Her ÅŸeyden önce Londra’nın havasını çok severim

Güncelleme Tarihi:

Her şeyden önce Londra’nın havasını çok severim
OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 14, 2005 00:00

Turan BaÅŸartan reklamcı. Ama onu sadece reklamcı olarak tanımlamak bana yeterli gelmiyor; keyifçi, yaÅŸam sanatçısı, gibi bir sürü sıfat daha eklemek isterim meslek hanesine. BaÅŸartan, 1964’te okumaya gittiÄŸi Londra’da on sene kalmış ve anladığım kadarıyla bu süre içinde layığıyla Londra’nın altını üstüne getirmiÅŸ.Bunu yaparken de o kadar iyi bir öğrenciymiÅŸ ki bir çalışmasıyla kraliçenin elinden ödül, bunun getirisi olarak da ömür boyu oturma izni almış. Yıllardır bavulunu kaptığı gibi her fırsatta gittiÄŸi Londra’yı anlattı.n Bir iki cümleyle anlatmaya çalışsanız sizin Londra’nızı?- Her ÅŸeyden önce, Londra’nın havasını çok severim. Hiçbir zaman anormal soÄŸuk olmaz, güneÅŸliyken dünyanın en keyifli yerlerinden biridir. Binaları ve iÅŸletmeleri aradan yarım asır bile geçse aynı kalitededir. Yönetim deÄŸiÅŸse bile, kalite ve tarz deÄŸiÅŸmez. Burada hemen dejenere ediyoruz, orada yüzyıllar geçmesi gerekir. Bir de Ä°ngiltere yaratıcılığa kucak açan ülke, Londra bu kucağın süzgeci. Londra’daki kritiklerden onay alan, Londra’da kabul edilen, dünya sanatçısı olabilir. Dünya çapı olmanın yolu, kültür bahçesi Londra’dan geçer benim gözümde. Özellikle tasarım konusunda gençlere çok fırsat veriliyor, insan kendini güzel hissediyor bu ÅŸehirde.n Ä°ngilizlerin aristokrat halleri için ne düşünüyorsunuz?- Uyduruk asilleri konuÅŸmasından hemen anlarsınız. Cockney olanlar otobüse ‘otobos’ der gibi konuÅŸurlar. Bir de çok yüksek ve çok kaliteli konuÅŸan, gerçek aristokrat olanlar vardır. Onlara diyecek bir ÅŸeyim yok.n Bir gününüz nasıl geçiyor?- Berner’s’ın sanatkar ortamında güne baÅŸlamak çok güzel. Kahvaltıdan sonra Chelsea ve Sloane Square’de alışveriÅŸ yapmayı seviyorum. Ä°lk gittiÄŸim maÄŸaza hiç deÄŸiÅŸmez: Peter Jones. Döşemelik ve giyimlik kumaÅŸlar satarlar. Bir ÅŸey almasam da giderim, baÅŸka hiçbir yerde olmayan desenler ve kumaÅŸları vardır. Ev için çok özel masa üstü aksesuvarlar da bulunur. Öğlene kadar buralarda dolaÅŸtıktan sonra, Harvey Nichols maÄŸazasının üst katındaki kahveye gidiyorum. Sloane Square manzaralı kahve içmek için çok keyifli. Orada öğlen yemeÄŸi de yenebilir. Müşterilerinin sadece Ä°ngiliz olduÄŸu bir kafe burası. YaÅŸ ortalaması de yüksekçe, özellikle saat 5 civarı çaya gelenler bayağı üzerinde olabiliyor!n Yürüyüş yapmayı da seviyorsunuz ama daha çok maÄŸazaların olduÄŸu yerlerde galiba?- GüneÅŸli bir günde King’s Road’da yürümeyi severim. Orası bir dönem punkların, ilk hipilerin çıktığı, zımbalı ceketlilerin motosikletle dolaÅŸtığı cadde. Bugün o halini kaybetti ama benim için hálá enteresan. Ama sadece caddenin başından yarım saatlik mesafesini seviyorum. King’s Road’da sevdiÄŸim ayakkabıcılar var. n Giyiminize çok özeniyorsunuz, baÅŸka neler var gizli adresleriniz arasında?- Rahatıma düşkünüm de ondan biliyorum bunları. King’s Road’da Next isimli bir maÄŸaza daha var, oradan kol düğmesi alırım. Yine orada ismi Queen’s Head olan olan bir pub var, onun da yanında bir kadın butiÄŸi. Top Shop’un yakınında. Sahibi tasarımcı bir kadın, harika ÅŸeyler yapıyor, her seferinde mutlaka eÅŸime bir ÅŸeyler alırız. Bir de Liberties’e kumaÅŸ bakmaya giderim. Dünya çapında ÅŸalları ve kravatları var. Fakat çok kötü bir ÅŸey yaptılar, kumaÅŸ bölümünü geçen sene sonunda küçülttüler. KumaÅŸ için Joel & Sons’ı da öneririm. Üç erkek çocuÄŸun başında olduÄŸu bir aile iÅŸletmesi. Versaceler, Valentinolar, Dior’un tasarımcıları buradan kumaÅŸ alıyor. Bu dükkanı çok az Türk bilir. MaÄŸazanın yeri çok güzel, çevresi çok keyifli. Mesela Versace için sadece iki metre dokutulmuÅŸ kumaşını bulabilirsiniz. Ya da gelinlik kumaÅŸları... Harikalar diyarı gibi bir yer Joel & Sons, en son çıkan haute couture kumaÅŸlarını burada görebilirsiniz.n Öğleden sonra ne yapıyorsunuz?