GeriSeyahat Herkes güneydeyken ben kuzeye giderim
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Herkes güneydeyken ben kuzeye giderim

Herkes güneydeyken ben kuzeye giderim

50 yaşından sonra gezginliğe başlayan Efser Kurtcebe’nin (75) Uzakdoğu’da gezmediği ülke yok. Çin, Kore, Japonya, Filipinler, Taylan, Avustralya ve Yeni Zelanda’yı dolaşmış. Amerika kıtasını güneyden kuzeye geçmiş. Avrupa’nın tamamını birkaç kere turlamış. Sonra kuzeye doğru çıkmış. Rusya’yı, Polonya’yı, Litvanya’yı gezmiş.

Efser Hanım, sıcağı sevmeyenlerden. Ilıman iklimlere tutkun. Güneşin kavurduğu kentler yerine, çiçekli kırlar, yemyeşil dağlar, soğuk pınarların fışkırdığı coğrafyaları tercih ediyor. Bu yüzden hep güncel turistik rotaların tersine seyahat ediyor. İstanbul sıcaktan kavrulurken kuzey ülkelerine, şehrine kış geldiğinde güney ülkelerine gidiyor. Kurtcebe mevsime göre seçtiği rotaları anlattı.

GEZİYE FOLKLORCULARLA BAŞLADIK

Yıllarca İngilizce öğretmenliği yaptım. 1981’de emekli olunca, artık gezmeliyim, diye düşündüm. Dünyada görülecek o kadar güzel yerler var ki. 50’li yaşlardaydım, oğullarımız 40’ını aşmıştı. Hayatım hep okumakla, bilgimi öğrencilerime aktarmakla geçmişti. Gezmeye başladığımda, bilgilerimin ne kadar eksik ve zayıf olduğunu anladım.

İlk yurtdışı gezime 30 yıl önce çıktım. Rahmetli eşim askeri hakimdi. Gezmeyi pek sevmezdi ama bir kere başladıktan sonra o da alıştı. Bütçemizi mobilya, ev dekorasyonu, lüks tüketime harcamak yerine para biriktirip gezilere
/images/100/0x0/55eac9b3f018fbb8f896bf7d
çıkıyorduk. Çok küçük bütçelerle Avrupa’yı gezen bir grupla tanıştım. Marmara Üniversitesi’nin folklor kulübü, Avrupa’ya gösteri ve yarışmalara giderken, masraflarını karşılamak üzere otobüste 18-20 kişilik kontenjan ayırıyordu. Paramızı verip otobüse yerleşiyor, öğrencilerle turne yapıyorduk. Hostellerde kalmak eğlenceliydi. Öğrenciliğimizde ıskaladığımız şeyleri yaşıyor gibiydik. Gençler gösteri yaparken, biz şehirlerin sokaklarını turluyor, müzeleri geziyor, yeni insanlarla tanışıyor, Avrupa’yı görüyorduk. Ama bu yolculuklar bir müddet sonra yorucu hale gelmeye başladı. Ucuz hosteller, ortak kullanım alanları, uzun koridorlar, sıkışık lobilerden sıkıldık.

PETERSBURG’UN BEYAZ GECELERİ

Sonra acentaları araştırdık, turlara katıldık. 14 yıl önce eşimi kaybettiğimde çok yalnız kaldım. Birkaç yıl pek dışarıya çıkmadım. Benim gibi, hakim eşini kaybeden arkadaşım Emel Özyener birgün kapımı çaldı. "Kültür turu yapan çok iyi bir acenta buldum. Dünyanın dört bucağını gezdiriyorlar. Hadi kalk, biz de yollara düşüyoruz" dedi. Akdeniz’de sıcaktan bunaldığım bir tatilden yeni dönmüştüm. İstanbul, temmuz sıcağıyla kavruluyordu. "Nerelere gidiyorlamış" diye sordum. Her yönde turları varmış. "Serin, rüzgarlı bir memlekete gidelim" dedim. Tur programına baktık. Moskova ile Petersburg turunu seçtik, birkaç gün sonra beyaz geceler diyarına doğru uçtuk. Moskova’da ılık rüzgarların serinliğinde gezindik. Tabii çok sevindik. Müzelere, Kremlin’e, Kızıl Meydan’a gittik. Civar kasabaları gezdik. Grupla yapılan gezilerde, katılımcı grubunun niteliği önemlidir. 60 kişiden biri bile uyumsuzsa herkesi huzursuz edebilir. Yolculuğu burnunuzdan getirir. Moskova - Petersburg turundakiler, bir süredir birlikte geziye çıkan, eğitimli, kültürlü bir arkadaş grubuydu. Trenle Petersburg’a geçtik. İstanbul 30 derecenin üstündeyken, kente hava 21-23 derece arasındaydı. Kışlık Saray’ı, sokaklarını zevkle dolaştık. Puşkin kasabasına uğradık. Serin bahçeler içindeki Yazlık Saray’ı gezdik. Beyaz geceler sürüyordu. Gece 12’ye doğru alacakaranlık çöküyor, saat 03.00 gibi de aydınlanmaya başlıyordu.

