Her şey imar değil

ASLINDA başlığın ‘ülke ve dünya sorunları’ olması gerekirdi. Ancak, belediye başkanlarının ülke sorunları karşısında duyarsız oldukları bir olgu iken dünya sorunlarına duyarlı olmalarını beklemek nafile bir umuttur.

Haberin Devamı

Başkanlar maalesef ülke sorunlarına karşı kendilerini sorumsuz görmekteler. Gördüğüm kadarı ile başkanların ülke sorunlarına ilgileri resmi kayıtlarda ‘önemli günler’ olarak görünen günlerde birkaç bez pankarta bir soğuk kutlama cümlesi yazdırma, birkaç cümlelik basın açıklamasının ötesine geçmiyor.

Bir birey olarak dahi ülke ve dünya meselelerine karşı ‘Bana ne’ deme hakkımız yok iken, bu bağlamda sorumluluklarımız var iken beldesinin sahibi olan, ‘şehremini’ şehrin emin, güvenilir kişisi olan başkanların ülkesinde, dünyada yaşanan olumsuzluklar karşısında niçin suskun kalırlar? Akla hemen gelen iki neden şu olabilir:

? Belediye başkanının bilgi dağarcığının ülkesinde/dünyada yaşanan olumsuzluklara yorum yapabilecek düzeyde olmaması olabilir. Başkanların çoğunda kitap, gazete okuma kültürünün dahi oluşmamış olması nedeni ile görüş belirtememeleri, diyalektik düşünce yetisine sahip olmamaları olsa gerek.

? Başkanlık koltuklarına oturduklarında suya sabuna dokunmayıp, herkes ile iyi geçinmek istemeleri, kendilerine muhalefet yaratmak istememeleri. Muhalefet partisine mensup başkan ise başkanların genellikle iktidar partisini, beldelerindeki vali, kaymakam vb yöneticileri rahatsız etmek istememelerinden kaynaklansa gerek.

Ülke ve dünya sorunları karşısında görüş üretebilen, bu donanımda olan başkanlar, kentlerinin geleceğini daha aydınlık yapabilirler. Oysa günümüzde bırakın ülke/dünya sorunlarını kentlerinin sorunları ile bile yüzleşmeye tahammülü olmayan, kent sorunlarının çok sesli olarak, katılımcı bir anlayış ile açıklıkla tartışılmasına fırsat yaratmayan başkanları sıkça görmekteyiz. Günümüzde belediye meclislerinde görüşülen konuların % 90’ını imar plan değişiklikleri oluşturuyor iken, siz kentin temel sorunlarının tartışılmasını ve bu yönde karar üretilmesini belediye meclisleri gündemine almıyorsanız kentinizi nasıl çağdaş kent yapacaksınız, kentinizi nasıl marka kent haline getireceksiniz, kentinizi nasıl dünyayı bırakın Avrupa kenti yapacaksınız?

Bir yazarımızın sürekli yinelediği ifade ile ‘Enseyi karartmayalım’. Önümüzdeki yerel seçimlerde ülke sorunlarına, yerküremizde yaşanan olumsuzluklara duyarlı başkanların kent yönetimlerinde söz sahibi olacağı umudumuzu yitirmeyelim. Bunun ise sadece ve sadece sizlerin elinizde olduğunu asla unutmayalım.
Neşet TARHAN

Haberin Devamı

Hangi bütçe kalemi açık veriyor

Haberin Devamı

YAZIMIN konusunu yazarken çok düşündüm ve sonunda ekonomist sözcüğünde karar kıldım (Hani olur da AB’ye alınırsak, onlara yakın olalım diye). Bilindiği üzere, dilimizde kullandığımız her iki sözcük de ne yazık ki, Türkçe değil. Birisi Arapça olan iktisat, diğeri de Latince olan ekonomisttir. Acaba yok mudur bunun Türkçesi?

Aslında, her iki dilde kullandığımız, gerek ekonomi, gerekse iktisat sözcüğünün tam Türkçe karşılığı, ‘Parasal değerler düzeni’dir. Durum böyle olunca da, bu işlerle uğraşanlar için iktisatçı veya ekonomist yerine ‘Parasal değerler uzmanı’ diyebiliriz. Ama her nedense, konuşmada da tembelliğimiz öne çıkıyor ve hep işin kolayına kaçarak, tek sözcükle kullanılmaları dolayısıyla, öz Türkçesi yerine böylesine yabancı sözcüklerle dilimizi ve beynimizi kirletiyoruz.  

