Her şey olabilirsiniz ‘bakan’ bile

Devlet Tiyatrosu Genel Müdürlüğü’ndeki görev değişikliği yapıldığı, Lemi Bilgin görevden alınıp dramaturg Mine Acar Genel Müdür olarak atandığından beri, sular durulmuyor bildiğiniz gibi.

Atilla Koç’un ‘bankamatik memuru’ dediği Can Gürzap, Koç’a dava açmaya hazırlanıyor.

Şimdi de memleketin basın-yayın organlarının peşine düşüp aradığı ve sonunda Atilla Koç’un ‘110 kiloluk BALERİNİMİZ var’ sözlerindeki tanıma en uygun kişi olarak belirlediği İstanbul Devlet Opera ve Balesi sanatçısı, 47 yaşındaki 27 yıllık Devlet Opera ve Balesi görevlisi, 105 kilo çeken BALET Tayfun Savlıoğlu, Kültür ve Turizm Bakanı Koç’a dava açmanın eşiğinde:

‘Dava açmayı düşünüyorum. Sanat kiloyla değil, yürekle yapılır. Dört operada çalışan tek sanatçıyım. İdareciyken kendime özen gösteremedim. Bize de ihtiyaç var. Örneğin bir yoğurtçuyu, genç bir dansçı nasıl sergilesin?’

Bu sezon İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde ‘Ağır Roman’, ‘Fantastik’ ve ‘Guguk Kuşu’ adlı eserlerde rol alan, aynı zamanda aldığı izinle ‘Kurtlar Vadisi’ dizisinde gizli servisin başı Mito’yu oynayan Savlıoğlu, ‘Ulu önder Atatürk’ün ‘Hayatta her şey olabilirsiniz, ancak sanatçı olamazsınız’ sözlerini hatırlatmak, bu duyarlılıkta, bu sevgide olmak gerekir’ şeklinde dile gelmiş ki, şahsen Atatürk’ün ‘Keşke talihi de kendisi kadar güzel olsaydı’ diye düşündürten vecizelerinden sayarım ben bu özlü sözü.

Nasıl ki ‘Bu millete her şeyi öğrettim, bir tek uşaklığı öğretemedim’ sözü, servis sektöründeki her türlü çuvallamayı mazur göstermek, meşru kılmak için sık sık dillendiriliyorsa, dillendirilebiliyorsa, bu söz de işte, o hesaptan yanlış yerlere çekilebilmeye müsait...

‘Hayatta her şey olabilirsiniz’ kısmı meselá, önüne gelen konu cahilinin bilmem neden sorumlu bir bakan, cinayet sanığı uyuşturucu tacirinin belinde tabancayla dokunulmazlık sahibi bir milletvekili olabilmesine dair ehliyet sayılabilirmiş gibi...

Ve üstelik yine aynı söz, kimbilir;

‘Ulan herbir şey olabiliyorum da neden sanatçı olamıyorum; benim onlardan neyim eksik?’ şeklinde bir haset doğurduğu için, bu ülkede sanata ve sanatçıya reva görülen türlü eziyetin kaynağıdır belki. Olamaz mı?

Ben son zamanlarda olanın bitenin, vallahi de billahi de böylesi bir duruma bağlanabileceğini düşünüyorum.

Atilla Koç, 1964’te mezun olduğu İzmir Özel Türk Koleji’nde okurken, tiyatro kolunun hemen hemen tüm temsillerinde rol alan bir tiyatro kolu öğrencisiymiş.

Bilemeyiz yani, belki tiyatro oyunculuğu, Sayın Bakan’ın içinde bir uktedir de biz onun hassas kişiliğinin karanlık dehlizlerinde kopan fırtınaları anlamaktan acizizdir.

Diyorum ki Devlet Tiyatroları’nda kendisine küçük bir rol verseler. Kadrolu olması gerekmez, şöyle, konuk sanatçı kadrosundan bir güzellik düşünseler...

Uyuyan Güzel’e getirilmiş modern bir yorumda Uyuyan Yakışıklı’yı oynasa meselá... (110 kiloluk balerin, 105 kiloluk balet olabildiğine göre, masalda uyuyan elemanın cinsiyeti değiştirilemez pi sayısı mı canım?!)

Hevesini alsa... ‘Ben bir sanatçıyım, artık bakan olmama gerek yok’ filan diye düşünüp, makamdan elini eteğini çeker mi acaba??
Yazarın Tüm Yazıları