- Harvey Nichols’a mutlaka girmem lazım. Gerçi bu ara fazla postmodern tasarımlar satıyorlar ve azıttılar ama sadece Rıfat Özbek’in iÅŸlerini görmek için bile girmek lazım. Oradan Knightsbridge’e giderim. Yves Saint Laurent, Versace ve Valentino maÄŸazalarına girerim. Sanmayın ki bunlardan alışveriÅŸ yapıyorum, hayır tabii. Ama haute couture defilelerde gördüğümüz bazı ÅŸeyleri görüyorum orada. Sadece bakmak hoÅŸuma gidiyor, esin kaynağı oluyor o tasarımlar bana. ALIÅžVERÄ°Åž YOKSA YEMEKn Sadece alışveriÅŸ yapıyor olduk. BaÅŸka ne yapıyorsunuz Londra’da?- Yemek yerim! n GideceÄŸiniz restoranları nasıl seçiyorsunuz? - Tavsiyeyle gidiyorum ama genelde turistik yerlerde deÄŸil, Ä°ngilizlerin lokantalarında yemeyi severim. Mesela Criterion Restaurant bunlardan biridir, çok severim. Criterion Tiyatrosu’nun yanında. Misafir kalitesi çok iyidir, biraz da aristokrat tipler var. Eskiden eczaneymiÅŸ burası. SavaÅŸ sonrası dekoru var. Biraz oryantalist bir havası da vardır, son haline 95’te geldi. Bazı geceler sürpriz olarak illüzyonistler dolaşır ortalıkta. Chelsea’de çok güzel çay ve kahve içilecek yerler var. Mesela Stockpot benim en sevdiÄŸim yerlerden biridir. Ä°talyan yemeÄŸini çok severim. Harrods’un arkasında, Beauffort Gardens’da bir Ä°talyan lokantası var, ismi Zafferano, orası ilk tercihlerimden biridir. Floriana Restaurant da çok güzel. Corluccio’s, ismi zor ama yemekleri çok güzel bir yer. Bir de Chez Gerard var. Soho’da da birçok küçük lokanta var. Orada Çin’den Japon’a her ÅŸey var zaten. n Sanatla aranız nasıl?- National Portrait Gallery’ye her seferinde giderim, herkese de öneririm. Koleksiyon fazla deÄŸiÅŸmiyor, çok ender yeni bir ÅŸey oluyor. Ama çok güzel Andy Warhol iÅŸleri var. Ve tabii ki ismi üzerinde, o portreleri görmek lazım. Aynı ÅŸekilde National Gallery’deki Renoir’ları. Saatlerce oturabilirim onların karşısında. Fatih Sultan Mehmet’in ÅŸu çok meÅŸhur portresi de orada, alt katta bir koridorda görüp görüp moralim bozulurdu eskiden. Åžimdi daha iyi bir yere koydular. Bu arada, sanmayın ki öyle büyük bir resim, küçücük bir ÅŸey. Royal Academy of Arts’a da giderim hep. n AkÅŸamları ne yapıyorsunuz?- Kesinlikle operaya, baleye ya da müzikale giderim. Tercihim, Rüzgar Gibi Geçti gibi klasikler deÄŸil de çaÄŸdaÅŸ ve modern olanlar. 30’larda, 40’larda geçen oyunlar var bir sürü, onları çok seviyorum. Åžimdi oynayanlardan Mamma Mia hiç tarzım deÄŸil ama Chicago hoÅŸuma gitti. Zamanında seyredip, en çok beÄŸendiÄŸim Smokey Joe’s Cafe idi. seyahatte ne okuyorBiyografi okumayı seviyor ama savaşçı politikacılarınkini deÄŸil. Sanatçı, artist biyografilerini Ä°ngilizce okuyor. AÅŸk romanları da okuyor.ne dinliyorShirley Bassey CD’leri olmadan hiçbir seyahate çıkmıyor. Paganini de discman’inde dinlediklerinden.ne yiyor, ne içiyorKahvaltıyı alışık olduÄŸu Türk usulünde yapmayı seviyor. AkÅŸamları lokal yemekleri tercih ediyor.ne giyiyorBu cevaba ‘Aaa bu konuda problemim var’ diyerek baÅŸlıyor. Sabah, öğlen ve akÅŸam farklı giyiniyor, her kıyafetinin ayrı ayakkabısı var. EÅŸi de onun gibi, üç günlük seyahate bile kiÅŸi başına 60’ar kilo ile gidiyorlar.neyle seyahat ediyorUçaklanerede kalıyorRahat ettiÄŸi, büyük odalı otelleri seviyor. Londra’da otel odaları küçük olduÄŸu için odayı önceden görüyor.kimle seyahat ediyorÄ°stisnasız olarak eÅŸi AyÅŸim BaÅŸartan ile. O, gidilecek yerin her ÅŸeyini çalışıyor, restoranları buluyor; Turan Bey de hazıra konuyor. çantasının olmazsa olmazlarıListe uzun: Cep telefonu, kalem, tıraÅŸ kolonyası, anahtarları (cebinde anahtar taşımayı seviyor), Bepanthen krem, saç fırçası, atkı, ÅŸal ve eÅŸarp, burun damlası, çakmak, kartvizit, puro, Sedergine, boÄŸaz pastili, aksesuvarları, boy boy çanta...Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!