GÜN BATIMI VE ŞAFAK BİR ARADA

Bazı rehberler güzergah hakkında ezberlediklerini tekrarlayıp durur. Oysa ülkenin ruhunu kavrayıp, tarih, kültür ve bugününü anlatabilmeli. Geziden önce önlemimi alıyorum, hazırlık yapıyorum. Gezeceğimiz şehirler hakkında internetten İngilizce ne bulursam okuyorum. Beş yıl önce katıldığım bir İskandinavya gezisinde iyi rehberin geziden alınan zevki ne kadar artırabileceğini yaşayarak gördüm. Haziranda, İstanbul’da sıcaklar bastırınca yola çıktık. Gündönümünü, yani yılın en uzun günü 21 Haziran’ı, kutup çizgisi üstünde geçirecektik. Önce Stockholm’e uçtuk. Burada bir gün kalıp kentin müzelerini gezdik, nehirde tekneyle dolaştık. Ertesi gün vapura binip Finlandiya’ya Helsinki’ye gittik. Deniz manzarası etkileyiciydi. Gittiğimiz şehirlerde hep beş yıldızlı otellerde kalıyorduk. Vapur da beş yıldızlı otel ayarındaydı. Yarım milyon nüfuslu sakin bir şehir Helsinki. Ama muazzam bir kültür kenti; müzeler, sergi sarayları, galeriler ve sahneleriyle ünlü. Bir de her renkten, her dilden ve dinden insan var. Tam 130 ulustan insanı ikamet ediyormuş. Ertesi sabah trene binip kuzeye doğru yol almaya başladık. 21 Haziran’da Rovaniemi’deydik. Isı 16 derece civarındaydı. Üşümeye bile başlamıştık. Tedarikli geldiğimizden yanımızda kazaklarımız vardı. Hiç ummadığımız şekilde, dev sivrisineklerle karşılaştık Rovaniemi’de. Her biri neredeyse parmak büyüklüğünde. Meğer bunları yaratan Ren geyiğinin dışkısıymış. Lavralar dışkıda hem hızlı büyüyor, hem de dev boyutlara ulaşıyormuş.

Rovaniemi, kış aylarında dünyanın dört bir yanından gelen sanatçıları ve mimarları ağırlıyor. Konuklar kar ve buzdan entelasyonlar yapılıyormuş. Biz gittiğimizde bu eserlerin büyük bir kısmı erimeye yüz tutmuştu. Giyindik ve yüksekçe bir tepeye çıkıp geceyi beklemeye koyulduk. Gece saat 02.00 civarında güneş battı. Batar batmaz da aynı noktadan yeniden yüzünü gösterdi. Muhteşem bir tabiat olayıyla karşı karşıyaydık. Büyülendik.

GİTTİĞİMİZDE BUZ OTEL ERİMİŞTİ

Rovaniemi’den trenle Kiruna’ya geçtik. Kiruna, İsveç’in en kuzeyde yer alan bir maden şehri. Demir cevherleri bakımından çok zengin olan bu kentin en büyük özelliği "Buz Otel" adı verilen mucize. Tuvaletleri, yatakları, dolapları, masaları, duvarları hatta avizeleri bile buzdan yapılıyor bu otelin. Biz gittiğimizde yarısı erimişti. Ama bu haliyle bile eşsiz bir güzelliğe sahipti. Oradan sınırı geçip fiyortlar ülkesi Norveç’e vardık. Trondheim’den vapurla Bergen’e geçtik. İşte bir sadelik ve estetik kenti. Sokakları, rengarenk evleri, güzel küçük müzeleri, otelleri her şeyiyle güzel bir kültür şehri. Sonra döndük İstanbul’a. Ve ondan sonra yazın hep kuzeye gitmeye karar verdik. Bugünlerde Emel Hanım’la yine bavullarımızı hazırlayoruz. Rotamız İskandinavya. Bu seneki sıcaktan mıdır nedir, kuzey kutup çizgisini çok özlediğimizi fark ettik.

EN SEVDİĞİ 5 YER

Norveç Olstin (Kuzey Polonya) Sidney (Avustralya) Wallington (Yeni Zelanda) Cape Town (Güney Afrika)

seyahatte ne okuyor

Gideceği şehirlerle ilgili kitaplar

ne yiyor, ne içiyor

Yerel mutfaktan bizim damak tadımıza yakınolanları tercih ediyor

nerede kalıyor

Tur şirketi 5 yıldızlı otellerde rezervasyon yapıyor

neyle seyahat ediyor

Uçak, gemi, tren ve otobüsle

çantasının olmazsa olmazları

İlaçları, not defteri, fotoğraf makinesi

kimle seyahat ediyor

Yakın arkadaşları ve aile dostlarıyla

oradan ne alıyor

Çocuklarına, o bölgeye özgü el işleri almadan dönmüyor
False