Her şey yok olacak: Az sonra

Adam çok soğuk bir günde kayalıklara gitti. Sabaha karşı 4 falandı. Güneşin doğacağı kıyının tam karşısındaki dik bir kayaya, çıplak elleriyle, buz sarkıtlarından bir ‘s’ yaptı. Sarkıtları birbirlerine ekleyerek, o kayaya bir heykel yaptı diyebiliriz.

Adamın canı çıktı, morali bozuldu, yapınca beğendi ama doğa her şeyi yok edecekti. Güneş doğdu. Hep doğardı. Buzlar eridi.

Adamın yaptığı yandı, bitti, kül oldu.

Adam bir deniz kıyısına gitti. Deniz çekilmişti. Ama birkaç saate yükselecekti. Tam denizin birazdan yükseleceği yere tahtalar topladı.

Onları bir heykeltraş gibi eşitleyerek saatlerce uğraşıp, eskimo kulübesine benzer bir şey yaptı.

Arada terslik oldu yıkıldı, yine yaptı. Adamın canı çıktı, morali bozuldu, yapınca beğendi ama doğa her şeyi yok edecekti. Deniz yükseldi. Mutlaka yükselirdi. Tahtaları aldı götürdü. Adamın yaptığı yandı, bitti, kül oldu.

Adam yüzlerce yaprak topladı. Yüzlerce dal topladı. O yaprakları o dallarla birbirlerine dikti. Metrelerce uzunlukta bir yaprak kurdelası oldu. Bu yaptığını dereye bırakacaktı.

Derede akıntı vardı, kayalar vardı, keskin virajlar vardı. Adamın canı çıktı, morali bozuldu, yapınca beğendi ama doğa her şeyi yok edecekti.

Dere hızla geçip gidiyordu. Her zamanki gibi. Kurdelayı da beraberinde sürükledi. Onu akıntıyla, kayalarla ve virajlarla bizzat tanıştırdı. Adamın yaptığı yandı, bitti, kül oldu.

Fakat adam sıkı deliydi. Ormanın derinliklerinde koca ağaç köklerini günlerce yosunlarla kapladı, en rüzgarlı tepede yanmış saplardan daireler çizdi, kayaların çukurlarına yüzlerce sarı çiçek dizdi ve daha neler neler.

Adamın canı çıktı, morali bozuldu, yapınca beğendi ama doğa her şeyi yok edecekti.

Yok ediyordu. Adamın yaptığı yandı, bitti, kül oldu. Kül oluyordu. Adam inadına yapıyordu.

Saçları beyazdı ama gözleri hala maviydi. Çocuktu. Zamanla oyun oynuyordu.

Seyretmeye bile dayanılmıyordu. Andy Goldsworthy denen bu adamın ‘rivers and tides: working with time’ (nehirler ve gelgitler: zamanla beraber çalışmalar) dvd’si insanın içindeki saatin tik tak’ını bozuyordu.

Tik’le tak’ı ayırıyordu. ‘Tik’i yavaş ve sakin, büyük bir sabırla işliyor, sonra ‘tak’ onu bitiriyordu. Asıl sinir bozucu olan, adamın kendi kendine alarmı tak’a kurmasıydı.

Andy hayatını, doğanın az sonra bozacağı şeyleri büyük bir özen ve güzellikle yapmaya adadı. Ölümün kucağına oturup, oyun oynuyor... Birkaç saatliğine doğaüstü güzellikte bir şey yapıp, tabiatı çıldırtıyor.

Doğa ona bir son vermeden, yapınca beğeneceği bir şey yapmak için canını çıkarıyor.

Zamanın tik tak’ıyla ancak böyle dans edilir... Tak.
Yazarın Tüm Yazıları