Herkes acı çekti

DENKTAŞ ve Klerides, hep şaşırtırlar. Onları Amerika'da New York yakınlarında Trautbeck'te izledim. İsviçre'de Glion'da da.Aralarından su sızmıyor gibi görünüyorlardı. Peşlerinde birçok ülkenin ve BM'nin Kıbrıs özel temsilcilerinden oluşan bir ordu. Onları atlatıp başbaşa konuşmayı tercih ederlerdi. Herkesi şaşırtırlardı. Çünkü, ‘‘Ne zaman anlaşmaya yaklaşılsa, dışarıdan bir müdahale olur ve işler bozulur’’ inancı vardır her iki tarafta da. Bu kanıya Yunanistan'da da rastladım.Yakınlaşmak için ortak düşman arayışı da diyebilirsiniz.Şimdi iki lider, yine peşlerinde koşanları şaşırttı, başbaşa görüşmelerin yolunu açtılar. Nasıl oldu? Yıllardan beri müzakerelerde yer almış olan KKTC'li bir tanıdığa göre bunun nedeni her iki tarafın da acı çekmeye başlaması.Her iki taraf üzerindeki baskılar artıyor. Afganistan operasyonu ile Orta Asya'nın güvenliği garanti altına alınırken, Ortadoğu'da istikrar düzenlemesi Kıbrıs'tan başlıyor. * * * AVRUPA Birliği, ‘‘Kıbrıs çözüm olmasa da birliğe ilk katılacak adaylar arasında yer alacaktır’’ diyor. Ama kolay değil.Avrupa, Kıbrıs Rum Yönetimi'ne tam üyelik statüsü tanıma kararı alsa bile üyeliğin başlayabilmesi için bütün üye ülkelerin parlamentolarının onayı gerekiyor. Sorunlu bir Kıbrıs'ın Avrupa Birliği üyesi olması zor.Kıbrıs'ta çözüm baskıları her iki taraf üzerinde de yoğunlaşıyor.Çözümsüzlüğün acısını, gerçekten iki taraf da çekiyor. Denktaş'ın, 4 Aralık'ta BM Genel Sekreteri'nin temsilcisi De Soto'ya verdiği belgede yer alan sözleri de bunu gösteriyor.‘‘Gelecek nesillerin bizim yaşadığımız kötü deneyimlerden geçmemeleri için, Klerides ve benim için gerekli inisyatifleri almanın zamanı geldiğine inanıyorum.’’ Birinin kazanması için mutlaka diğerinin kaybetmesi gerekmiyor.Kıbrıs'ta yeni dönem, bu gerçeğin her iki tarafta da kavrandığını ortaya koyuyor.Demek ortak acı çekmeden samanlık seyran olmuyor.* * * KIBRIS değil sadece, Türkiye de bir eşiği aşıyor. Ama son günlerde Kıbrıs'tan iyimser haberler gelirken Türkiye'deki tartışmalar moral bozuyor. Her köşede vatan haini arayan, yurtseverlik ile ırkçılığı düpedüz karıştıran anlayış pençesini böğrümüzden çekmeli artık. Salkım Hanım'ın Taneleri'nde Müslüman olmayan bütün Türkleri, ‘‘şüpheli yabancılar’’ kategorisine itiveren zihniyet ile Türkiye'nin uygarca bir Medeni Kanun'a kavuşmasına izin vermeyen kafadan söz ediyorum.Aynı zihniyet dün de, Avrupalıların ulusal programı eleştirdi diye Kemal Derviş'i neredeyse vatan haini ilan ediyordu. Bilmeden konuşan, anlamadan yargılayan, kendisi gibi düşünmeyenlere hayat hakkı tanımayan zihniyet ile ne Türkiye'de, ne de Kıbrıs'da bir yere gidebiliriz.
Yazarın Tüm Yazıları