Aynı şekilde, ülkenin gelir ve giderini gösteren belge için de Türkçe sözcük bulunamadığından, yine yabancı olan ve birebir Fransızca söylenişi alınarak, ‘bütçe’ sözcüğü kullanılmaktadır.

Maliye Bakanı çıkıp, 2012 yılı bütçesi şu kadar açık verdi dediğinde, işte zamlar geliyor demiştim. Nitekim de öyle oldu ve bu işte de işin kolayına kaçılıp, söz konusu açığın giderilmesi için gerekli parasal kaynak sağlanabilmesi bakımından, en fazla gelir getireceği belli olan kalemlere zam yapıldı. Hani dünyada 17’nci sıraya çıkan büyük ekonomiydik, hani nerde bu dıştan sağlanan kaynaklar? Eğer bu büyüme doğru bir büyümeyse, neden vergi artışı şeklinde kaynak arayışı için iç kaynak olan vatandaşın cebine göz dikilmiştir. Gerek bütçe açığı açıklamasının yapıldığı gün gerekse zam yapılan önemli kalemler yayınlandığında, ekonomist ya da iktisatçı dediğimiz bu işi bildiğini sandığımız uzmanlar çıkıp da Maliye Bakanı’na bütçe açığının hangi kalemlerden geldiğini sormadılar. O nedenle, şu çok bilinen “kaybolan balondaki adamın, yol göstermeye çalışan kişinin iktisatçı olduğunu bilmesi” fıkrasının ne denli doğru olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Sade vatandaş olarak, bir kez daha soruyorum, 2012 yılı ile ilgili ‘Gelir ve Gideri Gösteren Belge’nin (yani bütçenin) hangi sırasında belirtilen harcama dolayısıyla açık verilmiştir ve bunun zam yapılan kalemlerle ne kadar ilgisi vardır?            
Ömer ALPAY

Haberin Devamı

İstanbul’un ‘kirleri’ rahatsızlık vermez mi

OKUR Hasan Tahsin Çevikdizici, Çapa Tıp Fakültesi Hematoloji Servisi’nde yattığını ancak ses kirliliğinden rahatsız olduğunu söylüyor. Diyor ki: “Yüksek motor hacimli motosikletlerin gecenin ilerleyen saatlerinde gök gürültüsünü aratmayan yüksek sesleri, eminim ki benim gibi bu hastanede yatmakta olan hastaları ve Millet Caddesi civarında oturanları da en azından benim kadar rahatsız etmektedir. Gürültü kirliliğini kim denetler veya denetlemez?”
Sadece motosiklet kirliliği mi, al sana imar kirliliği, ışık ve tabela kirliliği, müzik kirliliği... Herkes huzurlu bir kentte yaşamak ister. İstanbul bunlardan ne yazık ki yoksun.

Haberin Devamı

Çağrı merkezlerinin taciz ve zorbalığı

FİRMALARIN satışlarını artırmak için kampanya reklamlarını sabit ve mobil telefonlarımızdan iletmek için defalarca aramalarından bıktık usandık. Çok değişik telefonlardan aradıklarından açmak zorunda kalıyoruz. Rahatsız etmemeleri için ricadan, sözden, hatta hakaretten anlamıyorlar, bunların içinde Sağlık Bakanlığı’nın adını kullanarak 22.30’da arayanlar da var. Bizlerin tüketici ve vatandaş olarak bu zorbalığa karşı haklarımız yok mudur? Bu hususta devletimizin herhangi bir kuruluşu bize yardımcı olacak mıdır?

Yoksa meydan birkaç firmanın ve çağrı merkezlerinin taciz, zulüm ve zorbalığına mı bırakılacaktır?
Hüsamettin AKYIL

Haberin Devamı

Biliyor musunuz

TÜRKİYE Gazeteciler Federasyonu’nun (TGF) Ankara’da yapılan tartışmalı Genel Kurulu’nda, TGF’ye üye 64 cemiyeti temsilen 251 delegenin oy kullandığını, İzmir’den mevcut Genel Başkan Atilla Sertel’in 131 oyla güven tazelediğini, karşısına Bursa’dan çıkan Bülent Arınç destekli Nuri Kolaylı’nın listesinin 120 oyda kaldığını...

Yazarın Tüm Yazıları