
Yazarın Tüm Yazıları